Bölüm 8: Wedding Ring?

1.3K 97 23
                                    

Dün gece rahat geçmişti, Lena'ya yemek götürmüşlerdi birkaç kere. Genç kadın yemek istememişti. Onu anlayabiliyorlardı. Babası o haldeyken kimin boğazından bir lokma geçerdi ki? Hele de hayatında sadece babası olduysa.

Natasha ise kendisini hala odasına kapatmıştı. Bucky, Bruce ve Clint onu sürekli ziyaret ediyorlardı, Wanda ise sıkça uğramaya çalışıyordu. Ama Natasha hala kendisine gelmiş sayılmazdı. Bir yanı Lena'ya sarılmak istiyordu, ona hep yanında olacağını söylemek istiyordu. Diğer bir yanı ise bu durumdan ölesiye çekiniyordu. Ya kızı onu istemezse... Korkuyordu kızıl ajan. Çok korkuyordu...

Peter ve Harley gergince kapıda bekliyorlardı. Lena'nın yaşını öğrendiklerinde ona yaşı yakın birileri ile konuşursa daha iyi olacağını düşünüyorardı. Hem Lena, Peter ona yaklaşınca onu boğmaya çalışmamıştı. Bu büyük bir başlangıçtı. Çünkü Pietro ona yemek getrdiğinde odadan çıkmazsa onu boğacağını ve hızlı olmasının da bir işe yaramayacağını söylüyordu.

Peter ve Harley sakince içeri girdiklerinde Lena'nın onlara baktığını gördüler.
Lena: Tam 314 saniye beklediniz. Benden o kadar korktuğunuzu da sanmıyorum.
Harley ona göz devimişti ve elindeki kutu kola ile oturdu. Peter ise göz devirmedi. Bir elinde kendisi için aldığı kutu kola vardı diğerinde ise Lena için getirdiği kutu kola vardı. Kolayı Lena'ya ittirdiğinde Lena önce gözlerini kolaya sonra da Peter ve Harley'e çevirdi.
Lena: Siz bir Black Widow ile aynı yerde yaşıyorsunuz. Onun hiç kutu kola içtiğini gördünüz mü? Hadi onu hiç tanımıyorsunuz, sizce ben kutu kola içecek birine mi benziyorum?
Harley: Sana söylemiştim küçük kardeşim.
Peter: 10 ayla sadece.
Bu defa Lena ikisine göz devirmişti. Bu ikilinin neden geldiğini iyi biliyordu. Biraz eğlenmekten zarar gelmezdi hem.

Peter: Babanın, durumu daha iyi. Bruce Amca öyle söylüyor en azından.
Lena onu başıyla onaylamıştı sadece. Demek ki Natasha her şeyi anlatmış dedi kendi kendine. Anlatmaya çekinmediğinde göre artık o da rahat davanabilirdi. Gözlerini Harley'in okyanus mavisi gözlerine çevirmişti, sonrasında ise Peter'ın kahverengi gözlerine bakmıştı. İki genç adam da bu bakışları anlamaya çalışırken onlar da Lena'ya bakmışlardı.

Peter, Lena'nı onun gözüne daha uzun süre baktığını fark edince hem korku hem de utanma ile gözlerini masaya eğdi. Masanın üstüne monte edilmiş demire kelepçeli Lena'nın ellerine kaymıştı gözleri. Lena'nın sağ eline baktığında daha önce diğerlerinin fark etmediği gümüş renkli yüzüğü fark etti. Gümüş, ince kadınsı bir alyans vardı sağ yüzük parmağında.

Harley, Lena'nın ağzından laf almaya çalışırken Peter ise mimiklerini inceleye çalışmışt. Yüzüğü umursamıyordu bile kadın. Parmağındaki varlığını unutmuş gibiydi. Ya da o kadar rahatsız ediyordu ki yüzük onu var olmadığını düşünmek istiyordu.

Peter ve Harley çıkalı bir saat olmuştu. Peter yüzükten bahsetmemişti ama bu konu aklına takılıyordu. Şu anda Lena'nın yanında Steve vardı. Biraz daha sert birine ne tepki vereceğini merak etmişlerdi. Ama Lena sadece Steve'i sinir ediyordu. Steve ise belli etmemye çalışsa da Lena'ya aşırı sinir olmuştu.
Peter sakin adımlarla Natasha'nın odasına adımladı.
Friday: Bayan Romanoff rahatsız edilemk istmediğini söyledi en küçük patron. Girmek istediğnize emin misiniz?
Peter: Evet Friday.
Peter nazik bir şekilde kapıyı tıklattığında içeriden ses gelmemişti. Bir daha tıklattıktan sonra sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
Peter: Tasha Teyze, gelebilir miyim?
Natasha: Gelmemen iyi olur Ребенок паук (Bebek örümcek).

Peter onu dinlemek yerine kapıyı açarak içeriye girdi. Natasha duvar dibinde oturmuş ve dizlerini kendisine çekmişti. Genç adam onun bu haline üzülüyordu. Alıştığı Tasha Teyzesi bu değildi. Beklemeden yanına gidip sağ tarafına oturmuştu. Natasha ise sessiz bir şekilde ona bakıyordu. Peter ise başını sakin bir şekilde onun omzuna yaslamıştı.
Peter: Biliyorsun en azından sana kızgın. Demek ki seni seviyor ki sana kızgın kalabiliyor.
Natasha ise Peter'ın dediklerini düşünüyordu. Haklılık payı olduğunu biliyordu. Ama emin olamıyordu işte... Ne olacağını bilmiyordu.
Peter: Parmağında yüzük vardı.

Natasha başını dikleştirip Peter'a döndüğünde Peter onun yeşil gözlerindeki bakışlardan biraz çekinmişti ama yine de anlatmaya devam etti.
Peter: Sağ yüzük parmağında gümüş renkli bir alyans vardı. Daha önce fark etmemiş olmadığımıza şaşırdım bende.
Natasha aklına gelen ihtimalleri düşündükçe kafayı yiyordu şu anda. Peter'ın başını nazikçe kaldırıp yanağına ufak bir öpücük bıraktı.
Natasha: Senin zekan Stark'ı da aşacak Ребенок паук. (Bebek örümcek)

Yerinden kalkıp resmen koşar adımlarla çıkmıştı odasından. Sorgu odasına giderken onu görenler ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Peter'ın da peşinden koşması herkesi daha da ortamı geriyordu. Kızıl kadın sorgu odasına girdiğnde Steve panikle ayağa kalkmıştı.
Steve: Nat! Ne oluyor?
Natasha: Steve, çık!
Steve başta çıkmak istemiyordu ama Natasha'nın yeşil gözlerinden çıkan öfkeyi gördüğünde ne olacağını anlamadığı için çıkmayı tecih etmişti.

Natasha Steve'in çıktığını kapanan kapıdan anladıktan sonra ani bir hareketle Lena'nın sağ elini aldı ve yüzüğüne baktı. Nikolai ile olan nişanında da Alexie ile olan evliliğinde de bu tarz bir alyans takmıştı. Red Room'daki tüm kadınların alyansları bu tarzdı. Erkeklerin alyansları ise biraz daha kalın ve erkeksi olurdu. Bu alyansın orda takıldığı belliydi.

Yuktundu Natasha. Öfkeliydi. Steve'in çıkarken unuttuğu su bardağını alıp anında duvara çarpmıştı. Diğer odadan izleyenler ne olduğunu almaya çalışsa da Natasha hızlı bir hamle ile kapıyı kitledi ve sandalyeyi kapıya dayadı. Bu gelmeyin demenin kısa yoluydu.

Natasha: Bu alyansın teki kimde? Neden taktılar sana? Alexie itiraz etmedi mi?
Genç kadın onun bu sorularına göz devirmişti. Öfkeli ve endişeli bir sesle konuşan Natasha ise hızıca cevap bekliyordu. Lena ise sağ elini kaldırarak Natasha'nın alyansı bir daha görmesini sağladı.
Lena: Red Room'un sana nasip gördüğü bu kaderi benden esirgeyeceğini mi sandın!? Senin seçme şansın da vardı, benim olmadı. Seçme şansım yoktu, bana birini gösterdiler. Evleneceksiniz dediler ve parmağıma bir yüzük taktılar. Bir yabancının soyadını almamı istiyorlar. Hayır desen de, orası Red Room. Senin düşüncen önemli değil. Babamın düşüncesi bile önemli değil. Çıkarları... Tek önemli olan şey onlar için çıkarları...

Natasha'nın gözleri dolmuştu. Kızının kendi kaderine mahkum olmasına izin vermeyecekti. Veremezdi. Gerekirse Red Room'daki tüm erekeleri öldürürdü. Bunun asla olmasına izin vermeyecekti. Buna o saniye karar vermişti.

Hızlı bir hamle ile Lena'nın masada duran elindeki yüzüğü çıkarttı ve sert bir şekilde masaya bıraktı. Lena ise onun bu davranışına şaşırsa da ses etmedi. Diğer bir sorusunu cevaplamk için açtı ağzını.
Lena: Yelena Belova'yı hatırlıyorsundur. Babamın eski nişanlısı. Senin nişanlın Nikolai Krylenko ölünce Alexie ile evlendirildiniz. Onun olması gereken düğünde. Yelena ise Krassno Granitsky ile evlendirilmişti. Red Room'un en iyi üçüncü Red Guardian'ı. Şaşmamak lazım. Sonuçta Red Room senin ve Yelena'nın genlerini çok seviyordu. Ellerindeki en iyiler ile evlenecektiniz.

Natasha bunların hepsini biliyordu. Ama yine de Lena'nın bir hikaye gibi anlatmasına izin veriyordu.
Lena: Yelena'nın hamile olduğu zamanları da hatırlıyorsundur, senden iki sene önce hamlie kalması istenmişti. Demek ki o zamandan bir planları vardı. Oğlunu hatırlıyor musun? Bir Black Widow ve Red Guardian'ın oğlu olursa lakabı farklı olur. Anne ve babasının lakaplarının karışımını alır. Black Guardian... Viktor Krassno Granitsky. Yelena ve Krylenko'nun oğlu... Red Room'un bana layık gördüğü eş, nişanlım...

 Red Room'un bana layık gördüğü eş, nişanlım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yüzükler bunlar

Red WidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin