Bölüm 39: Church

454 54 25
                                    

Bucky, bilerek yavaş adımlarla merkeze girmişti. Lena'ya biraz daha zaman vermek istiyordu. Lena ise bundan memnundu. Normalde Bucky'nin kendisini böyle taşımasına bile izin vermezdi ama yorgundu. Uğraşamayacak kadar yorgundu...
Bucky: Seni medikale götürmem lazım.
Lena: Odama gitmek istiyorum.
Bucky: Annen ve baban senin için fazlasıyla endişeli.
Lena: James, yorgunum...

Bucky, Lena'yı kırmak istemedi. Natasha'dan bu konuda azar yiyeceğini bilierek Lena'nın isteğini yapmayı sessizce kabullendi. Kızıl kadını odasına çıkarttıktan sonra yatağına uzanmasını sağlamıştı.
Bucky: Burda kalmamı ister misin?
Lena: Biraz yanlız kalmak istiyorum. Bana çorba yapar mısın?
Adamın yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. Kenardaki battaniyeyi Lena'nın üstüne örterken olumlu tonda bir mırıltı çıkarttı.

Lena, Bucky'nin çıkmasından sonra gözlerinden akan yaşları sildi. Canının acısını unutmaya çalıştı ama başarılı olamamıştı. Dinlenmek istiyordu. Sakinleşmek istiyordu. Kendisine gelmek istiyordu.

Başaramadı... Neden iyileşememişti hala? Neden hala elleri titriyordu? Neden Bucky'den çıkmasını istemişti ki? Yanlız kalmak mı istiyordu yoksa ona zarar verebileceğinde korkuyor muydu? Wanda'ya zarar verebilirdi biraz önce. Sadece o da değil; Pietro, Harley, Kate, Cassie Viktor ve Peter... İçlerinden biri zarar görebilirdi. Neden böyle olmuştu ki? Lena bardağı fırlatmak istememişti.

Derin neferlerle kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Yine de bu bir işe yaramıyordu. Yapabileceği tek bir şey vardı aklında. Eline telefonunu alıp kısa bir mesaj yazdı. Beklediği mesaj geldikten sonra yarın içi bir saat kararlaştırdı kafasında. Bugün gidemeyeceğini biliyordu.

Yatapından kalkıp giyinme odasına ilerledi. Renklerine göre ayrılmış kıyafetler arasında istediği gibi bir kıyafet bulduktan sonra kenara ayırdı. Banyoya ileleyip yüzüne soğuk bir su çarptıktan sonra Friday'in sesi ona ulaştı. Yapay zeka, Bucky'nin kapısında olduğunu söylüyordu. Lena kapıyı açtığında Bucky elindeki tepsi ile içeri girmişti. Lena ona kısaca teşekkür ettikten sonra sessizce çorbasını içti. Aklını boş tutmaya çalışsa da başarlı olamamıştı.

Salona geri geldiğinde herkesin gözü Lena'nın üstündeydi. Lena ise mutfağa gidip soğuk bir bardak su doldurmayı tercih etti. Suyunu içtikten sonra salona geri dönmüştü.
Alexie: Konuşmak ister-
Lena: İstemiyorum.
Net ses tonu ile babasının sözünü kesti. Normalde bu yapmayacağı bir şeydi ama şu anda tek istediği odasına çıkabilmekti.
Bruce: Lena, Ashley yarın sesinle görüşmek istiyor. Görüşme sana da uygun mu?
Lena: Yarın işim var.

Natasha'nın yeşil gözleri kızına dönmüştü. Lena'nın programında sağlığından önemli hiçbir işi yoktu. Hatta yarın önemli sayılabilecek bir antremanı da yoktu.
Natasha: Ne işi?
Lena: Yarın öğrenirsiniz. Rahatsız edilmek istemiyorum.
Gözlerini diğerlerinin üstünde geözdirdi. Peter'ın olduğu yöne baktığında ona ufak bir baş selamı verdi. Aynı şekilde gözleri Viktor'la birleşince de baş selamı vermeyi eksik etmedi. Bir tek Wanda ile göz göze gelince buruk bir şekilde tebessüm etmişti. Pişmanlık dolu bir tebessümdü.

Gözlerini etrafta daha fazla gezdirmeden hızlıca ordan çıktı Lena. Odasına gittiğinde üstündeki kıyafetlerden kurtulup uyumayı tercih etti. Uyuduğunda her şeyin daha iyi olacağını umdu. Bu gece kabus görmeyeceğini umdu...


Sabah uyandığında yerinden sıçramamıştı bile. Kabusunun bitişi ile gerçek hayat başlamıştı. Hangisi daha kötü diye düşündü Lena, kabusular mı yoksa hayattaki acılar mı? Cevabı bulamadığını fark edince kulaklıklarını alıp koşuya çıktı. Kahvaltı yapmay yeltenmemişti bile. Ebeveyinlerinden bu konuda azar yiyeceğini bilse de umursamadı. Sonuçta kahvaltı yapmamasının bir sebebi vardı.

Red WidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin