"Size beni yalnız bırakmayın demiştim. Yazıklar olsun sarı, artık bitti la. Artık en büyük.." diye cümlelerini büyük bir sitemle sıralayan Fatihin sesi, Boranın aniden araya girmesiyle kesildi.
"Fatihim seni özel olarak kapıda bekliyordum ben. Seni birazdan aldıracağım arabayla. Direkt yanıma geleceksin en güzel şekilde seni Necla teyzeyle tanıştıracayım" konuşurken hin hin sırıtmayı da ihmal etmiyordu.
"Haa öyle mı?" Diye ılımlı tepki verdi önce. "Tamam o zaman birazdan araba gelsin hazırım ben" diye yeni gelin gibi süzüle süzüle konuştu Fatih. Birbirlerini onayladıktan sonra telefonları kapadılar.
"Sanırsın kendi evleniyor puşt girdiği tribe bak" diye gülerek söyledi kumral. En güzel anlarını çalan telefonla bozulmasına o an sinirlenseler de, fatihin gerçekten heyecanlı olduğunu bildiklerinden bir şey dememişlerdi.
Bora elini esmerin beline koyup ilerlerken diğer eliyle de az önce söylediği yalanı düzlemeye çalışıyordu. Rehberden bulduğu ismi aramaya koyulup kulağına dayadı. Esmerin 'delisin sen' bakislari ve gülümsemesine göz kırpıp gülümsedi Bora da.
"Efendim Bora?" Diye açılınca telefon, bora kendini toparlayıp konuştu "Şermin, siz nikaha geliyor musunuz?"
"Evet neden?"
"Gelirken yurda uğrasanıza, Fatihi de al" dedi. Sanki fatihin değil kendi kardeşiydi Şermin de ondan rica ediyordu.
"Allah için beni abimle uğraştırma Bora. Gelir o kendi başına" diye sitemle söylendi. Çünkü biliyordu ki bir ton tantana yapacaktı Fatih.
"Şermin söz veriyorum sadece yurttan alıp bana teslim edeceksin gerisi bende. Fatihin senle uğraşacak zamanı bile olmaz emin ol" dedi hala gülümserken. Şermin de onaylayıp kapatınca daha da hızlandı adımları.
Geldikleri nikah salonuna bir kaç misafir dışında henüz kimse gelmemişti. Daha zaman olduğundan bora bir sigara yaktı bahçede topluluktan biraz uzakta. Esmeri de dibinde durunca konuşmadan birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Esmerin üzerindeki gerginlik her geçen saniye daha da kendini belli ediyordu.
Evet mutluydu. Yüzüğü almış olmak, sevdiğinin dudaklarına kavuşmuş olmak şu an mutluluktan çıldırmasına sebep olabilirdi, sevdiği kişi gün boyu başka birinin damadı olarak anılacak olmasaydı eğer.
"Asma yüzünü artık" diye mırıldandı kumral.
"Asmıyorum sıkıntı yok" deyip etrafı incelemeye başladı. Aralarındaki sessizlik kendini de rahatsız edince "bir gün kendimiz için de buraya gelebilir miyiz acaba" diye konuştu. Soru sorar tonda değildi. Daha çok olmayacağını bildiği bir dileğini seslendirmişti.
"Atanırsan ki bende atanırım senden hemen sonra. Neden olmasın" deyip gülümsedi. Biten sigarasını çöpün kenar demirinde söndürüp çöpe attıktan sonra devam etti konuşmasına " Tabi yazılar Türkçe olmayabilir ama sonuçta işlev aynı olur" diye söyledi muzip tonda.
"Nasıl yani?" Bugün yaşadığı duygu karmaşaları zihnini mı kapatmıştı yoksa uyandigindan beri üzerinden atamadı alıklık halinden mı bilmiyordu ama anlamıyordu kumralını.
"Ileride diyorum, atanıp paramızı biriktirip diyorum, yurt dışına dedim, gidip nikah kıyabiliriz dedim" diye hafif dalga geçer gibi tek tek açıkladı cümlesini.
Esmer dirseğini kumralın karnına geçirip kaşlarını çattı. "Dalga geçme lan, uzun zamandır seni yoklamadım diye dilin uzadı senin" diye yalancı bir sinirle söylendi. Sonra jetonu yeni düşmüş olmalıydı ki gözleri olabildigunin iki katı açılıp "sen ciddi misin?" Diye ses tonuna hakim olamayarak bağırdı. Bir kaç kişi onlara dönünce Bora sorun yok gibisinden bir kaç el hareketi yapıp esmerine döndü. "senin tepkine sokayım" deyip güldü. Esmer de üzerindeki gerginliği kenara bırakmış kapatmaya çalıştığı dudaklarından fırlayan gülümsemeyi engelleyemiyordu. "Ulan şimdi seni burda tutup öpmek vardı" diye mırıldanıp gülümsedi kendi kendine "ben böyle sistemin taa.." diye devam edecekken Boranın elleri kapadı dudaklarını. Kumral esmere biraz yanaşıp kulağına eğildi "sakin yavrum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
61. DAKİKA
Novela JuvenilBora gamsızdı biraz da umursamaz, Hakan ise fazlasıyla agresif "Her ne yapıyorsan her ne yapmaya çalışıyorsan yapma!"