BÖLÜM 2 - AŞK

5.2K 524 150
                                    

Uzun, eğlenceli, bir o kadar da hüzünlü bir bölüm sizlerle :)

-*-

Aşk ikinci şansı hak eder miydi?
Yaraları sarabilir miydi yaralarının sebebi?
Susmak yakışmıyordu o dudaklara...
Cevap ver bana,
Gidişin aşksızlığından mıydı
Duygularımdan korktuğundan mı?

---

“Şimdi şöyle ki sevgili çok saygı duyduğum ve en sevdiğim patronum...” bir an düşündü Dünya, “Ay ilk patronum da sizsiniz gerçi tövbe estafurullah...”
“Söylediklerinin açıklamasını istiyorum dedim sayın Dünya hanım!”
“Ah adımın hikayesini anlatsam?” dedi yüzünü asarak. “Çünkü hiçbiri aklımda kalmadı. Puf diye uçtu yani.”

Sesi öyle çocuksu öyle ağlamaklı çıkmıştı ki Uygar sırıtmıştı. Ellerini cebine koyup kıza yaklaştı. Bu kız onun imtihanı olacaktı anlamıştı. “Ah Mert Ali Alahanlı ah, az değilsin.” Tam karşısında durdu ve “Ben sana yardımcı olayım,” dedi.
“Ah süper olur, çünkü maşallah sizdeki hafıza inekte yok-” dediği an ağzını kapadı. “Şey pardon, abimle çok takıldığımdan, o da tüm gün öküzlerle ineklerle olunca...”

“Açıklama istiyorum sadece Dünya, başka bir şey değil!” diye inledi. Bu nasıl bir türdü böyle? “Tamam, burnu kalkıktan başla.”
“Ooo...” dedi kız elini sallayarak. “Taa oradan yani.” Yutkundu, “Şimdi şöyle, hemen açıklıyorum, var buna bir açıklamam.”
“Harika, bekliyorum.”
“Üç pas hakkımda olsun yani ama. Neyse, burnu kalkık derken, şimdi siz Karadenizlisiniz ya, o açıdan burnunuzun şeklini falan sordum. Hani kalkık mı, sivri mi, uzun mu, kısa mı? O şeysini...”

Uygar ellerini cebinden çıkarıp, alkışladı. “Evet, harikaydınız Dünya hanım. Müthiş kıvırdınız. Bir sıfır öndesiniz. Devam ediyorum.”
Dünya da sevinçle alkışladı, “Ah evet, ben bile şaşkınım şuanda. Kendime güveniyorum ve devam diyorum,” dedi heyecanla. Burada çalışacaktı, olacaktı bu iş.
“Nemrut?”
“Dağ? Bilmiyor musunuz?” diye hayretle sordu. “Şimdi ben duydum ki, sizin ailede Doğu’da Urfalı mı Mardinli mi böyle şeysiler var. Acaba sizde de Nemrutlu var mı diye şey ettim. Oradaki ‘Nemrut’ aslında ‘Nemrutlu mu?’ nun kısaltılmışı.”

“Fena değil. Yarım puan. Fazla inanmadım.”
“Bende fazla bağlayamadım zaten, evet. Neyse sağlık olsun önümüzdeki maçlara bakalım biz. Geçmişe mazi. Ee? Gönderin sıradakini.”
Uygar güldü. Ne garip bir kızdı bu... “Kasıntı? Hani şu sırtımı sana dayıyormuşum da cefasını sen sefasını ben sürüyormuşum ya?”
“Ah!” dedi gülerek. “Oo tamamen latife.”
“Latife?” diye tekrarladı onu Uygar.

“Elbette bana dayayacaksınız sırtınızı. Sonra da sürün sefanızı.” Kaşlarını çattı, “Yok kime dayayacaksın sırtını, kapıdaki sekretere mi? Valla sıcak sıcak ısıtılmış bardaklarla çekerim o sırtını, üç gün arkana yaslanamazsın. Aaa! Sinirlendim bak!” derken saçını geriye attı. “Benim patronum hiç kimseye sırtını yaslayamaz benden başka!” diye bağırdı.
“Tamam sakin,” dedi Uygar gülerek. Maçta tezahürat yapıyordu sanki.
“Şey...” nefes nefeseydi. “Ben gaza geldim bir an. Fazla sahipleniciyim de, kıskanırım azıcık.”
“Belli belli. Bundan da tam puan aldın.”

“Uuu... İyi gidiyorum, süper! Devam devam, ısındım sanki.”
Uygar kızın lafıyla gömleğinin üst düğmesini açtı, “Evet. Bi tık sıcak oldu, bana da öyle geldi.”
“Yok be,” dedi kız başını yana eğip, “Odan buz gibi. Ben uydurmasyonlar için dedim, ısındım. Güzel uyduruyorum yani.”
“Ha evet...” derken sanki rüyadan uyanmış gibiydi, “Bende onu dedim zaten. Neyse devam edelim, son soru, bir maaşla kaç iş yaptıracakmışım ben sana?”

ATEŞ SENİ ÇAĞIRIYOR - TUTKU SERİSİ III - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin