İlanı aşk dedikleri şey bu muydu? Daha sevgi ile ilgili bir kırıntı bilmeyen birisi aşka dair bir şeyi nereden bilebilirdi ki? Ne diyeceğimi Ne yapacağımı Ne tepki vereceğimi bilmiyordum.
Aşkı sorsam cevaplar mısınız? Tanımlar mısınız aşk ne demek? Nedir bu kelimeyi bu kadar yücelten? Çok büyük bir duygu olsa gerek! Peki benim kopuk hayatıma bir bağ olabilecek kadar büyük mü? Eksik yanlarımı tamamlayabilir mi?
Hiç zannetmiyordum bu duygunun bu kadar büyük olduğunu. Gözlerinde gördüğüm ışığın gerçekliğine inanmak istemiyordum. Damarlı ve büyük ellerini kaldırıp yumuşak dokunuşları bileklerimi sardı. Dokunuşları ile gerçeğe dönüp bakışlarımı onun gözlerine çevirdim.
"Duygularım hakkında bir şey demek zorunda değilsin. Ama lütfen böyle susmaya devam etme. "
Beklenti ile bakıyordu gözleri gözlerime. Ellerimi ellerinden çekip konuşmak için dudaklarımı araladım.
"Neden... Neden o zaman bir kere bile karşıma doğru düzgün çıkmadın? Seni engelleyen neydi?"
İstediğini ona sorularımla vermiştim. Beklenti ile bakan bakışlarının yerine pişmanlık almıştı. Neyin pişmanlığıydı ki bu bakışlar?
"Erkeklere karşı her zaman ön yargılıydın. Kimseye güvenmezdin. Kimseyi dinlemezdin. Yanına bir erkek gelse ve seninle konuşmak istese sen dinlemez ve oradan uzaklaşırdın. Yanına gelmek istedim. Yanında olmak istedim. Ama sana doğru her bir adım attığımda geriledim. Benden korkarsın sandım. Uzaklaşırsın sandım. Seni görmeme izin vermezsin sandım. Bende seni hep senden izinsiz izledim. Benim varlığımdan haberdar olmanı istemedim. Bana da herkese baktığın gibi nefretle bakmanı istemedim. Ama geçmişi geri alabilseydim bana öyle bakacağını bile bile seni yanıma alırdım. Ben bilemedim sırtındaki izleri. Sırtındaki izlere sebep olduğu için pişman oldu bu yürek. Sana gelmediği için pişman oldu bu ayaklar. Seni koruyup kurtaramadığı için pişman oldu bu eller. Sadece uzaktan korumaya çalışıp yanında olamadığı için sıkıştı bu yürek. Karşına çıkıp sana hislerimi dökseydim kabul eder miydin bu sırtındaki izlere sebep olan adamı? "
Suçu olmadığı halde kendini suçluyordu. Büyük bir pişmanlık çekiyordu. Niye yapıyordu bunu kendine? Neden kendine bu kadar acı çektiriyordu? Onun pişmanlığı yersizdi. Ben yaşadıklarımdan ötürü varlığımızdan beri haberimiz olmayan kendi öz babamdan başka kimseyi suçlamadım. Belki yanımızda olsaydı tüm bunların hiçbiri olmazdı. Annem intihar etmezdi. Nihat hayatımıza girmezdi. Vücudum da yara izleri gibi izler olmazdı. En önemlisi de mutlu olurdum. Ailem diyebileceğim insanlar yanımda olurdu. İnsanlara karşı duvarlarım olmazdı. Arkadaşlar edinebilirdim. Belki de sevgilim diyebileceğim biri bile olabilirdi yanımda...Kim bilir. Ama değildi. Ben ilk darbemi erkekler tarafından kendi öz babamdan yemiştim. İkincisini ise annem ile güvendiğimiz adam yerine koyduğumuz şerefsizin tekinden yemiştim. Birine daha güvenip yeni bir darbe daha yemek istemiyordum. Artık zayıf olan kalbim kaldıramazdı bu yükü. Çökerdi. Zaten kalbimin kırıklarının daha önce üstüne basarak ayaklarımı kanatarak parçalarını birleştirmiştim. Hala birleştiremediğim yerde toplayamadığım bir sürü küçük parça vardı. O kadar küçüklerdi ki elimle bir parça tutmaya çalışırken diğer parça batıyordu. Kırık bir kalbi onarmak bu kadar zordu. Benim kalbim ise hala onarılıyorken birine güvenemem. Yapıştırılan parçaları tekrar düşürüp daha da toplanılamaz hale getiremem. Bunu kendime yapamam.
Bakışlarımı Ulaçtan indirip kafamı varla yok arasında hayır anlamında sağa sola çevirdim. Gözlerindeki beklenti cevabım sayesinde yok olmuştu.
"Olsun be Nevra'm. Gerçekten seven adam sevdiğini bekler. Gelmeyeceğini bilsem bile. Belki diyerek kendimi teselli edeceğim. Belki bir gün bütün duvarları yıkılır. Belki bana, ben onu elimde papatyalar ile beklerken o da elinde siyah gül ile gelir. Belki gün olur o da beni sever diye bekleyeceğim...Ne güzel hayal kuruyorum dimi. Gerçek olmasa bile hayalin ile mutlu oluyorum. Belkilere umutlanıyorum. O günlerin gelmesini umuyor olacağım hep. Hadi sende kalk artık sabah uyandığın odada kalırsın. Benim bir saatlik işim var dışarıda. Yarım saate çıkacağım. Baran ve Berende şimdi gelirler. Bir şeye ihtiyacın olursa onlardan istersin. Şu anlık senden tek bir şey istiyorum daha fazla soru sorma. Başka bir zaman devam ederiz soru cevap oyununa. Çık odaya yat yatağa. Ört üzerine örtüyü. Yum o gökyüzünü ve denizleri kıskandıracak tonda olan gözlerini ve uyu. Yarın dersinde yok istediğin kadar uyursun. Çok yorgun ve bitkin gözüküyorsun. Artık o mavilerini dinlendirme vakti. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOPUK
RomanceKüçük kız kısa bacaklarının izin verdiği kadar oturduğu salıncakta bir ileri bir geri gidiyordu. Arkasında onu gökyüzüne yaklaştıran hiç kimsesi yoktu. Kavradığı zincirleri sıkıp durdu. Omuzları düşerken ellerini zincirlerden çekmek üzereydi ki bir...