BÖLÜM 17 - BENİMLE EVLENİR MİSİN, NASIL DENİR?

4.7K 481 195
                                    

ve son üçe girdik mi ne?

-*-

“Okyanusta evlenme teklif edilmiş, Paris’te de eden var, dövmeyle teklif eden var, peh! Çikolatayla evlenme teklif eden var, uçakta var, kaçırıp nikah basan var, bak bak bak kayınbabam da helikopterde etmiş, az babana çekeydin, bunlarla uğraşmak zorunda kalmazdım Uygar, of!” Dünya tik koyduğu listeye baktı, “Hayır, yaratıcılıkta zirveler anasını satayım. Bakalım bu nerede teklif etmiş,” derken gözlerini kıstı, “Hımm... Bu da pijamalarla direkt nikah kıymış,” dudaklarını büzdü, “Hayır bir beyaz elbise giydir bari, pijama ne? Bu da beste yapmış kıza, güzelmiş. Ama ben beste yapamam ki...” dudaklarını büzdü, “Şiir yazabilir miyim ki acaba?” biraz düşündü.

“Neden bana almazsın tek taş?
Sendeki popiş, popiş değil, maşallah taş...
Bugün bana almazsan tek taş,
Valla taş olursun taş...”

Kağıda yazdığına baktı, “Sanki güzel oldu. Sanatçı ruhum var bir yerde. Mesela taş kelimesini değişik anlamlarda kullandım, çok yaratıcığım maşallah bana. Yollasam mı? Hem direkt evlenme teklifi et demiyorum, ince, küçücük mesaj veriyorum. Şiirin ana temasını çözerse, eder bence bana evlenme teklifi. Onu da çözer her halde salak değilse. Mesela tek taştan bir şeyler çıkarabilir bence...” kalemi dudağında gezdirirken ofladı ve başını masaya dayadı. “Ay ben nasıl buna evlenme teklifi ettireceğim ya. Bu ailedeki evlenme teklifleri de yardımcı olmadı.” Elleriyle oynadı... Aklına gelenle önce tebessüm etti... Sonra sırıttı... “Tabii ya...” elindeki listeye baktı, “Ailede her şey var, karada, denizde, havada, ülkenin, dünyanın dört bir yanında var,” gözlerini kıstı, “Ama hepsinde de erkekler teklif etmiş. Kadınlardan biri de dememiş biz değişik olalım, ben teklif edeyim.” Ayağa kalktı, “Evet Dünya Çulha, sen yaparsın!” dedi kendi kendini gaza getirerek, “Uygar’a evlenme teklifini sen edeceksin.” Sonra gülümseyen yüzü asıldı, “İyi de nasıl? Şimdi onu bulmak icap ediyor tabi. Unutulmaz olmalı. Ama bence ben bulurum.”

***

Alev ile Uğur el ele karda yürüyüşe çıkmışlardı. Uğur onu kollarına alıp şapkasının üstünden başını öptü, “Hala inanamıyorum aşkım, biz şimdi seninle normal iki karı-kocayız değil mi?”
Alev de ellerini adamın beline doladı, “Evet öyleyiz aşkım.”
“Yani döndüğümüzde de aynı evde...” derken ses tonunu değiştirdi ve en etkileyici ses tonuyla devam etti cümlesine, “Aynı odada kalacağız, değil mi?”

Alev başını kaldırıp ona baktı, “Evet Uğur, ama kardeşimde bizimle olacak unutma.”
“Hayatım, ben kardeşin olmayacak mı dedim?” sonra “Tamam,” dedi gülümseyerek, “Doğru soru şu, kardeşinle oturduğun eve bende gelebilir miyim? Yani beni de alır mısınız aranıza?”
“Yani...” derken düşünür gibi yaptı. “Bunu Onur’la da konuşmam lazım. Sonuçta o da evin bir bireyi.”
“Onur’a kaldıysam kesin kabul edildim.” Kadını kendine çekip durdu, “Seni çok seviyorum Alev.”
“Bende seni...” diye mırıldandı. Sonra bileğindeki son ipi gösterdi, “Bunu da ev için mi kullanacaksın.”

Uğur güldü, “Yok ev garanti. Onunla ilgili başka planlarım var.”
“Tırsmalı mıyım?”
“Hayır ya, rahat ol. Sıkıntı yok. Bence benim tırsmam gerekiyor.” İleriyi gösterdi, “Bak, orada ateş yakmışlar, eğleniyorlar. Hadi bizde katılalım.”
Birlikte topluluğa doğru gittiler ve bütün gece dans edip, eğlendiler. Uğur’la Alev’in Türk olduğunu öğrenen gençlerden biri, Uğur’dan Türkçe bir şarkı istemişti. Uğur gitarı alıp, Alev’in gözlerinin içine bakarak Tarkan’ın Kış Güneş’i şarkısını söyledi ve şarkı bittiğinde de Alev onun dudaklarına ateşli bir öpücük bıraktı.

Odaya döndüklerinde daha kapı önünde öpüşmeye başlamışlardı, içeri girdikleri an Alev kendi montunu ve kıyafetlerini çıkarırken Uğur da kendi soyunuyor, bir an bile dudaklarından kopamıyordu.
“Ömrüme alevlerle yazılan yakıcı bir aşksın sen... Hep ol... Yalnız benim ol...”
“Seni seviyorum ömrümün Uğur’u... Seni çok seviyorum...”

ATEŞ SENİ ÇAĞIRIYOR - TUTKU SERİSİ III - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin