Terbiyesiz Adam

1.7K 107 13
                                    

''Teşekkür ederim hoş geldiniz.'' dedim cılız bir sesle.

Hiç kimse konuşmuyor herkes birbirine bakıyordu. Sanırım Agah'ın görüntüsü beni olduğu kadar evdekileri de çok şaşırtmıştı ama benim aklım arkamda duran Orhan'daydı. Mutfakta benimle nasıl da alay ediyordu, şimdi kim bilir nasıl şaşkındır. Morarmıştır inşallah!

Bunları düşünmekten ne yapmam gerektiğini düşünme fırsatı bulamamıştım ki Haminne sessizliği bozdu.

''Evladım nasılsın? Validen, ''bey baban, kardeşlerin nasıllar?''

Agah yüzünde tatlı bir gülümsemeyle yerdeki bakışlarını Kamuran Halaya yöneltip cevap verdi.

''Ben de ailem de şükür ki çok iyiyiz efendim. Sizler nasılsınız?''

''Maşallah çocuğum bizler de iyiyiz.''

Haminne bir an bana baktıktan sonra ilgisini Agah'a yönelterek devam etti.

''Böyle eşikte kaldık. Hava çok güzel senin için de uygunsa  Ayperi kızımla sohbetinizi bahçedeki veranda da edin.''

''Siz nasıl münasip gördüyseniz efendim, benim için uygundur.'' Yüzünde mahcup bir ifade vardı.

''O zaman sen geç Ayperi de şerbet koyup gelsin.''

Gülümseyerek herkesi selamladıktan sonra  kapıdan çıkarak bahçedeki verandaya yürüdü. O geçip oturduktan sonra kapı kapandı ve birden ortalık yangın yerine döndü. Herkes bir ağızdan konuşuyor Agah'ın görüntüsü ve kibarlığı konusunda yorum yapıyordu. 

Ben ise arkaya dönüp bakmak için içim içimi yese de asla kafamı çevirip Orhan'a bakmıyordum.

Bu gürültüye fazla dayanamayan Haminne herkesi susturmak için sesini yükseltti.

''Aa yeter tamam! Görende hiç adam görmemişsiniz sanır. Şaşırdınız bitti. Kızı da gereceksiniz durduk yere.''

''Hala, kızı yalnız mı yollayacağız oğlanın yanına?'' diye sordu Lütfiye Hala.

''Yanlarında mı oturalım Lütfiye? Hiç mi adap bilmezsin? Zaten kapımızın önü biz camdan bakarız onlar efendi efendi karşılıklı oturur sohbet eder, tanırlar birbirlerini. Kızım sen de git iki bardak reyhan şerbeti koy gel, bekletme oğlanı. Üst dolaptaki gümüşlükleri çıkar emi.''

Ben de bu komuta uyarak şerbet doldurmak için tekrar mutfağa yönelirken göz ucuyla Orhan'ın yüzüne baktım. Öylece duruyordu. Ne bir şaşkınlık ne üzüntü yüzünden hiç bir şey anlaşılmıyordu.

Biraz hayal kırıklığına uğramıştım açıkçası. Şöyle sinir olduğunu anlasaydım nasıl da keyiflenirdim. 

İçerdekiler hala Agah hakkında fikirlerini hararetle beyan ederken ben de gümüşlükleri aramak için üst dolaplara bakmaya başladım. Bu evdeki her şeyi yerini Ayperi biliyormuş gibi davranıyorlardı ama atladıkları bir nokta vardı ben Ayperi değildim. 

''Sol taraftaki dolabı açacaksın.'' Orhan'ın sesiydi. Yine peşimden mutfağa gelmişti.

Dediği dolabı açarken cevap verdim. ''Sen hep böyle benim peşimde mi dolaşacaksın?''

''Ben olmasam gümüşlükleri bile bulamıyorsun.'' dedi.

Cevap vermedim. Üst dolaptaki gümüşlüğü almak için uzandım parmaklarım değiyor ama bir türlü tutamıyordum. Resmen benimle dalga geçmesi için ona sürekli malzeme veriyordum. Fakat ben tepsiyi almak için çabalarken ilginç şekilde hiç sesi çıkmamıştı. 

Belki de çıkıp gitmiştir diye düşünüyordum ki bir anda sırtıma değen vücudunu hissederek irkildim. Şaşkınlıkla arkamı döndüm.  Bana yapışık şekilde duruyor, yüzüm neredeyse göğsüne değiyordu. Kendimi çekebildiğim kadar geri çekerek ellerimle tezgaha tutundum. Hala çok yakındı. Kolunu kaldırıp yukardaki gümüşlüğü kolayca alıp tezgaha bıraktıktan sonra bakışlarını gözlerime dikti. ''N-Ne yapıyorsun?'' dedim kısık bir sesle. 

AYPERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin