44.BÖLÜM ~KUTSAL ATENİN~

2.4K 177 28
                                    

Selamlar canlarım... Uzun zamandır yoktum.

Keyifli okumalar~

----------
Bir kalbi kırmak için uğraşmaya gerek yok. Bazenleri mecbur olduğun herhangi bir şey bile bir kalbi paramparça edebilir.
----------

Her şey bir anda başlamış bir anda bitmeye devam ediyordu. Nereden nereye gelmişim. Sıradan bir kızken, bir anda kendimi fantastik bir filmin içinde bulmuştum sanki. O fantastik evrenin içinde bana aşk veren bu adamın beni bulması her şeyden daha da güzeldi. İlk zamanlar... Aklıma geldikçe beni güldürüyor. Çok gençtim, ruhen ve bedenen. Şimdi ise ruhuma olgunluk oturmuş bedenim o genç kızlık halinden arınmıştı. Ne tuhaf değil mi? Ben bile şaşırıyorum yaşananlara.

En sonunda kader yine yapmıştı yapacağını. Hiç beklenmedik bir anda, yanlış zamanda karnıma bir can bahşetmişti. Orada benimle birlikteydi artık. O benim tek kurtarıcımdı, benim bebeğim, hayatımı daha tohum olduğu haliyle kurtarmıştı. Bebeğim... Artık bende bir anneyim. Alaz'ın bebeğini taşıyan bir anne. Bu ne kadar da güzel bir şeydi. Resmen bir aile olacaktık. Alaz, ben ve bizim minik bebeğimiz.

Adımlarımı sarayın koridorlarında yankılanışını dinlerken peşimde olan Sena'nın endişeli yüzüne döndüm. "Sena, artık endişelenmemelisin. Onu bulmak için Bars ve diğer askerler yola çıktı bile." Kelimelerim Sena'nın dudaklarına kırgın bir gülüş bırakmıştı. Onu asla mutlu yapamıyordum. İçinde o derin acısını ve korkusunu tutuyordu. Ayrıca onu büyüttüğünü ve kendine resmen eziyet ettiğini bile söyleyebilirdim. Valkandros'a geleli iki gün olmuştu ve Poyraz bizimle değildi. O, iki gün önce ortalıktan bir anda yok olmuştu. Onu bende merak ediyordum, sadıklarımdan birisinin eksik olması canımı çok sıkıyordu. Fakat her şeye rağmen o iyiydi. Onu eskisi kadar yoğun olmasa da hissediyordum. Bağımız kopmamış fakat oldukça azalmıştı.

Sena başını iki yana salladı ve bir anda durdu. Başı yere eğikti. "İzniniz olursa, bugün izinli olabilir miyim?" sesinde çok büyük bir özlem vardı. "Bir şartla," dedim kendimden taviz vermeyerek. Gözleri merakla bana döndü. "Poyraz ve sen, hep gariptiniz. Sizin aranızda ne oldu?" Sena'nın bakışlarına yorgunluk çöktü.

"Mühürlendik," Sena'nın umutlu sesi ile kaşlarım şaşkınlık ile kalktı. Sena'nın aksine, Poyraz Sena'yı sevdiğini hiç belli etmemişti. "Her şey güzel gidecekken siz, yani kötülükler efendisi onu köle yaptı. Yakın davranmadı bana, çok üzüldüm. Mühür silindi zannettim fakat hayır, hala yerindeydi. Sonra iki gün önce," sesi titredi. Gözleri hafifçe doldu, oldukça zorlandı. Bunu görebiliyordum. "İki gün önce göğsümde bir acı belirdi. Baktım. Birden mühür gözlerimin önünde silindi."

Birden ağlamaya başlaması ile kollarımı ona dolayıp sıkıca sarıldım. İki gün önce Poyraz'a ne oldu? "O öldü." Dedi başını iki yana sallayarak devam etti. "Yani ölmüş olmalı, biliyorsunuz, mühür ya ölürsen ya da aşkın biterse silinir." Başımı salladım ve onu kendimden uzaklaştırıp kollarını sıkıca tuttum. "O ölmedi Sena. Şu anlık bildiğim tek şey bu, Poyraz'ın ölmediği."

Sena umutsuzluk ile gözyaşlarını sildi. "O zaman benden vazgeçti." Dedi sildiği yanaklarına daha çok gözyaşı bulaşırken. "Sanmıyorum," dedim kaşlarımı çatarak. "Bunun nedeni Poyraz'ın köle olması olabilir." Dediğimde gülümseyerek gözyaşları arasında beni dinleyen kıza baktım. "Hadi sen git, izinlisin." Dediğimde başını sallamış ve geriye çekilmişti. Önümde hafifçe eğilip selam verdikten sonra bir anda gitmişti ve ben boş koridora bakakalmıştım.

Koridorda yürümeye devam ettiğimde Poyraz'ın yaşadığına emindim fakat iyi olduğundan emin değildim. Katarina, Hella'nın bedenine girmişti. Poyraz artık onun kölesi olarak yaşamaya devam ediyor olma olasılığı vardı. Artık tek rakibim Katarina'ydı. Ve artık bu iyilerin ve kötülerin savaşıydı.

VAMPİRİN GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin