Bölüm 16: His Freedom

1K 101 31
                                    

Alexie sabah normalden daha geç uyanmıştı. Bruce'un verdiği ilaçlar daha fazla uyumasını sağlıyordu. Daha iyi durumda olmasına rağmen bu ilaçları almaya devam ediyordu. Yataktan kalkıp üstünü değiştirdikten hemen sonra ilk iş olarak kızının odasına gitmişti. Tabii Lena yine erkenden kalkmışıtı. Kızının görmeyeceğini bile bile gözlerini devirmişti. Aşağı indiğinde Lena görüş alanına girmişti. Onu asıl şaşırtan şey bu olmamıştı.

Spor salonundaki dövüş alanındaydılar. Dövüş alanında iki kızıl kadın vardı. Lena dövüş alanında Natasha ile dövüşüyordu. Duvara yaslanıp gülümsemişti. Lena'nın Natasha'ya daha yumuşak davranması çok hoşuna gidiyordu. Onunla dövüş antremanı yapması ile bir başlangıç sayılırdı.

Anne-kızın antremanını izleyen bir tek Alexie değildi. Bucky Barnes da duvara yaslanmış bir şekilde izliyordu ikisini. Natasha'nın yüzündeki gülümseme onu mutlu etmişti. Lena'nın kişiliğini bilmiyordu ama hayatının aşkının mutlu olması onu da mutlu etmişti. Lena'nın sert tutumunun zayıflaması onu mutlu etmişti. Araları düzelecekti belli ki. Sadece zaman gerekiyordu. Bucky bu süreçte Natasha'nın her daim yanında olacaktı. Alexie umurunda değildi. Hayatının aşkının yanında olacaktı bu süreçte.

Antreman bittiğinde Lena üstünü değiştirmke için kapıya yönelmişti. Gitmeden önca babasının yanağına da bir öpücük bırakmıştı. Alexie giden kızına baktıktan sonra gülümseyerek Natasha'nın yanına ilerlemişti.
Alexie: Aranız nasıl?
Gerçi Natasha'nın yüzündeki mutluluktan aralarının iyi olduğuu analyabiliyordu. Alexie ve Natasha birlikte büyümüşlerdi. Ondan sonra yıllarca aynı odada yaşamışlardı. Birirlerini iyi tanıyorlardı.
Natasha: Ona Lena dememi söyledi.
Yüzünde oluşan küçük gülümseme Alexie'nin gülümsemesinin daha da büyümesin sağlamıştı. Tabii Bucky'nin kıskançlığı da bu işin içindeydi. Natasha'nın onu sevdiğini biliyordu. Sadece Alexie'nin bu gülümsemeyi görmesini istemiyordu. Neden istesin ki? Aynı kadına aşıklardı sonuçta. Yine de Bucky sakinliğini koruyacaktı. Onlar bir aileydi. Bu ailenin geçireceği kaliteli vakiti bozmaya niyeti yokru.

İki kızıl Rus'un yanına ilerlediğnde Alexie'nin kobalt mavisi gözleri Bucky'nin çelik mavisi gözleirni bulmuştu. Bucky'yi sevmediği bakışlarından bile belli oluyordu.
Natasha: James.
Sevgilisinin uyarıcı sesi ile Bucky bakışlarını Alexie'den çekmişti.
Bucky: Kahvaltı hazırlayalım mı Natalia?
Yanlız kalmak istediğini belli ediyordu. Bucky'ye göre Lena burda değilken bu ikilinin yanlız kamasına pek gerek yoktu. Natasha'ya güveniyordu, kızıl ajanın kendisine karşı olan sevgisinden emindi. Ama Alexie'nin Natasha'ya aşık olması onu rahatsız ediyordu. Bu gayet normaldi aslında, kıskançlık insancıl bir duyguyda sonuçta.
Alexie: Ben ikinizi yanlız bırakayım.
Kızıl adam spor salonundan çıkmıştı. Natalia'nın kendisine aşık olmadığını biliyordu. Kızıl kadın Bucky'ye aşıktı... İkisini yanlzı bırakmayı bu yüzden istemişti. Natalia mutlu olsun diye. Zaten yaptığı her şeyi hayatındaki 3 kadını mutlu etmek için yapmamış mıydı? Kız kardeşi, aşık olduğu kadın ve kızı mutlu olsun diye yapmıştı her şeyi Alexie...

Kahvaltıdan sonra Lena yine kendisini Tony'nin labaratuarında bulmuştu. Bu defa Bucky'nin zihnindeki programlamayı kaldırmak daha kolay olmayacaktı. Makine dün gece tamamlanmıştı. Sadece Bucky'yi makineye bağalaları gerekiyordu.

Labaratuar baya kalabalıktı. Bucky'yi makineye bağlamalarından sonra Lena bakışlarını kenarda endişe ile duran sarışın adam çevirdi.
Lena: Canı acıyacak. An- Natalia'yı dışarı çıkart.
Cümlesini hızla toparlamıştı. Kendisini tuhaf hissetmişti o saniye. Tabii söylemek istemediği o kelimenin ilk iki harfini duyan Natasha'nın gözlerinin parlamasını sağlamıştı. Yine de o kelimeyi duyamayınca zümrüt yeşili gözleirndeki parlama sönmeye başlamıştı.
Steve: Canı mı acıyacak?
Natasha kendi içinde kaybolurken Steve Bucky'yi düşünüyordu. Dostunun canının acımasını istemiyordu. Ama bunun imkansız olduğunun da farkındaydı.
Lena: Beynine akım göndericem. Canı acıyacak. Tahminimce fazlasıyla.
Bakışları Natasha'ya döndüşünde zümrüt yeşili gözledeki endişeyi görmüştü. Natasha ne hissedeceğini bilmiyordu.

Gerçi Lena neden Natasha'yı çıkarmasını istemişti ki? Sanırım annesinin üzülmesini istemiyordu. Bunu düşünmekle uğraşmak istemedi. Önce Bucky'nin zihnini tedavi etmek istedi.
Natasha: Çıkmak istemiyorum.
Lena: Baba, Rogers ve Natalia'yı dışarı çıkartır mısın?
Alexie o tarafa doğru ilerlediğinde Natasha'nın çıkmaya niyeti olmadığını biliyordu. Onu zorla çıkartmayacaktı. Yine de ikisini de kapıya doğru yönlendirmeye çalışmıştı. Başarılı da olmamıştı.

Lena: Siz çıkana kadar başlamayacağım. O yüzden çıkın!
Steve dışarı çıkmıştı. Hemen ardından da Natasha çıkmıştı. Tony aynalı cam modunu etkinleştirmesini söylemişti Friday'e.
Lena: Canın acıyacak. Fazlasıyla. Engellemeye çalıştım ama her şeyin bir sınırı var. Ben bilim insanı değilim, Red Widow'um.
Bucky'nin bir şey söylemesine izin vermeden başlatma tuşuna basmıştı. Bucky şaşırmıştı aslında. Lena'nın onu düşünmesi onu şeşıtmıştı. Yine de bir noktaya odaklanmaması gerektiğini biliyordu. Zihnini boşatması gerekiyordu. Makineye bir daha bağlanmak istemiyordu. Tek seferde halletmeliydi bu işi.

Bucky kafasınsaki akımları hissediyordu. Dayanmak zorunda olduğunu hissediyordu. Derin bir nefes aldı. Dayanmaya çalıştı. Natalia'sı için, dostları için dayanmalıydı. Aldığı nefesi geri verdi ve bu dayanılmaz acıyı vücuduna kabul etmeye devam etti.

Lena akımı kestikten sonra Tony kapıyı açmıştı. Natasha ve Steve anında içeri girmişti. Alexie kızının yanın ilerlemişti. Bruce, Bucky'nin yanına gidip onun sağlık durumunu kontrol etmek isterse de Lena onu durdurmuştu.
Lena: Yaklaşma.
Net sesi ile durmuştu Bruce. Lena ise gözlerini Alexie'ye çevirmişti.
Lena: Baba, James'i tut. O kayışlardan kurtulabilir.
Aleixe, Bucky'nin kollarını tutmuştu. Lena ise sert bakışlarını Bucky'ye çevirmişti. Kobalt mavisi gözler duygusuz bir şekilde bakıyordu Bucky'ye. Emin olması gerekiyordu. İlk kelimeyi söylerken bir nefes vermişti. Sonraki her bir kelimesinden Bucky'ye biraz daha yaklaşıyordu.
Lena: Кровь. Мама. Прошлый. Жесткий. Сорок. Курд. Ярлык. Пациент. Уязвимый. Лед. (Kan. Anne. Geçmiş. Zor. Kırık. Hayat. Kurt. Künye. Hasta. Savunmasız. Buz.)
On bir kelimeyi saydıktan sonra baışını hafiçe sağa yatırmıştı. Dudaklarını birbine bastırdıktan sonra sön söylemesi gerekn şeyleri söyledi.
Lena: Добро пожаловать Lycosidae. [Hoş geldin Lycosidae (Wolf Spider)]

Bucky'nin gözlerindeki ifade değişmemişti. Lena ona bakarken gözlerindeki korkuyu da fark edebiliyordu. Bir süre beklemişti. Sonrasına Bucky'nin kelimelerin etkisine girmediğini fark etmişti. İçi rahatlamışı Lena'nın. Bucky'nin zihnini kurtulması iyi bir işaretti. Bakışlarını babasına çevirdikten sonra Bucky'nin yanından uzaklaşmıştı.
Lena: Winter Soldier iyileşti.
Kelimler duduaklarında çıktığı anda Alexie Bucky'y bırakmıştı. Gerçi bundan pek de memnun değildi. Elinde olsa Bucky'nin boynunu kırmak istiyor gibi görünüyordu.

Alexie'nin uzaklaşmasında sonra Bruce sağlık durumlarını kontrol etmek için yaklaşmıştı. Natasha anında kendi kızının yanına ilerlemişti. Annelik iç güdüsü harekete geçmişti. Steve ise Bucky'nin yanına gitmişti.
Natasha: İyi misin Lena?
Lena: Her zamanki gibiyim.
İçinden bir yük kalkmış gibi hissediyordu. Bucky Barnes artık tamamen özgürdü. Red Room ya da Haydra onu yeniden kuklası yapamayacaktı. Zihni belli kelimeler yüzünden ele geçirilemeyecekti. Bu konuda şanslıydı. En azından artık özgürlüğüne sahipti, kimsenin bu defa elinden almasına izin vermeyecekti.


Red WidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin