14. BÖLÜM

580 28 4
                                    

Bir tarafta sonbahar renkli gözlerinde ilkbaharı yaşatan adam. Diğer bir tarafta yaşadıklarının getirisi ile gözlerinde sonsuz kışı başlatan bir kadın. Adamın ilkbaharın habercisi olan dudakları, kadının buzullarını eritti.

---

Esen rüzgar ile gecenin soğuğu tenime işlerken titredim. Ulaç'ın bakışları biraz yumuşarken üzerindeki ceketi çıkardı. Ceketi omuzlarımdan geçirirken kokusu içime doldu. Üzerimden çekilen ellerini tutup, dudaklarımdan silemediğim gülümseme ile ona baktım.

"Hadi partiye geldik! Dans etmeden mi gideceğiz?"

Derken dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. Sonra kıkırdamaya başladım.

"Ama ben dans etmeyi bilmiyorum ki!"

Bir hıçkırık daha koparken, Ulaç'ın tuttuğum elleri ile sallanmaya başladım.

"Ama sen bana öğretirsin dimi Ulaç?"

Diye onun gözlerine istekle bakarken, bir hıçkırık daha koptu. Neden hiçbir şey söylemiyordu?

"Yoksa bana küstün mü? Artık istemiyor musun beni? Sevmiyor musun?"

Ellerimin arasından kayarken elleri, bileklerimi tuttu. Ellerimi omuzlarına yerleştirirken kendi ellerini de belime sardı.

"Seni sevememek mümkün mü?"

Derken içine kesik kesik nefesler çekti. İkimizde yavaş adımlarla birbirimize uymaya çalışırken benim dudaklarımdan çıkan hıçkırıklar kesilmiyordu. Bir süre sonra ileri geri gitmekten midemde bir yanma başladı. Yanmanın ardından boğazıma kadar yükselen safra ile Ulaçı göğsünden itip çimenlerin oraya doğru koştum. Elimi büyük ağacın gövdesine yaslarken eğilip midemde ne varsa dışarı çıkardım. Gözlerimde yanmaya başlarken, ılık gözyaşları birbirini takip ederek dökülmeye başladı. Arkamda hissettiğim beden önüme gelen saçları toplarken bir eliyle de sırtımı okşuyordu. Ulaç doğrulmama yardım ederken dudaklarımdan kendi sesimi bile duyamadığım kelimeler döküldü.

"Kalbim çok kırık."

Kısık sesli yardım çığlıklarımı ben bile duyamazken Ulaç'ın duymasını beklemiyordum.

"Yürüyebilecek misin? "

Kustuktan sonra tahriş olan boğazım yüzünden cevap vermek yerine, onaylarcasına kafamı aşağı yukarı salladım. Kolunu belime sararak bana destek olurken parktan çıktık. Partinin verildiği mekana geri döndüğümüzde otoparka gittik. Ulaç arabanın kapılarını açarken, bir şişe su çıkarıp bana uzattı. Arka koltuğun kapılarını açıp, arabadan içeri girdiğimde Ulaç'ın verdiği suyu içtim. Boşalan şişeyi almak için elini uzatan Ulaç'a verdiğimde,

"İstersen uzan ben geliyorum şimdi."

Dedi ve açık kapımı örttü. Camdan ona baktığımda cebinden telefonunu çıkardı. Elindeki Pet şişeyi kenardaki çöp kutusuna atarken, bir numara tuşlayıp telefonu kulağına dayadı. Birkaç kelime ettikten sonra telefonu kapatıp cebine koydu. Arabaya doğru yürüyüp sürücü koltuğuna geçince arkasına yani bana döndü.

"İyi misin?"

Kafamı sağa sola salladım.

"Neyin var?"

Omuz silktim. Sıkıntıyla nefesini verip önüne döndü. Arabayı çalıştırıp mekandan uzaklaşırken, dikiz aynasından bana baktığını görebiliyordum. Oturduğum koltukta yan dönüp bacaklarımı diğer koltuğa uzattım. Bir süre boyunca ikimizden de ses çıkmadı. Uyku için çırpınan vücudum göz kapaklarımın ağırlaşıp kapanması ile yenik düştü.

KOPUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin