ALYA YETKİ
Sabah başıma giren ağrılarla uyandım. dünü çok net bir şekilde hatırlıyordum. kavga etmişti. beni aldattığını sanmıştım. anlayacaktı bana bugün. Uğur yatakta değildi. Ya mutfakta ya da gitmişti. Duşun ardından üstünü girildikten sonra telefonumu alıp aşağı inmiştim. Mutfaktan sesler geliyordu. Uğur üstü çıplak bir şekilde kahvaltıyı hazırlıyordu. Mutfak penceresinden vuran güneş onun parlak kaslı vücudunu dahada aydınlatmıştı . Harika bir adamdı. Elimdeki telefonu masaya bırakıp yanına gittim.
"uğur ben dün için özür dilerim" dedim beni belimden tutuğu gibi kendine çekti
"özür dilenecek bir şey yok güzelim" dedi şakağıma bir buse kondurdu. ardından kahvaltı masasına ilerlerdi.
"hadi güzelim gel kahvaltı edelim benim birazdan çıkmam gerekiyor"
"nereye gidiyorsun" dedim istemsizce bu halde neden sürekli bir yerlere gidiyordu. onun karşısına geçip oturdum.
"şirkete gitmem gerekiyor güzelim" dedi tamam diyerek konuyu kapattım. o da kahvaltı etmeye başladı. önümde duran çaydan iyi yudum aldıktan sonra telefonumu elime aldım. nisa utku'nun şirkete gideceğini söylüyordu. erkekler gittikten sonra nisa bize gelecek alışverişe gidecektik. uğur elinde tutuğu bardağı masaya bıraktı.
"kiminle konuşuyorsun sen" dedi sesi sertti bunu çok iyi anlamıştım.
"nisa'yla konuşuyorum" dedim başımı kaldırmadan uğur kahvaltı etmeyi bırakıp elini çenesinin altına koyarak beni izledi. kısa süre sonra başımı kaldırıp ona baktım.
"ne oldu niye öyle bakıyorsun kahvaltını etsene birazdan şirkete gideceksin aç gitme" dedim tek nefeste soğumaya yüz tutmuş çayımdan bir yudum aldım.
"niye bunu yapıyorsun alya"
"ne yapıyorum ben" dedim telefonu kapatıp yana bıraktım.
"umursamaz davranıyorsun"
"ne yapmamı bekliyorsun uğur sen vuruldun hastanede yattın neredeyse ölüyordun sana bunları hatırlatıp durmaktan sana bir şey olacak diye korkmaktan çok yoruldum. gece gidiyorsun neden ? sabah akşam şirkette gidiyorsun sebebini söyle neden bundan sonra hiç bir şeyine karışmıyorum istediğin saatte istediğin yere gidebilirsin " dedim ve onu orada bırakıp mutfaktan çıktım. korkmaktan yorulmuştum artık ona bir şey olacak korkusu beni öldürüyordu. onu da kaybetmek istemiyordum. terastaki koltuklardan birine oturdum. sizce de onun için bu kadar endişelenmem doğal değil mi? içeriden gelen adım sesleriyle bakışlarımı başka bir tarafa çevirdim. sanırım onunla göz göze gelirsem ağlayacaktım.
"alya ?" dedi cevap vermemi bekledi biraz ama cevap alamayınca
"ben işe gidiyorum geldiğimde bu çocukça hareketlerinden kurtulmuş olursun umarım" dedi ve beni orada bırakıp gitti. sinirlenmek yok alya sakin ol kızım. yerimden kalktığım gibi odaya çıktım ve üstümü değiştirdim. yanımda bir şey almadan evden çıktım. uğur kapıda durmuştu. beni görünce kaşları çatıldı. AMA BEN tabi ki ona bakmadan yanından geçtim. demiyorum gözlerinin içine baka baka yanından geçip yürümeye başladım. onun kolumdan tutup çekmesi bir oldu.
"nereye gidiyorsun sen" dedi sessiz sokak onun sesiyle yankılanmıştı. kolumu onun elinden kurtardım.
"sanane sana hesap mı vereceğim"
"alya sinirleniyorum bak güzelim o sinirli halimi görmek istemezsin" dediğinde ondan tamamen kurtuldum.
"yürümek istiyorum biraz rahat bırak beni"
"evinde otur alya tek başına dışarı çıkma" dedi sesi artık o kadar sinirli çıkmıyordu.
ben onu dinlemeden yürümeye devam ettim. o da peşimden geliyordu. aniden beni omzuna atmasıyla çığlık atmıştım. uğur ben eve getirip odaya çıkartı. odaya attıktan sonra kapıyı kilitlemişti. ben sinirle kapıya vurmaya başlamıştı ama uğur beni umursamadan evden çıkmıştı. pencereden dışarı baktığında nisa utku'yu uğurluyordu. uğur'sa onları izliyordu. sesimi çıkarmayacaktım artık uğur'un o gözlerindeki duyguyu görmüştü. özür dilerim sevgilim...saat neredeyse akşam altı olmuştu. oturduğum yerden kalkmamış uğur'u bekliyordum. araba sesini duyunca içimde bir mutluluk oluşmuştu. sabahtan beri bir şey yememiş içmemiştim. nisa gelmişti. yemek veya su getirmişti. odada bırakıp geri gitmişti. yememiştim. zorlukla duvarın dibinden kalkıp . boy aynasındaki yansımama baktım. zayıflamıştım. sürekli ağladığım için şişmiş gözlerim bedenim hareket edecek durumda değildi ve ben üşüyordum. kalın bir pijama ve kısa kol tişört giyinmiştim. ilk kilit ardından kapı açıldı uğur gelmişti. aynadaki yansımadan bakışları çekip uğur'a baktım.
"Sen üstünü değiştir ben yemeği hazırlayayım" dedim onu odada bırakıp Nisan'ın getirdiği yemeği aldığım gibi aşağı indim. Uğur'un şu an ne düşündüğünü merak ediyordum. Artık onun istediği olacaktı. Yemeği hazırladıktan sonra uğur'un gelmesini Bekledim. Uğur 15 dakika sonra aşağı inmiştim. Yerine geçmeden önce durup beni inceledi ben yemekleri tabaklara doldurmaya başlamıştım.
"Güzelim iyi misin" dedi cevap vermek yerine başımı olumlu anlamda salladım. Kısa ve sessiz yemeğin ardından uğur'u mutfaktan göndermiş ve işleri yapmaya başlamıştım. Uğur arada gelip bana bakıyordu. Sanki bir şey söylemek istiyordu ama susmaya yemin etmiş gibiydi. Çayları büyük kupa bardaklarına doldurup uğur'un yanına gittim. Uğur düşünceli duruyordu.
"İyi misin uğur" dedim ben bu sefer
"Neden kavga etmiyorsun neden benimle tartışıyorsun" dedi bana baktı ben de ona bakıp
"Ne yapmamı bekliyorsun uğur kavga mı çıkartayım" dedim
"Hayır tabi ki kavga çıkarmanı istemem ama sana biri bir şey mi söyledi?" Gözlerindeki endişeyi görmüştüm. Benden ne saklıyordu? Cevap verme gereği duymadım. Açmış olduğumuz televizyondan odaklanacaktım ki uğur müsaade etmedi.
"güzelim?" dedi sadece
"uğur benden ne saklıyorsun? ne saklıyorsun da öğrenmemden bu kadar endişe duyuyorsun" dedim gözlerine bakarken kurumuş dudaklarını diliyle ıslatıp
"alya..." dedi alya mı? genelde sinirlendiğinde bana adımla hitap ederdi. ne yani ne oldu da şimdi sinirlenmişti?
"...sana söylemem gereken şey şu ki beni vuran kişi-" diyordu ki kapını çalmasıyla lafı yarıda kalmıştı. onu orada bırakıp giriş kapısına yöneldim. kapıyı açtığında nisa ve utku'yu görmek beni rahatlatmıştı. onları içeri aldıktan sonra onlar da çay doldurup yanlarına gelmiştim. nisa bayağı heyecanlıydı ne olmuş olabilir acaba
"utku ve ben evlenmeye karar verdik bir ay sonra düğün yapmayı düşünüyoruz" dediğinde bakışlarım uğur'a döndü o da bana bakıyordu. nisa'yla utku'yu tebrik ettikten sonra tekrar yerime oturdum. işe bak adam bana ne zamandan evlenme teklifi etmiş hala evlenmemişiz arkadaşım benden sonra evlenme teklifi alıp düğünü bile düşünmüştü. neyse sorun bu değilde uğur bana ne söyleyecekti. of nisa kızım ya gelecek başka bir gün bulamadınız mı? uğur utku ve nisa'yla sohbet ederken ben gerçekten düşüncelerde boğuluyordum. onu kimin vurduğunu söyleyecekti. kim yapmış olabilir? telefonumun çalmasıyla bakışlar bana döndü. ege arıyordu. özlemiştim çok uzun zaman olmuştu konuşmayalı. beklemeden telefonu açtım. nisa ve utku kendi aralarında didişirken uğur gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu.
"efendim canım" diye açtığım telefonu ege'nin büyük çığlığı ve sevinciyle kulağımdan uzaklaştırdım.
"kızım kazanmışım üniversiteyi kazanmışım" dediğinde ben de yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamamıştım.
"tebrik ederim hangi bölüm"
"tahmin et" dedi hala enerji ve sevinç patlaması yaşadığından dolayı derin nefesler alıp duruyordu.
"tıp mı? mühendis mi?"
"tıp tabi ki de kardeşim benim gibi hem zeki hem de yakışıklı birinin zirvede olması gerekiyordu zaten" dedi. selma yengemle de konuştuktan sonra telefonu kapatmıştım. uğur bana neden öyle bakıyordu? nisa birden ayağa kalkıp
"hadi film izleyelim" dedi hepsi onu onaylarken ben mısır patlatmak için mutfağa gittim. hazırladığım şeyleri içeri alacaktım ki uğur yanıma geldi.
"be-" konuşmasına izin vermedim lafını devam ettirecekti ama gerek yoktu.
"nisa ve utku burada sonra konuşuruz" dedim ve onun yanından geçip mutfaktan çıktım. bir kaç dakika sonra hepsi hazırdı. ben köşede uğur hemen yanımda oturuyordu. aynı şekilde nisa ve utku da öyle oturmuştu. film başladığında bu gün ne kadar karmaşık bir gün olduğunu düşündüm. ulan bir günde bu kadar şeyi nasıl yaşıyorum. kucağımdaki patlamış mısırı yerken uğur'un bana baktığını sanıp ona baktım. ama gözleri filmdeydi. acaba fazla mı soğuk davranıyordum. sizce hak etmemiş miydi? etraf karanlık olduğu için utku nisa kendine sıkıca sarılmıştı. elimdeki cam mısır kasesini uğur'un kucağına bırakıp başımı boyun girintisine sokup gözlerimi kapatmıştım. o da bunu bekliyormuş gibi kolları belime dolanmıştı. kokusunu özlemiştim. demek ki bu gün çok rahat bir şekilde uyuyacağım. uğur kucağında duran mısır kasesini masaya bıraktı. ben ise nisa ve utku'yu umursamadan uğur'un kucağına yan bir şekilde oturmuştum. onu öpmüştüm ki dışarıdan duyulan fren sesiyle korkuyla doğruldu. kimdi bu şimdi?.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ SEDASIZ
JugendliteraturHayatta başlarken kaybetmiş bir kız gerçek ailesiyle anlaşamaması geride bıraktığını düşündüğü zorlukların tekrar önüne çıkması hayatını baştan sonra değiştiriyor