16 Ekim 2013
Daha on yaşındayken bir aileye bakmak zorunda olmana içim el vermiyor. Babanın içki şişelerini toplamak zorunda olmana, annenin eve getirdiği her adamın sana bakışlarına katlanmak zorunda olmana. "Ben buydum." diyeceksin. "Hep bu oldum. Benim görevim pislik kokan adamlara gösteri yapmaktı. Yoksa kardeşlerim aç kalırdı bal. kimsenin suçu değil, ben seçtim.". Cümlelerin kulağımdan silinmiyor, annesinin yanında yürüyen bir erkek çocuğu gördüğümde gözlerimi kaçırıyorum çünkü sensin o. Göz yaşlarını silmek benim görevimdi ve ben sadece baktım. İzledim, hep izledim. Dışarıda kaldım ve bunu bazen umursamadım bile. Görülmeye ihtiyacın vardı. Görülmeye ihtiyacım da vardı. Sen beni gördün fakat ben seni göremedim. Benim ruh eşimdin ama ben seninki değilim.
En çok da bu yüzden kızıyorum kendime. Söylemiştim ya, şımardığım için gittin diye. Kız kardeşin gülümsediğinde bile evire çevire döven bir baban varken sana bunu söylemem haksızlıktı. Haksızlıktı çünkü biliyorum, sen ne kadar şımarırsam şımarayım severdin beni. Sep onları korumak zorundaymış gibi hissederdin, oysa onlar kurtulabilecekleri ilk anda seni arkalarında bırakmayı seçmişti. Aynı şeyi yapmış gibiyim. Sen beni korudun, ben de dönüp gitmek için fırsat kollardım. Sen bana aşıkken bile eski sevgilimin mezarı başında ağlardım.
Her şey için, affet beni. Affet çünkü ben kendimi affedemiyorum. İstersen kır, dök, yık duvarlarımızı. Affet beni Mera, affet beni süt. Ben her zaman, sen en iyisini yaşa istedim. Hayatından çaldığım her umut için affet. Ve yaşa, ben senden neleri aldıysam. Hepsini. affet ama önce beni. Sen beni affetmezsen, ölemem bile.
Bal
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırık ekim rakamları
General Fictionserin sokakların sonunda hep bir kaybediş var. sevdiğim öykülerin yazarları acı içinde. kadınların gözleri ağlamaktan güzelleşmiş. ekim ayının izmarit kokan kaldırımlarında, hala sayılar yazılı. sevgili mera, ellerimden tutman için kalan birkaç gün...