Kulağımda gezinen mırıltılı sesin eşliğinde gözlerimi araladım. Güven, yanımdan kalkarken ardında hoş bir tını bırakıyordu. Sesinin alçak tonları, mırıltısına fısıltılı dokunuşlar eklemişti. Hala yattığım yerden gözlerimi ona doğru çevirirken gülümseyerek neyle meşgul olduğunu izlemeye başladım. Her zamanki gibi yataktan çıkar çıkmaz elleriyle saçlarını arkaya doğru tarıyor, aralanan dudaklarından belli belirsiz bir melodi çıkarıyordu."Ellerimi tut sevgilim, sana nasıl diyeyim."
...
"Gözlerime bak sevgilim, seni de dert edeyim."
"Halimi gör sevgilim..."Gülümseme ve derin bir nefesle karşıladım onu. Yaramazlık yaparken annesine yakalanmış çocuklara özgün utangaç bakışlarla bir hışım arkasını dönerek bana baktı.
Tebessüm etmeye devam ederek:
- Ne yapıyorsun? Dedim.
-Uyandırdım mı?
-Hayır. Hala uyuyorum.Kıkırdayarak tekrar yanıma sokuldu. "Sen fazla şımardın" dedi.
-Kendi kendine ne söylüyordun? Diye sordum.
-Şarkı.
-Şarkı mı?
-Evet. Çok sık dinlediğim bir şarkı değildi ama birden dilime dolandı. Dediğim gibi çok dinlemediğim için tamamını bile bilmiyorum sadece birazı aklımda.Derin bir nefes alarak sırtımda uyuyan ağrıyı uykusundan uyandırdım. O dikenli kollarını bedenime sararken bakışlarımı tavana çevirdim. Gerçekten müzik vardı ve kendi kendime bile mırıldanabileceğimi unutmuştum. Kimse bilmeden sessizce aklımdan geçirebileceğimi unutmuştum. Bir anda müziğin sihirli dokunuşunu hatırlamıştım. Hatırladığım şarkılar var mıydı bilemiyordum. Kendi içimde bir melodi yaratabileceğim gerçeği sinir uçlarımı uyarıyordu. Güven, her zamanki gibi hazırlıksız yanımdan yakalamış ve beni nakavt etmişti.
Mırıldandığı şarkının melodisinin sakinliği insanı huzura sevk ediyordu. Cümleler birbirini sakin bir ritimde takip ediyordu. Zihnimde dolanan 3-4 kelimelik şarkı, beni düşüncelere sürüklemeye başlamışken Güven'in konuşmaya başlamasıyla gerçekliğe döndüm.
-İşe geç kalma.
-Ha, evet.
-Kalk bi aynada saçına başına düzen ver; hayli dağınık.Haklıydı; saçlarım birbiri içine geçmiş ve özgürce kabarmış durumdaydı. Yerimden kalkıp banyoya gittim. Aynada dağılmış saçlarımı seyrederken musluğu açıp ellerimi yıkadım. Saçlarımı, ıslak parmaklarımla tarayarak düzgün bir şekle soktuktan sonra dişlerimi temizleyip banyodan ayrıldım.
Yatak odama döndüğümde Güven, aynı şarkıyı tekrar tekrar mırıldanmaya devam ediyordu. Yavaş ritimde söylediği birkaç cümlelik şarkıyla kendi kendine dans edip sallanırken çocuksu bir neşeyle doluydu. Vücudu, şarkının gözle görülemeyen dansıyla bütünleşmişe benziyordu. Dairenin sessiz duvarlarına çarpan fısıltılı melodi, dalgalar oluşturuyor ve Güven'in etrafını ahenkle sarıyordu.
Ona doğru birkaç adım attım ve sessizce dansına katıldım. Ne yapabileceğime dair fikrim yoktu ancak hafifçe sallanarak, yatağın ucunda görünmez bir orkestra eşliğinde dans ettik.
Büyüleyici gözler, 3-4 cümlesini bildiğimiz şarkının etkisinde dolmuşken aniden durdu ve ellerimi tutarak şöyle dedi: "Bazen kısacık bir müziğin içinde kaybolmak, insanın zihnini şu lüzumsuz hayat karmaşasından uzaklaştırıyor değil mi?"
-Sanırım öyle.
Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Sessizliğin içindeki bakışlarımızla, kelimelerin zayıf kaldığı bir anlaşma yaptık. Şarkıların bize özel bir dil sunduğunu, duygularımızı ifade etmenin sadece kelimelerle değil, aynı zamanda içimizde hissettiğimiz melodilerle de mümkün olduğunu fark etmiştik.
-Gitmeliyim. Dedim.
- Gitmelisin. Dedi.Üzerimi değiştirip kapıya yöneldim. Kapının yanında duvara gömülü duran hazneden gelmiş, beni bekleyen maskemi alıp yüzüme yerleştirdim; soğuk metali yüzüme yerleştirmek beni bekleyen açık dünyaya bir geçiş ritüeli gibi hissettirdi. Arkama bakmadan dairemden ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz| Kat: 101
Science FictionYüzüm benden alındığında ve hatta çalındığında 6 yaşındaydım. Devrimin son zamanlarını allak bullak görüntüler şeklinde silinmiş örüntülerle hatırlayabiliyorum. Direniş gösteren herkes katledilmişti. Direnişçilerden birisi de annemdi. Annem benim yü...