VE BAŞLADIK...
Yeni hikayeme, yeni dünyama, yeni masalıma hoşgeldiniz :)
ÜÇ YIL ÖNCE...Uygar karşısındaki kıza onu anlamıyormuş gibi bakıyor, içindeki acıyı bastırmaya çalışıyordu. Kızıl saçlarını annesinden almıştı, gözlerini de babasından... Aşkı da ondan alsın istemişti Uygar, ama kız kabul etmiyordu.
“Esra, her şey çok güzel gidiyor, neden? Yani bana bir neden ver? Arda amca mı sorun? Ben konuşurum-”“Ben gidiyorum!” dediğinde Uygar susmuştu. İki kelime bir insanı darmaduman eder miydi? Ederdi... Bütün duyguları tersine çevirir miydi? Onu da yapardı. Yapmıştı.
Bir süre sonra ağzından bir iki kelime çıktı, mırıltıyla... “Ne-ne yapıyorsun?” Uygar ya anlamıyordu ya da anlamak istemiyordu. Çünkü şuan beynini kesinlikle kendi yönetmiyordu.“Yurt dışındaki okula kabul edildim Uygar. Oraya gideceğim. Kalan üç yılı orada okuyacağım.”
Uygar güldü, “Ya tamam ben gitme mi derim sana sanıyorsun. Eğitimine engel olmam ki. Benden neden ayrılıyorsun? Onu anlamıyorum.”
Esra sıkıntı ile kazağını çekiştirdi, “Olmaz çünkü. Uzaktayken olmaz. Senin annenle baban aynı ülkede uzakta yapamadılar Uygar, ki onlar da aşk vardı. Biz farklı ülkelerde hiç yapamayız-”“Bizde yok mu?” diye şaşkınca sordu Uygar kızın sözünü keserek. Kız cevap vermeyince onu sarstı, “Lanet olsun Esra, bizde yok mu diyorum sana?”
“Var mı Uygar?” elini tuttu, “Bak Uygar, ailelerimiz çok yakın arkadaş, ister istemez aynı ortamlarda olduk, olacağız da. Biz aramızdaki bu bağı, sevgiyi aşkla karıştıran iki acemiydik sadece. Çünkü eğer sana aşık olsaydım...” adamın korkuyla ve hayal kırıklığı ile dolan gözlerine baktı, “Gitmezdim...”Uygar önce birleşen ellerine baktı, sonra onları ateşe değmiş gibi çekti. “Sürdürebilirdik.” Gözyaşını elinin tersi ile sildi, “Eğer isteseydin... Aşık olsaydın, ayrılmazdık.”
Uygar arkasını dönüp kızdan uzaklaşırken “Bitti!” diye fısıldadı. “Aşk yok artık aşk sana yasak!*
Günümüz...
“Uygar oğlum,” dedi Meltem onu dürterek. “Sana dedim. Ben Öykülere gideceğim. Esra geliyormuş bugün. İş çıkışı uğrayın sizde.”
Uygar o kasvetli doğum günü anısından çıkıp, başını salladı sadece. Meltem de devam etti, “Ablanla enişten de tatile çıktılar. Rosa bizde kalmak istemiş.” Sonra Uğur’a bakıp kıkırdadı, “Babaannesinde kalmak istememiş,” dedi havalı bir şekilde. “Çocuk burada mutlu demek ki. Sizde haftasonu azıcık gezdirirsiniz onu, anlaştık mı ikiz belalar.”“Tamam anne, haftasonu bakarız.” Ağzını sildi, “Ben çıkıyorum. İşim var,” diye açıklama yapmadan kalktı sofradan. “Size afiyet olsun.” Aslında annesini çok da dinlememişti. Hatta neye tamam dediğini de tam olarak bilmiyordu. Beyninde dönüp duran, kalbini bıçak yarası gibi acıtan ve gözlerine diken gibi batıp, yaşlarını hayata geçiren tek cümle: Esra geliyormuş, oldu.
“Oğlum baban şirkette seni bekliyor!”“Şimdi değil anne,” dedi ve ceketini alıp evden çıktı. Motoruna binip kaskını taktıktan sonra derin bir nefes alıp verdi. “Gelişini siksinler Esra! Seni nasıl unuttuğumu göreceksin!” diye mırıldadıktan sonra içindeki öfke ile gaza basarak oradan uzaklaştı.
***
Mert Ali hızla içeri ofisine doğru yürüyordu. Sekreterin önüne geldiğinde sinirle “Uygar geldi mi?” diye sordu.
“Hayır efendim.”
“Asistan adayı kaldı mı görüşeceğim?” eli ile saçlarını geriye itti. Lanet olsun haftalardır oğluna uygun bir asistan bulamamıştı. Gelenlerin hepsinin gözü işte değil, oğlundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ SENİ ÇAĞIRIYOR - TUTKU SERİSİ III - FİNAL
RomanceBu dünyadaki şanslı insanlar aşkla bir kere de olsun karşılaşırlar... Seçilmiş insanlar tutkulu aşkı son demine kadar yaşarlar... Ve eğer şanslı seçilmişse o tutkulu aşkın ateşiyle yakar, yanarlar... Tutkulu aşkın ateşinde yanan, Tüm ezberleri bozan...