Bölüm 29: What They Did to Her?

646 76 58
                                    


Natasha ve Alexie ortak salona girdiklerinde herkesin gözü onlara dönmüştü. Herkes Lena'yı merak ediyordu.
Bucky: Lena nasıl?
Natasha: Yanlız kalmak istediğini söyledi.
Kızıl ajan kendisini koltuklardan birine bırakmıştı. Berbat hissediyordu.

Yelena: Friday, Lena ne yapıyor şu anda.
Friday: Bayan Romanova şu anda giyinme odasında. Oraya erişimim yok ne yazıktı. Ayrıca birkaç dakika önce odası içerisinde devre dışı olmamı istedi, kendisine bunun asdece "Stark Yetkisi" ile yapılabilecek bir şey olduğunu açıkladığım için giyinem odasında olduğunu düşünnüyorum Bayan Belova.
Yelena: Senden başka bir şey istedi mi?
Friday: Kendisine "Bayan Romanova" diye seslenmemi, odasına ikinci bir bildiriye kadar kimseyi almamaı ve her kim sorarsa sorsun meşgul olduğunu sölylememi istedi.

Yelena bakışlarını yere çevirdi. Lena kendisini odaya kapatmıştı. Bunun ne kadar süreceğine dair bir fikirleri yoktu. Sadece kendisni iyi hissetmeden o odadan çıkmayacaktı.
Peter: Ona orda, Red Room'da, ne yaptılar?

Sesindeki üzüntü tonu belliydi. Ama soramaya tek cesaret edebilen de Peter'dı. Diğerleri ne olduğunu düşünmek bile istemiyorlardı.
Viktor: Canını yaktılar...
Peter'ın viski rengi gözleri bir saniyeliğine de olsa Viktor'a değidi. Sonrasında ikisi de bakışlarını çekmeyi tercih ettiler.
Alexie: Viktor, planları hakkında bir bilgin var mı?
Sesi ve bakışları sertti. Sonuçta Viktor bugüne kadar Red Room'un her daim güvendği bir askeri olmuştu. Ama o da bilmiyordu. Red Room'un ne kadar acımasız olduğununu hepsi bilse de Lena'ya ne yaptıklarını kimse bilemezdi.

Viktor: Bilmiyorum.
Sesindeki umutsuzluk ve hüzün belliydi. Normalde Alexie ona güvenmezdi ama bu defa ikna olmuş gibi görünüyordu. Viktor da kendisi gibiydi, hiçbir şey bilmiyordu.
Sam: Sorgulardan bir şey çıkar mı?
Steve: Henüz bir şey çıkmadı.
Bucky: Elinize bir şey geçmez, Ivan bilgileri gizli tutuyordur. Bizim elimizdekiler sadece düşük ve orta rütbeli ajanlar.
Dudaklarını birbirlerine bastırdıktan sonra bakışlarını Natasha'ya çevirdi. Ona iyi bir haber vermek istiyordu. Aşık olduğu kadını üzgün görmek Bucky'yi de üzüyordu. Natasha'nın biraz olsun bile rahatlamasını istiyordu artık.

Bruce: Onun durumundaki biri için yapılacak en iyi şey bir psikolog ile görüşmesi.
Alexie: Asla kabul etmez.
Bruce dudaklarının arasından titrek bir nefes verdi. Bu durumda Lena'nın kabul etmeyip etmemesi pek önemli değildi. Profesyonel bir görüşle Bruce bunu kesinlikle olması gerektiğini düşünüyordu. Yine de Natasha ve Aleixe'nin üstüne çok gitmeden konuşacaktı onlarla.

Bruce: Kabul etse de etmese de iki buçuk ay kadar bir süre boyunca esir tutuldu, gözleri önünde çok sevdiği bir aile üyesini kaybetti, Red Room'un ona bu yaşına kadar yaşattıklarından bahsetmiyorum bile. Lena henüz çok genç. Çocukluğundan beri yaşadığı tramvaları da taşıyor. Biriyle görüşmesini kesinlikle tavsiye ederim.
Natasha ve Alexie birbirlerine baktılar. Bruce haklıydı. İkisi de bunun farkındalardı. Ama Lena'nın üstüne gidemezlerdi şu anda. Onu sinirlendirecek ya da gerecek bir hamle yaptıklarında olacaklardan çekiniyorlardı.

Wanda: Belki de ufak bir tatil ona iyi gelir.
Natasha: Ben de bunu düşünüyorum aslında. Belki de sadece üçümüz gitmeliyiz.
Gözleri Aleixe'deydi. Alexie ve Bucky'nin gözleri de Natasha'nın zümrüt yeşili gözlerindeydi. Bucky bu durumu kıskanmıştı. Natasha elbette kızı ve kızının babasıyla tatile gidebilirdi. Bucky'nin bu konuda ağzını bile açmaya hakkı yoktu. Yine de içinde ufak bir kıskançlık olmuştu.

Alexie: Bilmiyorum Natalia, Lena'nın şu anda ortam değiştirmesi ne kadar mantıklı olur?
Natasha katıldığını belli eder bir şekilde mırıldandı. Lena iki buçuk ay uzun ay sonra Avengers merkezine dönmüştü. Merkezde uzun vakit geçirmemişti ama şu anda evi burası olmalıydı. Tony'nin yaptığı oda her ne kadar rahat hissettirse de henüz alışmamıştı. Bu süreçte uzaklaşmak mantıklı olmazdı.

Herkesin fikirleri tükenmeye başalamıştı. Yavaş yavaş herkes dağıldı. Genç üyelerin hepsi kendi katlarında salona geçmeyi tercih etmişlerdi. Viktor da burdaydı. Onun varlığına alışmışlardı. Tabii bu durumdan Peter pek memnun değildi. Yine de sakinliğini koruyordu. Gerçi Viktor'un da Peter'dan pek memnun olduğu söylenemezdi. İkisi de bir soğuk savaş içerisindelerdi. Sözleri ve gözleriyle savaşıyorlardı.

Viktor herkes birbiri ile konuşurken ayaklanmıştı. Lena'nın odasına gittiğinde Friday'in sesi duyuldu.
Friday: Bay Belova, Bayan Romanova kimse ile görüşmek istemiyor.
Viktor: Ona en yakın arkadaşının burda olduğunu söyle Friday. Sadece iyi olduğunu görmek istiyorum.
Kısa bir sessizlik oldu. Viktor hala kapıya bakıyordu. Açılmasını umuyordu bu siyah kapının. Onun yerine yapay zekanın sesi duyuldu.
Friday: Bayan Romanova gitmeniz konusunda ısrarcı.
Viktor: Teşekkür ederim Friday.
Derin bir nefes verdikten sonra adımlarını yine saloan yönlendirdi. Onun salona girip tekli koltuğa devrilmesi ile kısa bir sessizlik oluştu.

Peter, Viktor'un ne yaptğını tahmin ediyordu. Bu kadar üzgün olmasının sebebi ise Lena'nın onu içeri alaması olmuş olabilrdi sadece. Kendisi de Lena'nın yanına gitmek istedi. Onun iyi olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı. Ayağa kalktığı anda gözler ona dönmüştü.

Kate: Nereye gidiyorsun Peter?
Peter: Onun gittiği yere.
Çenesiyle Viktor'u göstermişti. Viktor ise gökyüzü mavisi gözlerini Peter'a çevirdi ve kaşlarını çattı. İkisi hala birbirlerinin sinirleriyle oynuyorlardı. Ordaki herkes ise aralarında ne döndüğünün farkındaydı. Lena için birbirleriyle savaştıkalrını görmemek imkansızdı.
Viktor: Ben içeri girmediysem seni hiçbir şansın yok Rogers-Stark.
İmalı cümlesinden sonra yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. Peter o anda bir yumruk atmak itedi o yandan sırıtmaya. Yine de kendisini tuttu. Bunu yapmaması gerektiğini biliyordu.
Peter: Belki de parmağındaki yüzüğü çıkarmalıydın önce Belova.

Bu defa Viktor yüzüğüne baktı. Peter'ın odadan çıktığını bile fark etmemişti o anda. Gerçekten bu yüzük niye hala parmağındaydı? Evet, Lena'ya aşıktı. Ve evet, onunla evlenmek istiyordu. Ama Lena bunu istemiyordu. O zaman neden taşıyordu bu yüzüğü hala parmağında? Çıkarmak istememişti. Çıkarmak aklına bile gelmemişti. Lena ile nişanlı olmayı seviyordu. Tek taraflı duygular olsa da parmağında yüzüğü taşıyıp en azından bir şekilde bağlı olduklarını bilmek hoşuna gidiyordu.

Peter adımlarını koridorun başına geldiği anda yavaşlatmıştı. Lena'yı rahatsız etmek istemiyordu. Yine de belki de kapıyı açardı kızıl kadın. Bunun umudunu tutyordu içinde. Belki olur diye umuyordu. Kapının önüe geldiğinde Friday'e seslendi.
Peter: Friday, Haleena'ya burda olduğumu söyle lütfen.
Cevap hızlı gelmişti.
Friday: Bayan Romanova gitmenizi istedi Küçük Patron.
Peter: Sadece iyi olup olmadığını merak ediyorum Friday. En azından bir saniyeliğine bile olsa da içeri giremek istediğimi ilet.
Derin bir nefes verdi Peter. Bir saniyeye bile razıydı. Lena'nın iyi olduğunu görmek istiyordu sadece.
Friday: Üzgünüm Küçük Patron, Bayan Romanova kimseyi görmek istmediğini söyledi.
Peter: Teşekkür ederim Friday.

Umutsuzlukla kendi odasına yöneldi. Diğerlerinin yanına gitmek istemedi. Viktor'la dalaşmak istemedi, kardeşinin ve arkadaşlarının tesellilerini duymak istemedi. Sadece kendiğini yatağının üstüne bırakmıştı. Düşünceleri bynini yorarken biraz uyumak istedi. Kaç saat olduğunu bilmeden uyudu Peter. Uyanığında ise aklında mükemmel bir fikirle uyanmıştı...

Red WidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin