20 Ekim, 2013.
Ölüm.
Ellerim titreyerek yazıyorum bunları çünkü senin yerine koydum kendimi. Onlarca ölümden sonra bir de seninkini kaldırabilir miydim ya da ilk öğrendiğimde ne hissederdim diye düşündüm. Sana bunu yaşatmaya hakkım olmadığını biliyorum. Ayrıca, bunu bana sen öğrettin; kendimi bir varlığa bağlamanın, isteklerimi göz ardı etmeme sebebiyet verebileceğini de biliyorum. Sana daha fazla anlam yüklemenin hem hayata tutunmama, hem de hayattan kopmama yol açacağını da biliyorum. Beynimden atmak kolay olmayacak seni, çünkü alerjim olmasına rağmen bal'a, seninle güzel her şey. Hayalimde olsan da, yanımda bozuk bir plak yüzünden ağlasan da.
Plak demişken, çalıştığın dükkan kapanmış. Geçenlerde gördüm bunu, sonbahar havası veren huzurlu yer yerine, yaz gibi bir kafe açılmış. Kalabalık, çocuk dolu, sahibi sürekli şeker veriyor yoldan geçenlere. Bu kasvetli şehir için fazla parlak orası ve ruhu sömürülecek içindeki kadının ama bilirsin neden üzülmeyi bu kadar sevdiğimi, kadınların gözleri ağlamaktan güzelleşmiş.
Ölüm, benim evime yepyeni bir yaz açılması belki de. Sen ne kadar bardak kırsan da duvarlarda, mutlu bir aile tablosu için hala yeteri kadar yer var. Ben ne kadar kan damlatsam da banyodaki fayanslara, plastik ördeğin yuvası onlar.
Ölüm, düşünülenin aksine yaşamanın tam tersi değil. Çoktan içi kurumuş bir çiçeği yeniden yaşatmaya çalışmak yerine -asla eski haline dönmeyecek keza-, saksısındaki toprağa yeni bir çiçek ekmek, bakmak bu sefer gözün gibi.
Belki, sen çoktan kabullenmişsindir benim solduğumu. Gitmen de, eski halime dönmeyeceğimi bildiğin içindir.
Bal
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırık ekim rakamları
General Fictionserin sokakların sonunda hep bir kaybediş var. sevdiğim öykülerin yazarları acı içinde. kadınların gözleri ağlamaktan güzelleşmiş. ekim ayının izmarit kokan kaldırımlarında, hala sayılar yazılı. sevgili mera, ellerimden tutman için kalan birkaç gün...