6/Hoşçakal

15.9K 505 80
                                    


❄️
Keyifli okumalar dilerim.

Sühan şaşkınlıkla yanındaki adama baktığında onun da kendisinden bir farkı olmadığını gördü. Yılmaz bağırışlara bir anlam verememişti ki öfkeyle odanın kapısını açtı ve sahanlığa doğru yürümeye başladı. Sühan da aceleci adımlarla hemen arkasından ilerlerken günün bu saatinde burada olan bu tartışmanın nedenini iyice merak etmeye başlamıştı. Derken avluya indiler. Avlunun ortasında amcası Osman Ağanın karşısında bulunan yabancı bir adam kaşlarını çatarak kafasını Yılmaz'a çevirdi:

-Oğlun geldigi eyi olmiştir. Verilen soz onunla tudulabilir.

Yılmaz'ın sakin fakat bir o kadar da sabırsız sesi duyuldu:

-Ne sözü bu baba?

Osman Bey mahcubiyetle baktı oğluna. Kendisi ona her şeyi anlatmadığı için pişmanlıkla kavruldu. Henüz ağzını açmıştı ki Selman Ağa onun sözünün önüne geçti ve konağı sarsacak kelimeleri söyledi:

-Evleniyorsun Yılmaz Ağa! Hemide kızım Kader ilen!

Yılmaz şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı:

-Kimseye buna dair herhangi bir söz verdiğimi sanmıyorum.

Dedi Yılmaz kızgın bir tavırla. Selman Ağa gülümsedi. Samimiyetten uzak soğuk bir gülüştü onunkisi:

-Sana soran olmamıştır! Aranızda tek kan bağı benim kızımla bulunur ve töre de bundan dolayı kızımı seçmiştir. Yeni ağanın karısı olarak!

Yılmaz şaşkın bir ifadeyle karşısındaki adama baktıktan sonra bakışlarını babasına çevirdi:

-Bu da ne demek oluyor baba?

Osman ağa oğluna karşı mahçup bir tavırla başını eğdi. Konuşulacak bir şey kalmamıştı. Pişmanlıkla iç çekti her şeyi önceden oğluna anlatması gerekiyordu. Yılmaz emin olmak istermişçesine annesine baktı bu kez:

-Evleneyim diye çağırıldım buraya öyle mi?

Hanım ağanın da edecek sözü yoktu. Gözleri doldu kadının. Oğlunu istemediği bir şeye zorlamak kalbini sıkıştırdı ağlamamak için eşarbını dudaklarına bastırdı. Selman ağa sessizliği yeniden bozdu:

-Töre böyle der Yılmaz ağa! Karşı gelenin sonu ölümdür!

Yılmaz sert bir soluk çekti ciğerlerine. Ne demeliydi ki şimdi. Bakışları Sühan'a kaydı bu kez. Kızın bakışlarındaki parlaklığın kaybolduğunu gördü. Sanki gözlerinin içinde yanan o minik ampullerin kapatma düğmesine basılmış gibiydi. Yeşil gözleri de eskisi gibi sevgiyle bakmıyorlardı artık. Sühan Yılmaz'ın kendine baktığını görünce kafasını çevirdi. Bir şey demedi. Arkasını dönüp yavaş adımlarla merdivenleri tırmanmaya başladı. Küçükken kurduğu hayallerin gerçek hayatta geçerliliği yoktu. Zaman geçmiş insanlar değişmiş hatta ve hatta duygular bile zamanla yerini başka şeylere bırakmış olabilirdi. Çocuklukta yaşadıkları o saf ve masum duygular iki küçük çocuk arasında kalmıştı. Artık ikisi de büyümüş bir şeylerin farkına varmışlardı. Onlar her şeyden önce söylenene göre süt kardeşiydiler ve süt kardeşler birbirine yasaktı...

Yılmaz giden kızın arkasından esefle bakıp avludakilere döndü tekrar:

-Bak Selman Ağa,büyüğümsün sana saygı duyarım fakat...

-Sakın!!

Dedi Selman Ağa parmağını hiddetle Yılmaz'a doğru sallayarak:

-Töreye karşı gelenin sonu ölümdür Yılmaz Ağa! Ya kızımla evlenirsin ya da doktor hanım ölür!

MAHREMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin