13.BÖLÜM ~HİKAYE~

16.9K 887 351
                                    

Yorum yapmayı unutmayın. Bu beni motive ediyor. Şimdiden teşekkürler.

Keyifli okumalar~

------------
Seni sevebilir miyim?
------------

Bu çekim kalbimi son derece bir şekilde atmasına sebep olurken onun da benden kalır yanı yoktu. Onu deli gibi öpmek istiyordum. Nedenini sorgulamadan o dolgun dudaklarını hissetmek istiyorum. Kendimi durdurabilir miydim? Artık asla. Bu yakınlığı ben bozamazdım. O bozamazdı. Başka biri gelene kadar asla bu yakınlığı bozmak istemiyordum. Onu öpemesem bile bu yakınlık içime güven ve dolucasına sevgi yüklüyordu. Alaz'ın sevgisini... Bedenimi ona daha da yaklaştığımda ellerimi saçlarının arasına yerleştirdim. Derin nefes alış verişlerim onun dudaklarına çarpıp onu deli ettiğini biliyordum. Hatta şu an beni delicesine öpmek istediğini de biliyordum ama bekliyordu. Benim onu öpmemi bekliyordu. Ilk öpenin ben olmasını istiyordu. Gözlerim öyle bir kilitlenme yaşıyordu ki dudaklarına karşı, damla damla kalmış olan irademi kullanıyordum. Elleri belimi öyle sıkı bir şekilde dolanmıştı ki bir sarmaşık bile bu kadar saramazdı. Belimi sanki uyarırcasına sıktığında durmadım ve başımı ona doğru yaklaştırmaya başladım. Dudaklarımız birbirine hafifçe değdiğinde kapının açılma sesi ile başımı geriye çektim. Alaz gözlerini devirmişti. Yine Bars ise kesinlikle onu öldüreceğim. Alaz belimi bıraktığında gelen kişiye döndü. Başımı yana çevirip gelen kişiyi gördüğümde gözlerim sonuna kadar açıldı. Inanamıyorum. Utançtan yüzümün kıpkırmızı kesildiğinde eminim. Alaz'ın yanında durduğumda derin bir nefes aldım. Hava deposu geçirir umuyorum.


"Böldüğüm için üzgünüm ama misafirlerimiz geldi." Dediğinde Alaz elini saçına attı ve karıştırdı. Ben ise dudaklarımı birbirine bastırdım. Tanrım öpüşüyorduk. Biraz önce onu öpecektim. Kraliçe Lorna ile göz göze geldiğimizde gözlerimi kaçırdım.

"Peki gidelim de görelim bakalım." Dediğinde elini uzattı bana Alaz. Hemen elini kavradım ve onunla birlikte yürümeye başladım. Kraliçe Lorna gözlerini üzerimden çekmeden gülüyordu. Utanç verici.

Kraliçe Lorna önde biz arkada bir şekilde yürürken taht salonuna gittiğimizi anlamıştım. En son oradan çıkışım iyi olmadığını hatırlayınca istemsizce gerilmiştim. Ayrıca içimdeki bir ses bana orada yine iyi şeyler olmayacağını söylüyordu. Garip hissediyordum. Ama şu an yapabileceğim tek şey kötü bir şey olmamasını dilemekti.

Askerler kapıyı açtığında içeriye girdik. El ele tutuşuyor olmamıza rağmen Alaz önde ben arkasında gidiyordum. O hızlı yürüyordu. Her zaman ki gibi. Üç kişi Kral Barbaros ile konuşuyordu. Birisi uzun boyluydu. Saçları sarı mıydı? Diğer ikisinin resmi bir görünüşü vardı. Kral Barbaros bize baktığında gülümseyerek bizi işaret etti.

"Işte geldiler." Sarışın olan yavaşça arkasına döndüğünde tanıdık mavi gözlerle karşılaşınca birden durdum. O burada ne yapıyordu? Onun burada ne işi vardı? Nasıl girmişti buraya? Kutay kaşları çatık bir şekilde dönüp beni gördüğü an yüzündeki ifade rahatlamış bir şekilde bana odaklandı. Kutay, o? Hayır hayır o değildi. Asla olmaz. Hayır o vampir olamaz. Bunca yıldır benim yanımda.... Değildi. Alaz durduğumu fark ettiğinde elimi bıraktı ve belimi tutarak beni yürütmeye başladı. Gözlerim Kutay'dan başkasına dönmüyordu. Kutay'ın gözleri Alaz'ın belimdeki eline döndüğünde kaşları anında eski yerini buldu. Aramızda mesafe bırakarak tam karşılarında durduğumuzda yutkundum. Onu özlemiştim. Kraliçe Lorna, Kral Barbaros'un yanına gidip elini koluna yerleştirdi ve bizi izlemeye başladı. Alaz'a baktığımda Kutay'ı gördüğü için memnunuz ifadesi ile delici bakışlarını ona dikmişti bile. Kutay'a tekrardan baktığımda bana doğru yürümeye başlamıştı. Gözleri bütün vücudumda dolaştığında bunun aslında iyi miyim diye kontrol ettiğini anlamıştım. Tam önümde durmuştu. Elini bana doğru uzattığında başka bir el tarafından durduruldu. Ikimizde Alaz'a baktığımızda sinirli bir şekilde nefes alıp verdiğini fark etmiştim.

VAMPİRİN GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin