Uğur ve utku bizi içeride bırakıp dışarı çıkmışlardı. Peki ben ve nisa ne yapmıştık. Tabi ki de pencereden onları izliyorduk. Arabadan inen abilerimle ben de koşarak dışarı çıkmıştım. nisa ise içeride olmayı tercih edince bir şey demedim.
"Uğur!"dedi sesinde öfke vardı. cenk abim önde durmuşken diğerleri de arkada durmuştu.
"ne oluyor burada" dediğimde bakışlar bana dönmüştü.
"içeri gir güzelim" dedi ama ben onu dinlemek yerine yanlarına gittim.
"ne oluyor burada bir daha sormayacağım" dedim buna abimin cevap vermesini beklerken uğur bana döndü.
"alya içeri gir" dedi bunun üzerinde cenk kısa bir kahkaha atıp
"bu çok güvendiğin sevgilin var ya babamı öldürdü" dedi uğur'a bakarken ben duyduğum şeyi bozuntuya vermeden
"biliyorum" dediğimde arkadan selim abim araya girdi.
"nasıl?"
"ben öldürdüm ona bırakmadan ben öldürdüm ne yani bana bu kadar şey yaşattıktan sonra yaşamasına izin vereceğimi falan mı sandınız" tunç abim bana sinirle yaklaşıyordu ki. cenk onu kolundan tutu. biliyordu olanları bu yüzden kimsenin bana dokunmasına izin vermezdi.
"alya sözlerine dikkat et " dedi tunç ardından en küçük abim olan yunus konuştu.
"sen bu kadar nankörsün işte adam seni o kokmuş yurttan aldı besledi" dediğinde bakışlarım kısa süreliğine uğur'a döndü. boynundaki ve anlında ki damarlar belirginleşirken elinden tutum.
"buradan hemen gidin bir daha da gelmeyin hiç bir şekilde" dedim uğur gitmek istemese de utku ve kendisini içeri gönderdim. cenk abim hepsini arabaya bindirdi. ardından yanıma geldi.
"niye yaptın bu alya biliyorum o sana çok şey yaşattı ama bizi özellikle hira'yı nasıl babasız bıraktın" dedi dinlemeden arkasını döndü ve arabaya binip gazı kökleyerek yanımdan gitti. bir süre dışarıda kaldım. içeri girmek istemiyordum açıkçası çünkü içeri girdiğim an uğur'la tartışacaktık. en azından biraz sakinleşmem gerekiyordu. kıyafetlerimi umursamadan evden hızla uzaklaşmaya başladım. sakin ol alya sakin ol. evet biliyordum o adam ölmeyi hak etmişti. ölümden başka hiçbir şey onun cezası olamazdı. gerçi hira'ya babalık yapabilecek miydi? neden yapamasın sonuçta onun öz kızı. sonunda düşüncelerimden ayrıldığımda etrafa göz attım. karanlık bir yerdeydim. ve tahmin edin yanımda ne yok? lanet olsun ki hiç bir şeyimi getirmemiştim. geldiğim yerden geri gidecektim ki önüme çıkan iki serseri tipli çocuklarla durmuştum.
"merhabalar hanımefendi" dedi içtiği her halinden belli oluyordu ağır içki kokuyorlardı. bir adım uzaklaştım. etrafıma göz attım hafif bir şekilde kaçacaktım. ama nasıl? hızlı hareket etmeliydim. bu yüzden yerden aldığım tahta parçasını ikisine gelecek şekilde attığım gibi arkamı dönüp koşmaya başladım. inanın nereye gideceğimi hiç bir şekilde bilmiyordum. ara sokaklardan birine girmeden önce diğer yolun oradaki sandıkları düşürmüş ve etrafa dağılmasını sağladıktan sonra hemen karşısındaki sokağa gidip büyük sandıkların arasına saklanıp beklemeye başladım. otuz saniye sonra ayak sesleri gelmişti.
"abi bu taraftan gitmiş bak koşarken her şeyi devirmiş salak karı" dedi zayıf ve ince olanı. şişko olan adam etrafa göz gezdirdikten sonra diğer tarafa doğru ilerlemeye başlamıştı. onların gitmesiyle ben olduğum yerden çıkıp koşarak eve doğru ilerlemiştim. neredeyse bir saat sonra eve geldiğimde beni merakla bekleyen üç çift endişeli gözle karşılaştım.
"neredesin alya" dedi ben ise nefes nefese kalmıştım. derin nefesler alıp veriyordum bunu soran kişi nisa'ydı. bir az oturup nisa ve utku'dan azar işittikten sonra hala susmuş olan uğur'u dışarıda bırakıp içeri girdim. uğur'da peşimden geldi.
"alya" dedi onunla konuşmamı ona bağırmamı ve en azından hesap sormamı istiyordu. ben onu yapmayacaktım.
"söyle" dedim sesim soğuk çıkmıştı.
"alya güzelim ben seni asla geçmişinle yargılamadım ama o adam çoktan ölmeyi hak etmişti" dedi haklıydı. ne diyebilirim ki?
"uğur biliyorum o adam ölmeyi çoktan hak ettiğini ben onu değil hira'yı düşünüyorum. o babası olmadan yapabilecek mi o ailede babasına en çok bağlı olan biri de kendisi ben - ben artık ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum çok yoruldum oradan ayrıldık değil mi ama hala sorunlar bitmiyor neden bitmiyor biz neden bir türlü mutlu olamıyoruz" dedim sona doğru sesim kısılmıştı. ona arkamı döndüm merdivenlerden çıkarken durup ona baktım. o da bana baktığı için göz göze gelmiştik.
"ben uyumaya gidiyorum sen de işin bittikten sonra ışıkları kapatır gelirsin"
odaya yetiştiğimde üstümü değiştirip yatağa uzanmıştım. gözlerimi kapattığım gibi sadece uyumaya çalıştım. kısa süre sonra uyuyabilmiştim.aşağıdan gelen kırılma sesiyle yatakta aniden doğruldum. uğur yanımda değildi. üstüme aldığım hırkayla birlikte aşağı indim. uğur mutfaktaydı ve masanın üstünde iki şişe bira ve yarısı bitmiş olan bir viski vardı. uğur'un kafası masada elindeki bardak yere düşmüş ve kırılmıştı. ağlıyordu. yanında gittiğim gibi kafasını kaldırıp yüzünü inceldim.
"sevgilim iyi misin" dedim başını olumsuz anlamda salladıktan sonra
"ben de çok yoruldum alya ben de ne yapacağımı bilmiyorum güzelim seni istiyorum sadece sen ol istiyorum" dedi onunla birlikte odaya çıktığımda kirlenmiş tişörtünü çıkarmasını sağladıktan sonra yatağa yatırdım. Hala bir şeyler geveliyordu. Bakışlarım belindeki silaha döndü. Ona dokunmak istemiyordum. Belinden çıkardıktan sonra hemen kenara koymuştum. Onun üstünü örtüp yanında oturdum. BU KADAR YETER !!! madem kimse bizim mutlu olmamızı istemiyor biz inadına mutlu olacağız haftaya ne zaman uygunsa o zaman evleniyoruz. bunu benden çok uğur isterdi. hiç bir şekilde düğün falan istemiyorum. kendi aramızda bir yemek yeriz olur biter. uğur'un anlına öpücük kondurmak için ona doğru eğiliyordum ki. uğur'un kolumdan tutuğu gibi yatağa çekmesi bir oldu. aşağıyı toplamam lazımdı.
"sevgilim beni bırakman gerekiyor" dedim
"seni asla bırakmam" dedi uyku dolu sesiyle bedenim sıcak tenine değerken kalp atışlarımı duyabiliyordum....ertesi sabah erken uyanmıştım. ben uğur'un üstünde uyurken o aşağıda kolları belime sarılı bir şekilde uyuyordu. onu rahatsız etmeden kalkıp mutfağa inmiştim. etraf toparlanmıştı. demek ki dün uğur uyanmıştı. kahvaltı hazırlamaya başladığımda içimde bir mutluluk vardı. neden mi birazdan uğur'a nikah tarihi için gün almaya gitmemizi söyleyecektim. tüm her şey hazır olunca uğur'u uyandırmak için yukarı çıktım. yatakta oturuyordu. sırtını yatağa yaslamış ve tüm kasları belirgin hale gelmişti. Allah'ım bu ne böyle sanırım o kaslara aşık oldum. gözlerini kapatmış olan uğur'un yanına gittiğim gibi kucağına oturdum. o da gözlerini açıp bana baktı.
" günaydın güzelim"
"günaydın sevgilim" dedim dudaklarına doğru.
"sana bir şey söylemek istiyorum" dedim
"söyle bakalım" dedi gülümserken derin nefes alıp
"bu gün nikah dairesine gidip haftaya gün almak istiyorum tabi sen de istersen" dedim alt dudağımı kemirmeye başlamıştım bile.
"hadi o zaman güzelim kalkalım daha hiç bir şey hazır değil"
kahvaltının ardından hep beraber alışverişe gitmiştik. uğur ve utku şirkete gitmek istememiş ve yanımızda olmayı tercih etmişlerdi. uzun yorucu bir alışveriş serüveninden sonra yemek yemeye gitmiştik.YAZARDAN....
Her şey hazırdı artık. Nikah günü alınmıştı. nikahın olmasına son bir gün kalmış herkes deli gibi heyecanlıydı. alya ve nisa saç ve makyajlar göz atarken uğur ve utku şirket dosyalarıyla ilgileniyorlardı. uğur'un telefonu çaldığında kim olduğuna bakmadan açmıştı.
"söyle"
"uğur bey nasılsınız efendim" dedi ince kadın sesi
"kimsin?"
"aşk olsun beni nasıl tanımazsın" dediğinde uğur ayağa kalkmış ve bahçeye çıkmıştı
"kısa kes kimsin ve ne istiyorsun?" dedi uğur sinirlenmeye başlamıştı. nisa utk'yu sorguya çekerken alya bahçede telefonla konuşan uğur'u izliyordu. kiminle konuşuyordu acaba bu saatte ?
"ben FUNDA canım bir ara ortak olmak isteyen senin olmak isteyen funda" dediğinde uğur ses tonunu bozmadan
"ne istiyorsun lan ben seni def etmedim mi illa öldürme mi gerekiyor"
"merak etme aşkım o öldürme işini ben yarın nikahında yapacağım" dedi telefonu kapattığı gibi onu izleyen alya'ya baktı.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ SEDASIZ
JugendliteraturHayatta başlarken kaybetmiş bir kız gerçek ailesiyle anlaşamaması geride bıraktığını düşündüğü zorlukların tekrar önüne çıkması hayatını baştan sonra değiştiriyor