23/Yakın

3.4K 103 37
                                    


❄️

Keyifli okumalar dilerim.

Beklemediğim yerden geldi derlerdi ya... Kadının sorduğu soru onu bir yandan affallatmışken diğer yandan vermek istediği cevapta aklında yankılanıyordu. Derin bir nefes koyverdikten sonra gözlerine baktı. Sanki sessiz kalma hakkını tüketmiş gibiydi:

-Sen...

Kendini toparlamak adına derin bir nefes daha tazeledi:

-Canımdan ayıramadığımsın.

Sühan derin derin baktı gözlerine. Ne söyleyeceğini bilemiyor bocalıyor gibi bir hali vardı. Gülümsedi elinde olmadan. Bir şey söylemedi...Daha tek düze bir cevap beklemişti doğrusu. Hatta duyacaklarını düşünüp korkmamışta değildi. Yılmaz onun bel oyuntusunu okşayıp sırtını dikleştirdi:

-Çıkalım?

Sühan kafasını sallayıp ceketini ve çantasını aldı. Yılmaz'ın önünden dışarıya henüz çıkmıştı ki elinde hatrı sayılır bir büyüklükte buketle içeriye giren kuryeyle göz göze geldiler:

-Sühan hanım?

Sühan kafasını sallayarak onu onayladı ve adamın gösterdiği yere hızla bir imza attı. Canan onun yerine gelip buketi kucaklarken bir büyük demet gül Yılmaz'ın hiçte hoşuna gitmemişti. Canan bukete eklenmiş minik zarfı tutup ona uzattı:

-Buyrun efendim.

Sühan ince parmaklarıyla hızlı bir şekilde açıverdi zarfı. Minik kartı çıkarttı:

"Naçizane bir kahve daveti olarak görün lütfen."

F.

Sühan notu Yılmaz'ın da okumuş olduğunun farkındaydı. Bir an berbat hissetti. Durduğu yerde tere karışmıştı. F harfi çok açık olduğu gibi Ferhat'ı temsil ediyordu. Flörtöz bir üslupla yazılmış bu mini not bir çok şeyin içine etmişti en net ifadeyle. Adam gerildi, en azından Sühan'dan ufakta olsa bir red ifadesi görmeyi bekledi. Huzursuz geçen birkaç dakikadan sonra cebinde çalmaya başlayan telefonu çıkarttı. Hakan arıyordu...Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş dedikleri bu olsa gerekti. Telefonu aceleyle çıkartıp açtı:

-Evet?

-Üstad nerdesin?

Yılmaz karşısındakini duymamış gibi söylendi:

-Pekala yarım saate geliyorum.

Telefonu kapatıp cebine attıktan sonra ona bakan yeşil gözlere döndü. Sühan hala elinde tuttuğu notla ona bakıyorken mırıldandı:

-Üzgünüm, gitmem gerekiyor.

Sühan henüz bir şey söylemek için ağzını yeni açmıştı ki Yılmaz çoktan hızlı adımlarla kapıda kaybolmuştu. Elindeki kart parmaklarının arasından aheste aheste yere düştüğünde çıkışa doğru atıldı. Ne olurdu sanki birkaç saniye öncesinde şu lanet çiçek gelmemiş olsaydı... Bir şey söyleyememiş olduğuna da ayriyeten pişman olmuştu. Yılmaz'ın arabasının arkasını görebilmişti sadece. O sırada çalmakta olan telefonuna kaydı bakışları. Beliz arıyordu:

MAHREMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin