Bölüm 13: I Have To Be Better Than Both!

1K 115 16
                                    

Kendisine verilen oda ve yatak her ne kadar rahat olursa olsun Lena daha fazla uyuyamamıştı. Alışkanlıkları ve kabusları onun peşini bırakmıyordu.

Natasha'nın ona bıraktığı kıyafetlerden birini giydiken sonra kimseyi uyandırmamaya dikkat ederek merkez binasında çıktı. Birkaç esneme hareketi yaptktan sonra karanlık havada koşmaya başlamıştı. Ne kadar koştuğunu bilmeden her gün yaptığı gibi. Güneş daha görünmeden içeriye girmişti. Merkez binasını 12 defa turlamıştı.

Hızlıca spor salonuna ilerlediğinde her sabah yaptığının aksine önce kum torbası ile çalışmaya başlamıştı. Torbaya attığı her darbeyi sayıyordu. Her bir vuruş türünden 150 tane yapana kadar da durmadan, ara vermeden çalışmıştı. Torbadan sonra güneşin parlamaya başladığını fark etti. Geri kalan süre boyunca da ağırlıklarla çalışmaya vermişti kendsini.

Spor programı bitince odasına dönüp hızlıca bir duş almıştı. Üstüne yine Natasha'nın ona bıraktığı kıyafetlerden giymişti. Bale ayakkabıları yanında olmadığı için yüzünü buruşturarak da olsa sadece Natasha'nın kullandığını bildiği bale salonuna ilerlemişti. Müzik setinden bir bale müziği açtıktan sonra sporunun aksine sakin hareketlerle bale yapmaya başlamıştı.

Tony ve Steve, dün odalarına çıktıktan sonra bir süre birbirlerine sarılmış ve uyumuşlardı. Steve ise kocasının aksine uykunun kollarından çıktığında güneş çoktan doğmuştu. Sabah koşusu için hazırlandığında Friday'in sesi ile durdu.
Friday: Günaydın Bay Rogers-Stark, bilmeniz gerekn bir şey var.
Steve: Günaydın Friday, dinliyorum.
Friday: Bayan Romanova saat 2.45 gibi uyandı efendim. Merkez dışına çıktığında önce kaçacağını sandım ama aksine bir saat boyunca koştu. Sonrasında spor salonunda yaklaşık bir saat geçirdi. Bale salonuna gittiğinde ise saat 5.00'du. Saat 6.00'a kadar bale yaptı ve şu anda salonda kitap okuyor efendim.

Steve şaşırsa da Friday'e kısa bir teşekkür ettikten sonra üstünü değiştirip salona inmeye karar verdi. Aşağı indiğinde sırtını duvara yaslamış ve dizlerini 90 derecelik açı ile bükmüş olan Lena'nın kitap okuduğunu gördü. Bu pozisyonda odaklanmasına şaşırsa da kendisini görmediğini düşünüyordu.
Lena: Günaydın Yüzbaşı
Steve: Günaydın.

Sarışın adam şaşırmış olsa da bunu saklamyı tercih etti ve sakince Lena'nı karşısına geçti.
Steve: Kahvaltı yaptın mı?
Lena: Friday sana bu konuda bilgi vermedi mi?
Steve onun her şeyin farkında olduğunu bilmesine şaşırmamıştı. Sonuçta Natasha'nın kızıydı. Bu onların normali olmalıydı.

Steve: Aç mısın?
Lena: Saat 7.10'a kadar kahvaltı yapmam.
Steve saati sormak için yeltendiğinde Friday konuştu.
Friday: Saat 6.45 Bay Rogers-Stark.
Steve ikinci defa Friday'e teşekkür ettikten sonra spor salonuna ilerled. Lena'ya kitap okurken garip bakışlar atmak istemiyordu sonuçta.

Steve'den sonra yavaş yavaş herkes uyanmaya başlamıştı. Natasha salona girdiğinde hala aynı pozisyonda kitap okuyan Lena'yı görmüştü. Konuşacakken merdivenleri kullanarak inen Alexie ondan önce davranmıştı.
Alexie: Sana inanamıyorum.
Lena ona cevap vermemişti. Alexie gözlerin etrafta göezdirdiğinde saati görmüştü. Bir dakika sonra saat 7.00 olduğunda Lena elindeki kitabı bırakmış ve yavaş bir şekilde koruduğu pozisyonu bozmuştu.
Lena: Neye inanamıyorsun? Her zaman yaptığım sabah programı işte.
Alexie: Dinlenmen lazım. Çalışman değil.
Lena: Yaralısın diye sabah dövüşüne seni çağırmadım, akşam dövüşüne kadar toparlanır mısın?
Alexie kızının onu umursamadan konuşmasına sinirlenirken Natasha ve Bucky olayı anlamıştı.

Tony: Ne sabahı ne programı?
Esmer adam her sabah içtiği kahveyi yudumlarken olayı anlamaya çalışıyordu. Lena ise ona cevap vermeyi pas geçerek babasına çevirdi gözlerini.
Lena: Kahvaltıdan sonra bana sorular sorman lazım. Bugün kahramanlar, yetenekleri ve tarihleri hakkında sorular sormalısın. Ben baş aşağı sallanırken.
Sam: Ne?
Lena ona anlamsızce bakan bu kadar kişiye göz devirdikten sonra küçük bir açıklma yapmanın en iyisi olacağını düşünmeye başlamıştı. Sonuçta ona anlamsızca bakmları çok daha sinir bozucuydu.
Lena: Red Room'daki günlük programımın bir parçası. Sadece dövüş ve bale öğrenmiyoruz orda. Rus tarihi, dünya tarihi, kahraman yeteneklere sahip olan insanlar ve onların tarihi, biyoloji, knisiyoloji, matematik, Rus edebiyati, dünya edebiyatı, insan psikolojisi, baştan çıkarma sanatı ve müzik gibi birçok şey var.
Steve: Daha kahvatı bile yapamdan bir saat koştun, bir saat spor yaptın ve bir saat de bale yaptın Haleena. Bu kadar çalışman sağlıklı değil.
Lena: Yanılıyorsun Yüzbaşı, olduğum yere gelmemin sebebi bu. Yıllarca aldığım özel eğitimler ve mükemmel planlı bir şekilde çalışma. Ben dünyanın en iyi Black Widow'u ve Red Guardian'ının genlerini taşıyorum. İkisinden de daha iyi olmak zorundayım.

Steve bir söylemek için ağzını açmıştı ki Natasha onun susması için omzuna dokundu. Lena ile laf dalaşına girmesi mantıksız olurdu. Lena her şekilde ona laf sokacaktı sonuçta.
Natasha: Hadi kahvaltıyı bitirelim biz Steve.
İkisi de gittikten sonra Lena sakin bir şekilde Alexie ile ilgilenmeye başlamıştı.

Kahvaltı hazır olduğunda ise herkes sakince masaya oturmuştu. Natasha yulaf kasesi ile birlikte Lena'nın yanına oturmuştu. Lena önündeki tabaği kenara ittimiş ve yandaki kasenin içine paketli yoğurtlardan birini boşatmıştı. Üstüne biraz yulaf ve yabanmersini ekledikten sonra yemeye başlamıştı. Natasha kaşlarını çatıp Lena'nın tabağına bir haşlanmış yumurta koymuştu. Lena ise yumurtayı yanında oturan Clint'in tabağına geçirmişti.

Alexie: Boşa uğraşma Natalia, inadını senden almış.
Natasha onu başıyla onayladığında Bucky göz devirmşti. Alexie sessizce kahvaltısını yaparken aklına gelen şey ile bakışlarını kızına çevirdi.
Alexie: Bir saniye, bildiğim kadarıyla senin burda bale ayakkabın yok.
Lena onaylar bir şekilde başını salladı. Bunu şimdi hatırlamasına şaşrımıştı doğrusu.
Alexie: Sen ayakkabısız mı dans ettin!?
Lena: Sorun çıplak ayakla mı diye ise, hayır ayağıma bant yapıştırmıştım.
Genç kadının sesindeki alaycılığı herkes fark etmişti. Alexie ise endeşili ve kızgın bir ifade ile kızına bakıyordu.
Alexie: Bu sağlıklı değil!

Lena onun bu dediğine karşılık omuz silkmişti. Kasesindeki kahvaltılık karışımından bir kaşık yedikten sonra gözlerini kendisine bakan babasına çevirmişti.
Lena: Abartıyorsun, 3 yaşımdan 7 yaşıma kadar böyle dans ettim ben. Yine edebirim.
Alexie aklına gelen anıları ile gözlerini yumdu. Natasha'da ona aynı şekilde bakmıştı. Bu masadaki üç Rus'da bu durumu yaşamıştı. Ne olduğunu biliyorlardı.
Natasha: Benim ayakkabılarımı aldığım bir yer var. Ordan seninde ayak numarana uygun bir ayakkabı alırım. Renk tercihin var mı?
Lena: Zorunda değilsin, alışkınım.
Natasha: Sanırım siyah istersin.
Lena derin bir nefes alırken Alexie ise teşekkür eden bakışlarını Natasha'ya göndermişti. Kızı inadını biliyordu elbette. Ama Natasha Romanoff'da inatçıydı. Zor da olsa Lena'nın inadını kıracaktı, en azından bazı konularda.

Red WidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin