41.BÖLÜM ~SADIK OLAN~

2.9K 243 58
                                    

Keyifli okumalar~

----------
Sadıklar ve bağlar
Korkular ve kabullenişler
----------

Sekiz gün sonra...

Yaşamaya başladığım bu sarayda tekrardan yabancılaşmıştım. Canım daha fazla ne kadar acıyabilir derken kardeş dediğim kişilerin bana sırt çevirmesi ile bir kez daha hissetmiştim o yangını. Alazdan başka bana inanan yok muydu yani? O kadar zaman geçirmiştik birlikte, neler yaşamıştık, neler görmüştük, bunların bir önemi yok muydu artık? Katarina onlara ne yaptı gerçekten bilmiyordum fakat onun yaptığı şeyler için beni suçlamalarını aşamıyordum. O ben değildim onlara söylemiştim fakat onlar beni her gördüğünde dünyanın en iğrenç şeyiymişim gibi bakıyorlardı. Bunları hak etmemiştim.

Üstümdeki siyah kalın boğazlı badiyi düzelttim. Biraz sonra Yalvaç'ı kurtarmak için yola çıkacaktık. Kendimi buna hazırlamıştım, Yalvaç'ın o hali gözlerimin önünden gitmiyordu. Korkuyordum aslında ama bu yapacaklarımın önüne geçemezdi buna izin vermezdim. Üst bacağıma geçirdiğim kemerin kılıfına daha önce seçtiğim hançerleri geçirdim. Zehirli hançerden biraz daha uzun kılıcımı da belimdeki kemerime geçirdiğimde derin bir nefes aldım. Herkes benden daha önce hazırlanmıştı ve beni bekliyorlardı. Sınırdan çıkana kadar Alaz beni taşıyacaktı. Daha sonrasını yürüyerek devam edecektik. Sarayların askerlerini üstümüze çekmek istemediğimiz için uzun bir yolculuk bizi bekliyor olacaktı.

Kapının tıklanışı ile arkama döndüğümde salınık saçlarımı toplayıp, "Gel," dedim. Kapı açıldığında düz bir ifade ile beni karşılayan Bars ile hafifçe gülümsedim. Başını hafifçe eğip kaldırdı. "Hazır mısın?" dedi yüzü gibi huzursuz bir tonla. O bile bana inanmıyordu. Bars, bile artık bana eskisi gibi yaklaşmıyordu. Onun dostluğundaki sıcaklık artık bana uğramıyordu. Başımı sallayıp yatağımın üstündeki çantaya uzandım. "Almam gereken bir kitap var. Onu aldığımda hazır olacağım." Başını salladığında dışarıya çıkıp kapıyı kapattı. Onun çıkışı ile gözlerimi kapattım ve ellerimi göğsümün hizasında kaldırarak dudaklarımı oynattım.

"Beyaz büyü kitabı her neredeysen artık ellerimdesin." Kulağıma hafifçe bilinmedik bir enstrüman melodisi kulaklarıma dolduğunda gözlerimi açtım. Ellerimin arasında ve etrafında oluşmaya başlayan yeşil dalgalar ile tamamen odaklanmaya çalıştım. Ellerimde oluşmaya başlayan ağırlık ile kitap ellerimde kaldığında yeşil dalgalar bir süre daha ellerimde kaldılar. Kitabı sağ elime aldığımda sol elim ile çıkıntılı kapağını okşadım. Beyaz bir kitaptı ve cadıların eline geçmemesi gereken bir kitaptı. Yani sadece Endor cadısı için kullanılması gereken bir kitaptı. İçinde bulundurduğu büyülerin gücünü sadece Endor cadısı kaldırabilirdi. Diğer cadılar ise bu büyüleri yapmaya kalkarsa ölebilme ihtimalleri vardı. Beyaz büyü kitabı Valkandros kütüphanesinde saklıydı. Vektör bana beyaz büyü kitabının siyahının da olduğunu söylemişti. Beyaz ne kadar tehlikeli ise siyah o kadar zehirliydi. Şu ana kadar onu kullanan cadılar kara büyüye tutsak olup zehirlenmişlerdi. Tarihte sadece iki kişi dayanabilmişti bu kitaplara.

Hella ve Asya.

Hella'yı tanımıyordum ama Vektör'ün dediğine göre o oldukça yaşlı ve güçlü bir cadıydı. Biraz sonra gideceğimiz yerde o kadının ve siyah büyü kitabının olabilme ihtimaline göre beyaz büyü kitabını alıyordum. Siyah büyü kitabı yıllar önce Valkandros'un himayesi altından çıkmış ve Uskal krallığına verilmişti. Ranga bir zamanlar Kutay'ın krallığında kaldığı için kitabı onun aldığını düşünüyorduk. Eğer tahminlerimiz doğru ise bizi büyük bir savaş bekliyor demekti.

Asya'yı ise tanıyordum, o benim teyzemdi. Endor cadısı en son onun ruhuna eşlik etmişti. Endor, ben doğduğumda eşlik ettiği teyzemin ruhuna veda edip sonunda benim eksik ruhuma gelip beni tamamlamıştı.

VAMPİRİN GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin