4. Bölüm

3.4K 219 113
                                    


Geçen bir kaç haftada Bora hayatını biraz daha düzene koymuş, kafası bir nebze de olsa daha rahattı. Rüya yi istediği dershaneye kaydetmiş ilk 6 ayın ücretini bile ödemişti. Tabi rüya bunun karşılığını ilk günlerden dahi derse pür dikkat odaklanarak istediği üniversiteyi kazanıp Borabisine destek olacağını söyleyerek veriyordu.

Geçen zaman içinde herkesi hayretler içinde bırakacak şekilde Hakan dan ses çıkmıyordu. Odasına nadir uğruyor, Borayla karşılaşsa dahi onu görmezden gelerek yok sayıyordu. Bora alışkındı insanların onu yok saymasına umurunda değildi. O konuştukları son gece bir derdi olduğunu anlamış aklında sabah uyanınca bir şekilde ona yardımcı olmak vardı ama Hakan yine boş durmayıp "sabah sabah seni görmek beni delirtecek" diyerek odadan bir hışımla çıkmış ve bir daha doğru düzgün uğramamıştı odaya.

Bora sabah üzerine giydiği gömleği iliklerken kapının tıklatılmadan açılmasıyla kaşlarını çatıp girene baktı. "Selam çöm, başkanın gömleğini almaya geldim."diyerek içeri giren Fatih e 'la havle' çekip yüzünü döndü. Destursuz piç demek istedi ama sabah sabah uğraşacak mecali yoktu. Yatağına geçip ucuna oturdu bora. Ayakkabısını bağlamaya başladığı anda "Başkana naptın la? Odaya gelmekten çeki-- yani odaya gelesi yok" diye tamamladı cümlesini. Çekiniyor demek istememişti. Nedense Hakan 'ın , boradan çekinme durumu onu çok garip hissettirmiş aslında daha doğru bir ifadeyle başkanının zayıf hissettireceğini düşünmüştü.

"Haberim yok, yine kurmuştur bir şeyler kafasında." Dedi Bora diğer ayakkabısını bağlarken.

"O ne demek la, başkan sana sebepsiz mi bulaşıyor yani" dedi fatih kaşlarını çatıp. Ağzı kendi yöresini net şekilde belirtiyordu. Ilk zamanlar Bora karışışındaki genci çok sevmiş iyi bir arkadaş olacağını düşünmüştü. Samimî gelmişti. Ne olduysa Hakanla birlikte o da duvar örmüştü birden.

"Sabah sabah ne konuştun be!" deyip ayaklandı. Kapıya ilerleyince fatih kolundan tuttu "bana bak çömez seninle insan gibi konuşulmayacak mı? Adam gibi soru sorduk adam gibi cevap ver"

"Sizinle insan gibi konuşmayı bundan 2 yıl önce bıraktık koçum. Adam gibi cevap istiyorsanız önce adam olun!" Dedi yüzüne yine o alaylı gülümsemeyi yerleştirip tek kaşıyla kibrini yansıtırken. Tam arkasını dönüp gidecekken "ha o başkanın odaya gelmeye çekiniyor mu korkuyor mu umurumda değil ama sen bu odaya girerken korksan iyi edersin çünkü bir daha kapının çalınmadan açılması, senin bilincinin kapanması demek olacak"

Gözlerinden geçen öfke Fatih i ister istemez ürkütmüştü. Hayır bir insan gülerken ne kadar korkunç olabilirdi ki. O da gömleği alıp çıktı odadan. Bora gitmişti ama hala gittiği yolu izliyordu Fatih. Ondaki o özgüven neydi de hiç boyun eğmiyor sözünü esirgemiyordu. Boyu muydu. Kendinin de hatrı sayılır boyu vardı. Kalıplı olmasını düşünürse Hakan ondan daha kalıplıydı. Neydi bilmiyordu ama Bora nin bir etkisi vardı ki gülümsediği insanı iki dakika içinde parçalayabilecek bir vahşilik hissettiriyordu. Bu da bir nebze ürkütüyordü karşısındakini.

Bora yavaş yavaş adımladığı sınıfa gelip duvar kenarından üçüncü sıraya yerleşti çaprazında Şermin ve nur bir şeyi tartışıyorlardı ama hala uyanamadığı için muhabbete dahil olmak istemedi. Kafasını koyduğu sıra sarsılınca gözünü açıp sebebini anlamaya çalıştı ki çok geç olmadan anladı. Hakan alttan dersi olduğu için derse gelmiş, sanki başka boş yer kalmamış gibi Boranın hemen arka sırasına yerleşmişti. Tabi sıranın sarsılmasının sebebi tüm sıraların birbiriyle bağlantılı olmasından sebepti.

"Şermin kağıt!" Dedi Bora. Hazır uyanmışken bari hazırlığını tamamlayıp hocayı beklemeli düşündü. "kalemde" dedi fısıltıdan biraz yüksek sesle. Şermin gözleri yemek görmüş gibi ışıltıyla parladı. "hemenn" deyip defterinden bir sayfa kopardı. Kendi önündeki kalemi de alıp ona uzattı. Bir insan kağıt kalem verirken ne kadar mutlu olabilirse o denli mutluydu.

61. DAKİKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin