21 ekim, 2013.
Doğum günün.
Ölüm günümden on önce.Sana hiç hediye vermedim doğduğun için. Sen doğmuş olmayı hiç sevmedin, yaşamış olmak istemedin. Hayat da böyle değil midir zaten? Ölmek isteyen yaşar, yaşamak isteyen ölür. Dönüp dolaşıp aptal şakalar yapardım sana ama asla atamazdın üzerindeki ölü toprağı, belki de bendim ölü toprağın ya da tabudunun tahtaları. Önemli olup olmadığını bilmiyorum senin için, yine de iyi ki vardın.
Çocuklarım olsaydı, en çok sana şarkı söylerlerdi.
Hiç olmadığım biri gibi davranamadım, duygularımı saklamak konusunda kötüydüm ve herkesin de bana benzediğini düşünürdüm çünkü sadece benim zayıflığım olamazdı bu, insanın fıtratında olmalıydı. Kendimi kandırırdım ben, hiç söylemedin bana insanların farklı olduğunu. Herkes senin gibi değil de demedin, bir tek senin canın yanmıyor da. Bu kadar kör olduğum için çok kızdım kendime Mera, çok yaşadım. Bir yıl yaşadım amaçsız, yaşamak da diyemedim buna.
Yanlıştı. Yaşamak yanlıştı, nefes almak ve hala bir şeyler için hakkım olduğunu düşünmek yanlıştı ve ben deneme sınavlarını hep eksi netle tamamladım. Sen öyle değildin Mera, hayatımda tanıdığım en doğru şey sendin, karşılaştığım en kolay soruydun. Kolaydın çünkü biri senin yüzüne baktığı anda bile doğru olduğunu söylerdi, herkes için doğru insandın. Tek doğru cevabım sendin ama üç yanlış bir doğruyu götürdü, seni götürdü benim yanlışlarım. Kırk yanlışa bedel olsan bile yetmezdi çünkü ben başlı başına yanlıştım zaten.
En azından birilerini şaşırttım, bir doğrum var.
Bal
..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırık ekim rakamları
General Fictionserin sokakların sonunda hep bir kaybediş var. sevdiğim öykülerin yazarları acı içinde. kadınların gözleri ağlamaktan güzelleşmiş. ekim ayının izmarit kokan kaldırımlarında, hala sayılar yazılı. sevgili mera, ellerimden tutman için kalan birkaç gün...