4. Bölüm / Yönetici

138 45 21
                                    


Zaman, anons sesinin yarattığı boğuk melodiyle kaybolmuş gibiydi. Kımıldayarak birkaç hareket yaptım. Beton, buz gibi içime işlemişti. Yerdeydim. Ağrıyan başımın altındaki zemine serilen vücudum da ayrı bir sızı içindeydi. Kafamın arkası giderek artan ağrıyla cebelleşiyordu. Aynı şekilde sol omzumda da bir acı hissediyordum. Gözlerimi araladım, donuk ışık altında bir şeyler görmeye çalıştım, tepemdeki ışık gözlerimi kamaştırdı. Gözlerimi açtığımda artık asansörde değildim. Asansörün önünde yerde yatıyordum. Yere düşmüş olmalıyım diye düşündüm. Gözlerimi kırpıştırdım. Kendimi toplamak zorundaydım. İyice gözlerimi açıp, ayağa kalkmak için doğruldum. Ceketimin içindeki paketi yokladım. Yerindeydi. Ne kadardır burada yerde olduğumu kestiremedim. Eve girip saate bakmak istiyordum bir an önce. Dairemin önüne geldiğimde parmak izimi okutmak için kapının  kolunu tuttum.
"isimsiz 47a hoşgeldin".

Evet, isimsiz 47a gelmişti. Kapıyı iteledim ve içeriye girdim. Hoş muydum, değil miydim orasını kestiremiyorum ama gelmiştim işte. Kanlı canlı evimin içindeydim. Eve girer girmez, kapının üstündeki eski saate baktım. Metal sarkacın "tik tak tak tik tik tak" sesi kafamın içinde konser veriyordu sanki. Başıma bir zonklama girdi. Saat 01.24'tü.  Yaklaşık 15 dakika kadar yerde kalmış olmalıydım. Herhalde öyleydi. Duş alıp, üzerimdekilerden kurtulmak için banyoya gittim. Cebimdeki paketi banyo kapısının önüne bıraktım ve içeri girdim.  Yüzümdeki maskeyi çıkartıp aynanın önünde öylece kendime baktım.
Yaşadıklarım neydi böyle? Neler olmuştu sokakta? Gerçek miydi bunca gördüklerim?
Sokağa dair hiçbir şey hatırladığım gibi değildi. Ne siyah asfalt görünüyordu ne de koşuşturan kedi köpekler. Işıklar da yoktu, insanlardan ses seda yoktu. Yerde takıldığım şey neydi?  Demek maske olmadan yaşayabilmek mümkündü. Konuşabilen başka insanlar da var mıydı?
Cevap veremeyeceğim sorular çığrından çıkıyordu artık. Üzerimdekileri çıkarıp küveti suyla doldurdum.  Beni izleyen kameralara alışkındım. Çırılçıplak bedenimle dış kapının yanına yürüdüm ve maske kutusuna yüzümden çıkarttığım maskeyi bıraktım. Kutunun kapağını sürüyerek kapattım.
Evimin içinde her noktayı görebilen o kadar çok kamera vardı ki. Artık gözler diyordum onlara. Gözler üzerimdeydi, biliyordum. Neticede ben ve hayatım bana ait değildik. Devlete aittik.  Evimin içinde sadece otururken bile yüzlerce göz tarafından izleniyordum. O yüzlerce gözü de büyük bir göz izliyordu. PATRON! Ama ne büyük...

Onlarca kamera, bana göreyse yüzlerce göz beni izlerken yavaş adımlarla banyoya geri döndüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Onlarca kamera, bana göreyse yüzlerce göz beni izlerken yavaş adımlarla banyoya geri döndüm. Suyun ısısını fazla kaçırmıştım. İçerisi su buharı dolmuştu. Aynamın üzerinde buhardan su taneleri oluşmuş, şıp şıp musluğun üzerine damlıyordu. Bu sıcaklığı üzerimde hissetmek çok iyi gelmişti. Suyu biraz ılıştırdım. Kendimi küvetin içindeki denize bıraktım. Ben küçük bir balıktım, içinde olduğum bu küvetse okyanusumdu. Denizin tuzlu, yosunlu kokusuna hasret bir balık...

 Denizin tuzlu, yosunlu kokusuna hasret bir balık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İsimsiz| Kat: 101 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin