Bu geminin son limanına yaklaşıyoruz...
Her limanda bir mutlu karemiz vardı...
Bu masalın son sayfasına geldik...
Aşkın, tutkunun en güzeliyle süslüydü her bir sayfası...
“Ne yapacağım ne?” diye inledi Uygar. Sonra alayla gülüp sevgilisine döndü, “Baban durumu çok yanlış anladı sanki, ben iş istemiyorum, seni istiyorum. Neyin neresini anlatamadım acaba? Yoksa o mu anlamak istemedi. Var o kapasite çünkü.”
Dünya babasına bakıp dudaklarını büzdü, “Ya baba inek sağmak ne ya?”
“İnek değil kızım inekler!” sonra ellerini iki yana açıp, “Tabi karar onun,” dedi. “Yok ben sağmam, ben yapmam, ben etmem diyorsa,” derken a’yı uzattı, “Ahan da kapı orada, gidebilir, kendi bilir. Ben kızımı verme heveslisi değilim.”“Onu fark ettik,” dedi Uygar sinirle. Sonra yüzünü sıvazladı ve adama yaklaşıp, “Ama çok yanlış kayaya tosladın müstakbel babacığım,” diye tısladı. “Bende Mert Ali Alahanlı’nın oğluysam o kızı senden alırım. İki inek yüzünden mi vazgeçeceğim ben sevdiğimden? Hah! Duy da inanma, sağırım yani ne var?”
Ahmet bey alayla güldü, “Bu da kızı almak bu kadar kolay sanıyor,” dedi oğluna bakarak.
“Bende fark ettim babacığım, azıcık saf galiba.”“Bu daha ilk sınav Uygar Alahanlı.” Sonra oğluna seslendi, “Buralar sende Uzay,” diyerek çıktı oradan.
“Tamam babacığım, bende!” deyip Uygar’a gördün mü der gibi baktı.
Uygar sinirle ineğin yanına oturdu. “Tamam kolay, bunun makinesi vardı, hani makine?”
Makine mi?” diye alayla sordu Uzay. Elindeki çalıyı dudağında tutarken sırıtması Uygar’ın siniri bozmuştu.
“Evet, makine. Varya böyle ineğin memelerine koyuluyor, sütü o sağıyor.”“Çok pardon da enişteciğim,” dedi biraz eğilerek. “Eskiden makine mi vardı? Hadi başla. Daha ahır temizlenecek, yumurtalar toplanacak, kesilecek tavuklar var, akşam da mangal yakacağız.”
“Altını da değiştireyim mi Uzay kardeş?” ayağa kalkıp adamın karşısına dikildi, “Bana bak lan, ya bana yardım edersin ya da şirketimde yediğin haltları bir bir babana anlatırım. Ona göre! Babanda namus kız-erkek diye ayrılmıyor anladığım kadarı ile. Adaletli adam yani.”Uzay kafasını kaşıdı, “İyi tamam be. Babam şimdi çıkacak köye gidecek. Ahırı ben temizlerim,” diye homurdandı.
“Güzel. Anlaştığımıza sevindim,” demişti ki Ahmet bey yeniden içeri girdi.
“Uzay, bugün köye sen gideceksin. Ben bu hergelenin başında duracağım. Böyle saatlerce dedikodu yapacaksan sen bu kızı elli yaşında anca alırsın.” Elindeki kağıdı uzattı, “Bunlar haftalık yapılacaklar listesi.”
“Ne?” dedi adamın elinden hızla kağıdı alıp bakarak. “Bu ne ya?”“Eee küçük bey, Dünyaları almak öyle kolay değil. Önce onu hakkedeceksin.”
Uygar gözlerini yumdu ve açınca adama ters ters baktı, “Bakın Ahmet bey ben sizden bir tabur kız istemedim, bir tane kız istedim, bu ne?” dudağını ısırdı sakinleşmek için, “Hayır yanlış anlaşılmasın, ben kızınızın önüne ömrümü sersem, saçının telini karşılamaz, yüreğimi çıkarıp versem, yine de ona olan duygularımı tarif edemem, ama...” elindeki listeyi gösterdi, “Bu ne gözünüzü seveyim bu nedir ya? Benim yönetmem gereken bir şirket var. Burada oturup tavuk-inek peşinde koşamam. Babama ne diyeceğim hem?”Dünya eğilip listeye baktı, “Oha ya!” diye inledi. “Babacığım hakikaten bu ne? Ayrıca Mert Ali amca bey çok kızar, işten kaytarıyor sanar, inanmaz. Zaten beni o yüzden tuttu ya, işe gelsin diye. İşlerini aksatmasın diye. İlk günler Allah seni inandırsın evine-”
“A aa aaa Dünyacığım tamam, ben açıklarım güzelim, sen zahmet etme.” -Yakacaktı başını bu kız... “Şimdi Ahmet amca, bir-iki gün neyse de... Bir hafta çok, benim babam-”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ SENİ ÇAĞIRIYOR - TUTKU SERİSİ III - FİNAL
RomanceBu dünyadaki şanslı insanlar aşkla bir kere de olsun karşılaşırlar... Seçilmiş insanlar tutkulu aşkı son demine kadar yaşarlar... Ve eğer şanslı seçilmişse o tutkulu aşkın ateşiyle yakar, yanarlar... Tutkulu aşkın ateşinde yanan, Tüm ezberleri bozan...