Güven'in kelimeleri kafamın içindeki girdaba birer birer hapsolmuş yeni bir mesaiyi daha doldurmakla meşguldum. Bir yandan evimdeki yangını hizmet binasını taşımamak zorundayken bir yandan da Güven'in gerçeklerini kendi içimde anlamlandırmak zorundaydım.
Aylar önce başkentte intihar eden vatandaşları düşünerek geçen 1 saatin ardından Emir Bey, gittiği yerden dönmüştü. Ofise girerken kendisiyle beraber içeriye ıslak oduna benzettiğim bir koku daha girmişti. Güven'in anlattıklarıyla başkent intiharlarını bağdaştırmaya çalışıyor olsam da bu onların kopya olduklarını kendime kanıtlamama yetmiyordu. Maskeler bizi kontrol edebiliyorken bu pekala "gerçek" insanlara da yapılabilirdi.
Emir Bey ofisten içeri girdikten sonra masasına çabucak yerleşti. Oturduğu sandalyede hafifçe yayılarak rahat bir pozisyon aldı ve zannederim ki bir şeyler düşünmeye başladı.
O yokken gelen önemli postaları masasında biriktirmiştim. Son günlerde Emir Bey oldukça stresli görünüyordu. Tüm günü ofiste geçirmiyor sık sık bir yerlere gidip geliyor ve geri döndüğü zaman düşüncelere dalıp gidiyordu. Her sabah olmasada sıkça yaptığı jestlere de giderek alışmıştım. Sabahları masamda çay veya kahve bulmak beni şaşırtmıyordu. İçten içe bana güvendiğini ve günaydın demeye çalıştığını biliyordum. Konuşabilmeme müsade edilse teşekkür edebilmek isterdim.
Mesai çıkışı ofisi toparladıktan sonra ödemeyi alınca biraz haşlanmış tavuk alıp hızlıca dairemin yolunu tuttum. Asansöre binerken bu defa aklımda niçin hiç asansörün dışında bir yerlere gidemediğim sorusu belirdi. Başka bir binaya, başka bir daireye, başka yerlere sadece asansörlerle gitmek zorundaydık. Sokağı gerçekten de hayli zamandır hiç göremediğimi fark ettim. Sadece binaların içindeydik. Zamanla ve birbirimizle yarıştığımız bu binaların dışına aslında hiç çıkmıyorduk. Bu koşuşturma ve itaat süreci böyle bir gerçeği görmemi engellemişti. Asansörün ardında, binaların dışında ne vardı? Beni neyin beklediğini bilemeden büyük bir dehşete kapıldım. Elimdeki yemek tam düşecekken asansördeki trınk sesiyle demir kapı açılmaya başladı. Asansörden inip uzun ve dar koridorda yürümeye başladım. Ben ilerledikçe koridor gözümde büyüyor ve giderek uzuyordu. Nihayetinde dairemin önüne geldiğimde derin bir nefes alıp içeri girdim. Maskemi iade ettikten sonra elimdekileri yere bırakıverdim ve kapının önüne çöktüm. Güven'in anlattıkları hayatımla uyuşmaya başlıyordu. Onun gerçekliğinin gerçek olabilmesi ihtimali kafamı kurcalarken başımın dönmemesi imkansızdı.
Dizlerimi kendime doğru çektim ve alnımı dizlerime yaslayarak öylece durmaya başladım. Gözlerimin önünde şimdi Murat'ın hayali vardı. Ona hissettiğim derin hisler bedenimi ve ruhumu bu kadar yakıyorken Güven'in gerçeklerini kabul etmek Murat'a ihanet olacaktı.
Esmer teni şimdi yanmış kalbimin karasıyla boy ölçüşemezdi. Elleri, alnına dökülen siyah saçları, uzaktan da olsa burnuma çalan kokusu... Murat gerçekti. Kapı önünde dizlerim olabildiğince göğsüme çekilmiş haldeyken kalbimi sıkıştırmaya ve bastırmaya çalışıyordum aslında. Onu özlemiştim. Yıllarca bir defa sesini duyamadığım, sarılamadığım, kollarının arasında kalbinin atışlarını hissedemediğim adamı özlemiştim. O gittikten sonra yaşadığım her şey haksızlıktı. Ben daima onun hayaliyle yanıp kavrulmuşken şimdi yanımda sesini duyabildiğim insanlar olması, kokusunu alabildiğim ve istesem şuracıkta sarılabileceğim birinin olması haksızlıktı yaşadıklarımıza. Murat hiçbir zaman bu duygularımdan haberdar olamadı. Ona olan hislerimi bilemeden hiç tanımadığı bir kadına yara olarak gitti bu hayattan. Benden...İmkansızı hissettim biliyorum. Belki teselli olabilirdi bi kez olsun hislerimi ona itiraf edebilmek lakin bu şimdi kavuşabilmek ihtimalinden daha imkansızdı. Ölmüştü. Yaşamıyordu. Onun olmadığı bir dünyada artık yerin altında veya üstünde bense utanmadan arsızca soluk almaya devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz| Kat: 101
Ficção CientíficaYüzüm benden alındığında ve hatta çalındığında 6 yaşındaydım. Devrimin son zamanlarını allak bullak görüntüler şeklinde silinmiş örüntülerle hatırlayabiliyorum. Direniş gösteren herkes katledilmişti. Direnişçilerden birisi de annemdi. Annem benim yü...