ULAÇ ARGUN' dan
Bir insanı sevmek kolaydı. Zor olan sevginin daha "s" ini bile bilmeyen birini sevmekti. Zor olandan sevgi dilenmek ti. Bir adamın kalbine sadece iki kadın girebilir. Bunun dışındakilerin girmesi yasaktı, kilit vurulurdu o kalbin kapısına. Bu iki kadından biri annesidir. Oğlunu büyütüp sevgiyi öğretendir. Diğeri ikincisi ise annesinin öğrettiği sevgiyi üzerinde yaşatacak olan, onu gerçek bir adam eden, ömrünün diğer yarısı olan kadındır.
Bana küçük şeylerin büyük şeyler kazandıracağını hissettiren kadını kaybettikten sonra kalbim bir kadın için atmaz sanıyordum. Ama yanılmıştım. O küçük kafe sayesinde tanımıştım onu. Hayat benden gülüm diye sevdiğim kadını alırken bir papatya vermişti. Nevra'm...
Bütün çiçekler onunla güzel, bana onu anlatıyorlardı. Karahindiba gibi üflesem uçup gidecek...Sarı karanfile baksam onun hüzünlü bakışları...Bir çiçekçideki bütün çiçeklere bakınca onu görüyordum. Sorsalar en çok papatya olmak yakışıyordu ona. Narin, saf, Kendi halinde en masum, en kırılgan çiçek.
Bir çiçek olarak dünyaya gelse papatya olarak gelirdi. Bende onun siyah gülü olurdum. Hayata bağlı, ona da bağlı, siyah bir gül. Onu tanıdığımdan beri zaten hayatım olmuştu. Canım olmuştu. Güven meselesi yüzünden bana da güvenmeyecek. Canını yakacağım sanacak. Ama kim kendi canını bile isteye acıtsın ki? Bir bilse yüreğimden geçen duyguların gerçek olduğunu, duvarlarının arkasındaki küçük kız bir fark edebilse ona tuttuğum ışığı belki o da beni görür ve duvarlarını beraber yıkarız. Karanlıkta kaybolmuş kızı çıkarırız. Bütün bunlar güven meselesi aslında. Bir kere kırıldı mı birleşmesi çok zor oluyordu. Ama güveni bir değil birçok kez kırılmıştı. Birinin kendini korumak için önüne bu kadar görünmez duvar örmesi normal bir şeydi. Benimde babamdan öğrendiğim bir şey var ise asla vazgeçmeyecektim. Papatyamın da beni bırakmasına izin vermeyecektim. Dün gece kalbimde bir anlık bir hafifleme hissetmiştim, 3 yıllık duygularımı anlattıktan sonra. Bir anlık bile olsa rahat bir nefes alabilmiştim. Ama o... O hala rahat nefes alamıyordu. Farkında olmasa bile yanında birinin olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı. Son üç yılda rahatça akıtamadığı göz yaşlarını akıtmaya ihtiyacı vardı. Evden gelen telefon ile sekreterimi arayıp bugün gireceğim toplantıları ertelemesini söyleyip soluğu arabanın koltuğunda almıştım. Boynumu sıkan kravatı çekiştirerek biraz gevşettim. Seri hareketlerle elimdeki anahtarı kontağa takıp çevirdim. Çalışan arabayı gaza basıp sürmeye başladım ki, lastikler sürtünüp yolda çığlık atıyordu. Aklımda şuvan sadece Nevra vardı. Normal şartlarda bir insan aklı başka yerdeyken ve araba kullanıyorsa bir yere toslama ihtimali çok yüksekti. Ben bunlar bir kenara aşırı hızlı gidiyor, hız limitini aşıyordum. İyi bir sürücü oluşum ve yolun boş olmasından avantajlıydım. Direksiyonu sola kırarak kestirmeden gitmeye başladım. Trafik polisi ve başka bir aksilik çıkmaz ise 15 dakikaya kalmaz evde olurdum. Bekle beni ruhumdaki ölü toprağa ekili papatya geliyorum. Kopan parçalarına bağ olmaya geliyorum. Eksiklerini tamamlamaya geliyorum. Sana siyah gül olmaya geliyorum...
NEVRA ERAYDIN' dan
Üzülmekten yoruldum. Beni kırmalarından, parçalanan kalbimin parçalarının kırılıp dağılmasından, onları toplamaktan, hayattan kopmamı sağlayanlarla mücadele etmekten, canımı yakmalarından, susmaktan, sürekli susup içimde avazım çıktığı kadar haykırmaktan, hep kendimle baş başa kalıp hep kendime sığınmaktan yoruldum. Günler geçtikçe bu yorgunluğum artıyor. Biliyorum bir gün yorgunluk hissi gidecek ve gözlerim bir daha açılmamak üzere uzun bir uykuya dalacak. İçimde biriktirdiklerim yine içimde kalacak. Dışarı çıkmak için bir kapı bulamayacaklar. Daha en başta kaybederek doğarken yine kaybederek öleceğim. Bedenim yeryüzünde gezinirken ruhum çok uzaklara gidip her şeyi unutmak istiyordu. Belki de bu düşündüklerim de yanılıyordum. Daha ne istediğim bile bilmiyordum. Bir çıkmazın içindeydim...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOPUK
RomantizmKüçük kız kısa bacaklarının izin verdiği kadar oturduğu salıncakta bir ileri bir geri gidiyordu. Arkasında onu gökyüzüne yaklaştıran hiç kimsesi yoktu. Kavradığı zincirleri sıkıp durdu. Omuzları düşerken ellerini zincirlerden çekmek üzereydi ki bir...