25. BÖLÜM

272 16 0
                                    

Ah be kadın...

Ah be mavi gözlü kadın...

Kaç insan boğuldu deniz mavisi gözlerinde?

Kaç insanı göğe uğurladın gök mavisi gözlerinde?

Sevdiğini kaybettiğin için mi bu gözyaşların?

Boğuldu mu adam?

Uğurladın mı onu da göğe?

---

Oradaydı. Uçurum kenarında denizin dalgalarını izliyordu. Üzerinde siyah takım elbisesi vardı. Benim üzerimde de birden gelinliğim belirdi. Eteklerinden tutarak adımlarımı ona doğru attım. Aramızda üç adımlık mesafe kala bana döndü. Güneş arkasından pırıl pırıl vuruyordu vücuduna. Dudaklarında bir tebessüm belirdi. Elini kaldırıp bana uzattı. Tutmak için elimi kaldırdığımda birden elini çekti. Tekrar uçuruma döndü ve bedenini serbest bıraktı.

"Ulaç!"

1 adım ileriye gidemiyordum. Hayretler içerisinde resmen denizin onu içine çekişini, düşüşünü izlemiştim. O sırada gelinliğimin eteklerine bulaşan kanı fark ettim. Eteğimi titreyen parmaklarımla kaldırdım. Bacağım akan kanla boyanmıştı. Dizlerimin bağı çözüldü o an. Güneşli olan hava birden kara bulutlarla doldu. Ama yağmur yağmadı. Kasvet hüküm sürdü. Rüzgar ölümün kokusunu taşıdı.

"Bebeğim!"

Diye haykırdığımda feryadım havaya karıştı. Ayaklarımın altındaki toprak zemin parçalanmaya başladı. Bedenim suyla buluşurken, iki el tarafından kucaklandım.

---

Değim doğruysa, kadın bayıldıktan sonra karanlık yeryüzüne inmişti. Kadının vücudu artık dayanamamıştı. Bayıldıktan sonra kabuslar onu terk etmeyip sıkmaya başlarken bir adam geldi ansızın. Yerde yatan kadının yanına koştu. Yanına varınca şefkatli kollarıyla kucakladı kadını. Ayın ışığı kadının yüzüne düşmüştü.

"Kızım!"

Dedi adam. Gelen Yiğit Aykır'dan başkası değildi. Buraya kızının arkadaşı Emre ile gelmişti. Yiğit Aykır arabasını alıp gitmesini, kızını alıp hemen onun peşinden geleceğini söylemişti. Emre denileni yapıp gitmişti. Yiğit Aykır kollarının arasındaki cılız bedeni arabasına taşıdı. Üzerindeki ceketi çıkarıp kızının üzerine örttü. Sıcak elini kızının yanağında gezdirdi. Gözleri doldu adamın. Anlından öptü kızını. Arka kapıyı kapatıp, direksiyonun başına geçti adam. Dikiz aynasından arka koltuktaki kızına baktı. Acıyan yüreğini sarıp sarmalamak istedi adam. Yaralarını iyileştirmek istedi. Onu tüm dünyadan ve kötülüklerden korumak istedi.

Direksiyonu çevirdi. Kızından haber bekleyen arkadaşlarının yanına doğru sürdü arabayı.

---

Ah be kadın, şimdi çaldılar mı senden o maviyi?

---

Adam nefesi tutarak morgdan içeri girdi. Korkuyordu. Bebekliğinden beri beraber olduğu adamı, orda yatan, bedenine dokunan ölümün beyazını görmek istemiyordu. Yanındaki görevli denizden çıkartılan adamı gösterdi. Üzerindeki beyaz örtüyü kaldırmak istemiyordu adam. Örtünün altından çıkan saçları gördü ilk önce. Cesaretini toplamak için uğraşmadı. Çünkü toplayamazdı. Bir kırıntıya tutunup örtüyü yavaşça adamın üzerinden çekti.

İçeriye girerken tuttuğu nefesini rahatlıkla verdi. Sedyedeki adam tanımayacak kadar yüzü şişti ama onun Ulaç olmadığına adının Baran olduğu kadar emindi. Sedyedeki adamın bir kaşında piercing, diğer kaşında çizik vardı. Burnu hafif kemerli ve çenesinin altında dikiş izleri vardı.

KOPUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin