Bölüm 33: Coffee and Vodka

608 65 12
                                    


Friday'in verdiği haber herkesi şaşırtmıştı. Lena odasından dışarı çıkmıştı. Mutfakta kendisine yaptığı kahveyi de alıp terasa çıkmıştı. Alexie ve Natasha'nın mutluluğunu herkes görebiliyordu. Ama onlarında aklında herkesin aklında olduğu gibi soru işareti vardı. Lena'nın yanına mı gitmeliydiler onu yanlız mı bırakmalılardı? Onun gelmesini beklmeke mi en iyisiydi acaba? Bu beklemeye dayanabilecekler miydi?

Yelena: Yanına gitmeliyiz!
Sarışın kadının net konuşması herkesin ona dönmesini sağlamıştı. Diğerleri ona katılsa da alacakları tepki hepsini korkutuyordu. Bildikleri kadarıyla Lena odasına sadece Bucky'yi almıştı. Peter'la yaşadığı konuşmayı da bilen sadece Peter'dı. Viktor ise olanları merak etse de gidip Peter'a asla sormazdı. Ama kızkanç ve tehditkar bakışlarla onu süzmesine engel değildi bu durum.
Bucky: Onu bunlatmamamız lazım.
Ona hak veriyordu diğerleri. Ama ne yapacakları hakkında tartışmaya devam ettiler. Herkesin aklında farklı bir fikir vardı. Fikirler ortaya atıldıkta karışıklık da büyüyordu.

Natasha: Bu kadar yeter, ben gidiyorum.
Ayaklandığında onu duruduran şey Friday'in sesi oldu.
Friday: Bayan Maximoff sizden önce davrandı Bayna Romanoff.
Holografik ekranda görüntüyü açtığında Lena'nın yanıda oturan ve elinde bir kupa olan Wanda'yı gördüler.

Wanda diğerlerinin tartışmasında sıkılmıştı. Sessizce mutfağa gidip kendisine hızlıca soğuk çay yaptıktan sonra elindeki kupayla Lena'nın olduğu terasa gitmişti. Genç kadının oturduğu koltuğa yaklaştığında Lena'nın kendisni hissettiğini biliyordu. Sonuçta o bir Red Widow'du.
Wanda: Oturabilir miyim?
Kobalt mavisi gözler kendisine döndüğünde Wanda dudaklarını birbirlerine bastırdı. Lena ise onu kısaca süzdükten sonra başıyla onayladı. Wanda Lena'nın çaprazında olan ikili koltuğa oturmuştu. Lena ise tekli koltuktaydı.

Wanda: Sen ne içiyorsun?
Lena: Kahve, siyah. Biraz da votka.
Beklediğine benzer bir cevap almıştı. Lena'nın kahvesinin keskin kokusunu zaten alabiliyordu. İçine votka karıştırması ise daha farklıydı.
Lena: Sen?
Gözlerini kararmya başlayan gökyüzünden çekmeden sordu.
Wanda: Soğuk çay.
Cevabından sonra Wanda tıpkı Lena'nın yaptığı gibi gözlerini gökyüzüne çevirdi. Güneş batıyordu. Gökyüzü kararmakla kalmamış Wanda'nın en sevdiği renklerden birine bürünmüştü, kırmızı... Bu renk Lena ve Wanda'nın paylaştıkalrı benzerliklerinden birisiydi sadece.

Lena: İçeridekiler mi seni gönderdi?
Sessizlikten sonra dürüst bir soru sordu. Alacağı cevabı gözlemlemek için bedenini Wanda'ya çevirmişti.
Wanda: Hayır.
Kısa cevaptan sonra gözlerini Wanda'nın üstünde gezdirdi ama yalan söylediğine dair bir iz bulamamıştı Lena. O yüzden kabul edip sessizce önüne döndü. Anne ve babasından bu hamleyi bekliyordu. Bu yüzden kontrol etmek istemişti. Ama Wanda'nın buraya kendi isteği ile gelemsi onu biraz da mutlu etmişti. Red Widow olduğu için değil, Black Widow'un kızı olduğu için değil, Red Guardian'ın kızı olduğu için değil, Natasha Romanoff'un kızı olduğu için değildi. Neden olduğunu bilmiyordu ama biraz olsun omuzundaki sorumuluklardan kurtulmak iyi gelmişti.

Wanda: Seni biaz anlayabiliyorum aslında.
Dudaklarını birbirlerine bastırmıştı kumral genç kadın. Lena ise neden bahsettiğini çok iyi biliyordu. Red Room onu Avengers üyeleri konusunda çok iyi eğitmişti. Wanda Maximoff'un Hydra ile yaşadıkalrını biliyordu.
Wanda: İnsanların acımasızlığını ben de gördüm, yaşadım.
Bakışları kucağında tuttuğu avuçlarına dönmüştü. Lena ise derin bir nefes verdi. Wanda haklıydı. Konu diğer insanların canını yakmka olduğunda insanların acımasızlığı ortaya çıkıyordu.
Lena: Ivan'ın insan olduğunu kanıtlayan tek şey o lanet DNA'sı. Onda insanlık namına olan tek şey biyolojik maddeler, geri kalanı saf psikopat.
Wanda: Saf şeytan gibi?
Lena: Şeytan'la anlaşma yapacak ve Şetyan'ın arkasından iş çevirecek kadar gözü kara birisinden bahsediyorum. Ona Şeytan demek Şeytan'ın kendisine hakaret olurdu.
Wanda anladığını belli eden bir mırıltı çıkarttı. Kendisi de zor şeylerden geçmişti, Lena'nın yaşadıklarını ise sadece hayal edebilirdi.

Her Red Room baskınında gördükleri odalar ona kabuslar veriyordu. Scarlet Witch olarak insanların zihnine sızdıüında ise görmek istemediği onlarca şeyi görüyordu. Lena ise bundan daha kötüsünü yaşamıştı. Hakkında konuşmuyordu, konusu bile geçmiyordu ama herkes farkındaydı. Red Room'un ona yaptıkları işkenceden çok daha fazlasıydı.

Lena sessizlik üstüne ayaklandı. İçine votka karıştırdığı kahvesi çoktan bitmişti. Onun ayaklanması ile Wanda hala yarısında olduğu soğuk çayını alarak ayaklandı.
Lena: Üşütmek istemeyiz.
Havaya dikmişti gözünü. Kararan hava soğumuştu, soğukta klamak istemedi o anda. Dayanıklı olsa da o anda ihtiyacı olan şey soğuk hava değildi.

İçeri girdikleri anda camda onları bekleyenler anında sanki her şey normalmiş gibi hareket etmeye başlamıştı. Bazıları gayet yeteneklei olsa da ne Lena ne de Wanda o kadar salak değildi.
Lena: Bizi gözetlemeniz bitti mi?
Yelena: Gözetlemek mi? Öyle bir şey-
Lena: Yalanınızı yakalamak tahmin ettiğiniz kadar zor değil.
Gözlerini devirerek konuşmuştu. Yelena ise dudakalrını büzdü.
Yelena: Teyzenle doğdu konuşmalısın küçük hanım!
Onun azarını umursamadı Lena. Onun yerine kısaca omuz silktikten sonra bakışları tuhaf bir şekilde babasının yanında oturan Bucky'ye dönmüştü.
Lena: Hatırladığım kadarıyla bana schi yapacağını söylemiştin Зимний солдат (Winter Soldier).
İğneleyici tonu Bucky'nin kıkırdamasını sağladı. Lena da sırıtıyordu. Hızlıca ayaklanıp adımlarını kapıya yönlendirdi.
Bucky: Mutfaya gel, sadece ısıtmam lazım.

Lena onun peşinden mutfağa ilerlerken Yelena dudakalrını büzmeye devam etti.
Yelana: İyi bir schiye hayır demem. Зимний солдат (Winter Soldier) bu çorbaları iyi yapıyor.
Sarışın ajanın ayaklandığında Natasha'nın yanına gitmişti.
Yelena: Kalk, biz de gidiyoruz.
Natasha ona gözlerini devirse de gitmeye niyeti vardı. Bucky gerçekten bu çorbayı güzel yapardı. Ayrıca kızı ile yemek yeme fırsatını kaçıracak değildi.
Natasha: Alexie'yi de al.
Yelena gözlerini devirmişti ama Alexie'ye yönelmesine gerek kalmamıştı.
Viktor: Ben gidiyorum.
Gözler ona dönerken herkes onun nereye gittiğini biliyordu.
Alexie: Yelena o senin oğlun olabilir ama Lena'da benim kızım.
Ayaklanıp mutfağa hızlı adımlarla ilerlemişti. Hemen ardından Natasha ve Yelena da gidiyoru.
Steve: Az önce burda olanları anlayan var mı?
Sam: En ufak bir fikrim bile yok.

Peter mutfağa girdiğinde Bucky'de dahil herkesin masada oturup çorba içtiğini görmüştü. İçeri girmek istemese de Red Room tarafından eğitilmiş onca ajan ordaydı, varlığı tabii ki anlaşılmıştı.
Bucky: İçeri gel çocuk ve sana da bir kase koyayım.
Kaşığını burakıp ayaklanmıştı, Peter ise gülümseyerek içeri girmişti. Ondan sonra Bucky, Friday'e söylemişti bu sayede çorba içek isyen herkes gelebilirdi. O anda merkezde olan herkes gelmişti. Uzun zaman sonra, ilk defa büyük bir sorun yoktu. Lena aralarındaydı, daha iyiydi ve çok daha iyi olacaktı. Artık tek yapmaları gerek sakinleşmekti.

Herkes çorbasını bitirdikten sonra hala masada oturuyorlardı. Sohbaetten kimse kalkmak istemiyordu. Ama bu sohbetin konusu değişecekti.
Lena: Bir karar verdim.
Kısık sesle konuşmasına rağmen üstüne birçok göz dönmüştü. Sağ yanında oturan Natasha ve sol yanında oturan Alexie birbirlerine bakıyorlardı. Masa birkaç saniyeye kalmadan sessizleşmişti. Lena gözleeirn üstünde olmasına alışık olsa da dudaklarını birbirlerine bastırmadan edemedi
Lena: Terapiste gitmeyi istiyorum.
İkinci cümlesi yine masada bir şok etkisi yaratmıştı. Natasha ve Alexie konuşmak için ağzılarını açtıklarında sürekli birbirlerinin sözlerini kesmişlerdi. Ama Lena onların bunu yapmasına izin vermeyecekti.
Lena: Hayır, anne baba siz bu işten uzak duracaksınız.
Gözlerini ebeveyinleri üstünde gezdirdikten sonra sakin bir nefes verdi ve başka bir yüze baktı masada.
Lena: Doktor Banner, sizin tavsiyenize açığım.
Bruce: Bana Bruce diyebilirsin.
Lena: Özel hayatta elbette. Ama şu anda pek sanmıyorum, medikalinize geçip bu konuy konuşalım. Eğer konuşmayı izleyecek ya da dinleyecek olan olursa bu defa kendimi odaya kitlemem ve beni bulamamanız için elimden geleni yaparım.
Herkes onu ciddiye almıştı o bir Red Widow'du, yapardı.

Lena ve Bruce medikale konuşmaya giderken diğerlerinin yapabildiği tek şey ikisinin arkalarından bakmak olmuştu sadece.

Red WidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin