''İyi mi? Uyanacak mı?''
''Ya yatalak kalırsa''
''Sus kız! Tövbe de''
''Ah benim güzel yavrum ne işin vardı orada?''
''Nefes alıyor mu?''
''Alıyor elbet ölmedi ya''
Yine mi sabah olmuştu. Başım çatlıyor. Ne bu uğultu. Kızlar yine ortalığı yıka yıka okul için hazırlanıyor herhalde.
''ahhh''
''Aa teyze bak yaşıyor.''
Teyze mi? Gözümü araladım. Başımda bir sürü insan vardı. Gözümü açınca bağırmaya başladılar.
''Çok Şükür yaa rabbiiii'
''yaa şafii sen bize bağışladın''
''yaşıyor yaşıyor''
Kimdi bunlar? Neden seviniyorlar tepemde?
Kimi kime bağışladı ya rabbi?
''Siz kimsiniz? Neredeyim ben?'' sesim zor çıkıyordu.
Bir anda sustular, hepsi gözünü kırpmadan bana bakıyordu. Yaşlı olan kadın yüzüme korkuyla bakıp bağırdı ''Hekim çağırın!''
''Ne oldu bana'' Kadınlardan esmer olan saçımı okşayarak ''kuyuya düşmüşsün halası kurban olsun sana.'' dedi.
''Halası mı? Ne halası?''
''Fahriye Halanım ya ben kuzum. Babanın hemşiresi.''
''Babam mı?''
''Evet Mithat Ağabeyim. Ah kafası silinmiş bunun ne yapacağız babam işitince gör başımıza geleceği. Hele ağabeyim eyvaah eyvah bir kıza sahip olamadık.''
Hiç bir şey anlamıyordum yattığım yerde biraz dikildim. Başımda duran insanları tek tek incelemeye başladım. Dört tane kadın biri altmış yaşlarında diğerleri kırklarında gibi duruyordu. İki tane genç kız onlarda yirmisinde yoktur. Bir tane de küçük kız çocuğu meraklı gözlerle bana bakıyordu.
Bir anda başıma gelenleri hatırladım. Metrelerce yüksekten düşmüştüm. Hastanede olmalıyım diye düşündüm.
Ama hayır buranın hastaneye benzer bir tarafı yoktu. Altın varaklı mobilyaların, uzun kalın perdelerin olduğu eski tarz gösterişli bir odaydı.
Bu kadınlar da sanki bir dönem dizisinden fırlamış gibi görünüyorlardı.
Başıma ne gelmiş olabilirdi. Zaten başım çatlayacak gibi ağrıyordu doğru dürüst kafamı toplayamıyordum.
Tekrardan kimsiniz diye sordum.
Yaşlı kadın cevap verdi.
''Ben büyük halan Keriman, bunlarda babanın kız kardeşleri; Fahriye, Necmiye ve Lütfiye.''
''Ney Neyy ahahahah''
Bir anda tutamamıştım kendimi. Şok içinde bana bakıyorlardı.
Bu piyangodan çıkmış hala ordusuna mı şaşırsam yoksa isimlerin melodik uyumuna mı gülsem bilememiştim.
Rüyada olmalıydım.
''Peki bunlar kim'' dedim kızları göstererek.
Yine yaşlı hala kadın konuştu ''Bu benim torunum Ayşe, diğeri de Fahriye halanın kızı Hatice, bu küçük kız da Hüma, Lütfiye halanın . Hatırlamadın mı güzel yavrum?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYPERİ
RomanceUyandım... Ama 100 yıl öncesinde. **Selin yetimhanede büyümüş, hayat mücadelesinde yalnız kalmış bir kızdı. Bir gün öyle bir şey oldu ki kendini 1800'lü yılların sonunda bir konakta buldu. Üstelik kocaman bir aile ve geçmişin en çapkın delikanlısıyl...