42.BÖLÜM ~AĞLAYAN KAYALAR~

3.3K 223 43
                                    

Keyifli okumalar~

----------
Çok geç değil ama erken de değil.
Normal sayılmayacak kadar kötü bir vakit.
----------

Zehir bir kere bedenine girdiğinde kurtulması zor oluyordu. Canını yakmak için uğraşıyor, içinde yaşayan her şeyi öldürüyordu. Bana o zehir çoktan bulaşmıştı. Canım yanıyordu. Fakat kendi canımın acısını düşünmeden başkalarını düşünmem gerekiyordu. Herkesi kurtaramam belki ama gücümün yettiğince onları hayatta tutmam gerekiyordu. Bana sırt çevirmiş olmaları umurumda bile değildi. Ben onlar iyi olduğu sürece iyi olacaktım, ailem onlar benim. Bana küsüp kızabilirler, bunu yapmaları onları önemsemeyeceğim anlamına gelmiyor. Aileme her türlü sahip çıkmalıyım. Zarar gelmesini önlemeliyim. Biliyorum, yakında o kadar büyük bir kıyamet kopacak ki bazıları dayanamayacak, işte ben dayanabilmeleri için orada olacağım. Onlara güç katacağım, beni artık yok saysalar bile.

Peki, ben kollarımdaki bu adamla ne yapacağım?

Onun aşkını nasıl canını, canımızı acıtmadan koruyacağım? Üzülmesine dayanamıyorum, saklamak istediği duyguları gözlerinde saklıyor, bu yüzden bakmıyor gözlerime. Ne kadar kırılmış olduğunu ben dahil kimsenin bilmesini istemiyor. Ağlamak istemiyorum, onun ağlamama dayanamadığını biliyorum, bu yüzden ağlayamam. “Bana küçüklüğünü anlatsana Alaz.” Dedim saçlarını okşamaya devam ederken. Sırtımı yatağın başlığına yaslamıştım. Alaz’ın başı göğsümdeydi ve bana küçük bir çocuk gibi sıkıca sarılmıştı. Kaç saattir bu haldeydik bilmiyordum fakat oda bile bizim burada olduğumuzu unutmuş gibi sesimin yankılanmasına sebep olmuştu. “Hem şanslı hem de şanssızdım.” Dedi Alaz neden bunu sorduğumu önemsemeden. “Annem benimle asla ilgilenmezdi. Babam ise, onun bir nevi umurunda bile değildim. Sadece yetiştirilmesi gereken bir varistim. Onun krallığının umudu.” Güldü kendi kendine. Kral Barbaros, Alaz’ı diğerlerinden daha çok seviyor zannederdim hep. Ona çok daha farklı davranırdı, gerçek bir kral gibi. “Doğduğumda kimse bana bakmadı. Bir odada unutulmuşum hatta, kimse Alaz nerde diye sormamış. Ölümsüzüz ya biz ondan herhalde. Kimse bu çocuğun kandan çok sevgiye ihtiyacı var diye düşünmedi. Küçük bir bebeğim ben daha, kimseye bir zararım da dokunmamış, gerçekten beni neden sevmemişler ki.”

“Ben seviyorum seni ay parçam.” Dedim saçlarının arasına küçük bir öpücük bırakarak. Eli karnımın tam üstünde durdu. Yavaşça karnımı okşadı. Kalbim o sırda atmayı unutmuştu sanki. “Eğer bir gün bizimde bebeğimiz olursa Elis, beni sever değil mi?” O kadar kalabalık bir ailenin içinde nasıl bir yalnızlık çektin sen Alaz?  Elimi elinin üstüne koydum. “Tabi ki sever Alaz. Belki görmüyorsun ama kardeşlerin ve arkadaşlarında seni çok seviyor.” Alaz hafifçe güldü dediğime. Başını hareket ettirdi hayır dermiş gibi. Sevmediler mi Alaz? Meyra, Barın, Bars, Poyraz seni seviyorlar, öyle olmalı.

“Kardeşlerim bana saygı duyuyor Elis. Onlarda seninki gibi koşulsuz bir sevgi yok.” Elinin üstünde olduğu elimi tuttu. “Varisim ya ben, saygıdan sevgi doğdu onlara.” Elimi dudaklarına götürüp avuç içimi öptü. Saygıdan doğan sevgi, ne kadar da acıtan bir cümle. Kendi kardeşlerinin bile onu sevmediğini düşünecek kadar ne yaptılar sana Alaz? Ne kadar sevgisiz bıraktılar, ne kadar canını yaktılar? Gözlerimi kapattım onun acılarını kabullenip. Ağlatmak için uğraşıyorlardı sanki beni. “Ben onlardan onlar benden uzak büyüdü. Çok az görürdük biz birbirimizi, onlar Lorna ile başka bir krallıkta kalıyorlardı. Babam gönderiyordu onları. Sonra kendi gidiyordu, bir süre orada kalıyordu. Ben annem ile Valkandros’ta kalıyordum. Onlar orada eğitim alıyordu, özel bir eğitim. Eray da oradaydı hatta, bütün kardeşler yan yana ne kadar da güzel değil mi? Tek işe yaramayan varis bendim!”

VAMPİRİN GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin