9/Sütanne

11.1K 318 65
                                    


❄️
Keyifli okumalar dilerim.

Ağır adımlarla avlunun merdivenlerini yarılarken Murathan'a seslendi:

-Murathan!

-Buyurun beyim!

Dedi genç adam sanki onu bekliyormuş gibi:

-Aracımı hazırla Kızıltepe'ye gidiyoruz.

Murathan avlu kapısından çıkıp gözden kaybolduğunda Zehra da mutfak kapısından yeni çıkıyordu. Yılmaz'ı görünce duraksadı:

-Bir isteğiniz mi var beyim...?

-Bana acı bir kahve yapıp balkona getirir misin?

-Hemen efendim.

Yılmaz eliyle saçlarını karıştırıp kıpkırmızı olmuş gözlerini ovaladı. Toparlanmalıydı. Olmayacak şeyler peşinde koşmuyor muydu...Fakat neden içindekilere söz geçiremiyordu. Düşündükleri yanlıştı. Kendi süt kardeşini arzulamış,üstüne üstlük onunla ileri gidecek seviyeye gelmişti. Kendine lanet ediyordu. Balkona çıkıp rahat sedirlerden birine çöktü. Şimdi ne yapıyordu kim bilir. Cebindeki telefon titrediğinde uzanıp telefonu aldı.Arayan Yıldıray'dı.Hiç açacak keyfi yoktu onun zırvalıklarını ve öğütlerini dinleyemeyecek kadar yorgun hissediyordu kendisini.Kafasını geriye yaslayıp gözlerini kapadı.

Zehra elindeki kahve tepsisiyle yukarıya çıkacakken avludaki aynaya takıldı gözleri. Tepsiyi aceleyle kenara bıraktı. V yaka badisinin yakasını göğüs çatalı gözükecek derecede iyice aşağıya çekiştirdi. Saçlarını dağıtıp kirpiklerine rimel sürdü. Ortadaki en büyük engelin gitmesine içten içe seviniyordu. Sühan'ın İstanbul'a dönmesi çok yerinde bir karar olmuştu ona göre. Kahve tepsisini tekrar eline alıp merdivenleri adımladı. Yılmaz çok bitkin ve yorgun görünüyordu. Onu kollarında avutmayı ne kadar da isterdi halbuki. Yanına doğru ilerleyip dekoltesini gösterecek şekilde önünde eğilerek kahveyi alması için ona sundu. Gözlerini kapatıp kafasını geri yaslarken derin bir nefes aldı adam:

-Bırak öyle, içerim bir ara.

Zehra uğradığı hayalkırıklığıyla ne yapacağını kestiremedi önce. Öylece kalakaldı. İsmin alt kattan seslenilmesiyle kahveyi ve suyu sedirin yanındaki tutacağa koyup arkasını dönerek uzaklaştı oradan. Çok mu abartmıştı ki...? Oysa güzel olduğunu düşünüyordu. Neydi onda eksik olan? Beyi neden kendisine bir göz ucuyla dahi bakmıyordu...? Elbet bir yolunu bulacaktı. İster güzellikle ister zorla fakat kendini bu konağın gelecekteki hanımı yapacaktı. Tam o sırada kapıdan içeriye giren Murathan'ı gördü. Ondan ayrı bir nefret ediyordu zaten. Hanımağa olduğunda yapacağı ilk iş bu adamı konaktan kovdurmak olacaktı. Hem Yılmaz o zaman kendisinin bir dediğini ikiletmeyecekti. Arkasındaki ayak seslerini işittikten sonra Murathan'ın sesini duydu:

-Ara hazır ağam.

Yılmaz ses vermeyip onu onaylarcasına kafasını eğdi. Murathanın uzattığı ceketi giydi ve avludan çıktı. Arka kapıyı açan Murathan'a karşılık şöför koltuğuna yerleşip kapıyı çekti:

-Yalnız gideceğim Murat. Halletmem gereken birkaç işim var. Akşam babama iletirsin.

-Emredersiniz ağam.

Mercedes Amg serisi siyah araç Mardin'in tarih kokan yollarında hızla ilerlerken sanki kendi rotasını çoktan biliyormuş gibiydi. Yılmaz tek eliyle şakaklarını ovuşturdu. Büyük ihtimalle akşama doğru orada olacaktı fakat bundan daha mantıklı bir şey yapası gelmiyordu. Biliyordu ki onun derdinden bir o anlardı.

- - -

Hüseyin arka kapıyı açmış doktorun araçtan inmesi için yol vermişti. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu İstanbul'da. Hüseyin abinin tuttuğu şemsiyeye sığınıp onun kendisiyle evin daldasınız kadar eşlik etmesine memnun oldu:

MAHREMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin