Yastığında hissettiği ufak ama seri dürtülmeyle açtı gözlerini Bora. Gözleri kendiliğinden kapanınca bir daha açma zahmetine girmeden kaldığı yerden devam etmek istedi uykusuna.
"Uyan hadi kahvaltıya inelim. Kurt gibi açım" esmer olan sesindeki enerjiyi yere göğe göstermek ister gibi hönkürüyordu.
Bora yüzünü yastığa gömüp yorgandan dışarıya çıkardığı eliyle yastığını taciz eden esmerin ellerini ittirdi. Tabi gözünü açmadan. Acarsa tüm uykusu kaçardı biliyordu.
"Uyan lan!"
Bora mırıltıyla bir şeyler söylediğini varsayıp ıyice yorgana gömüldü.
"Boz ayı mısın oğlum uyan işte saat on bir buçuk" deyip kumralın üzerinden yorganı çekti bir hışım. Bora anlık üşümeyle gözünü açıp kaşlarını çattı. Aslında odaları hayli sıcaktı ama birden yorgan gidince soğuk hissetmişti. Tam elini kaldırıp esmere kızacakken yanan gözleri galip gelince elini kendine dolayıp cenin şeklinde tekrar uykuya daldı.
"Ama sokacam artık uykuna uyan lan" dedi esmer olan. Uyanır uyanmaz elini yüzünü buz gibi suyla yıkamış olmanın verdiği soğukluğu aklına geldi Hakanın. Eli hâlâ ısınmamıştı. Hin bir gülümsemeyle elinin tersini Boranın açıkta kalan boyun girintisine dokundurdu.
"Ulan senin kahvaltını tek tek sana sokmazs--" diye küfredecekken durdu birden. Çünkü esmer olan öyle güzel bir gülümsemeyle izliyordu ki onun çıldırmış halini. Sinirle kalktığı yatağına oturdu. Omuzları çökük, kısa da olsa birbirine girmiş kumral saçları, ağzında çamur yemiş gibi olmanın verdiği rahatsızlığı gidermeye çalışan ağız şapırdatmaları normalde başka birine itici gelebilirdi ama esmer olan bu görüntüyü kalbinde filler tepişe tepişe izliyordu.
"Elin mi yok ayağın mı? Yoksa gidip kahvaltı isteyecek dilin mi? Gitsene sen. Oğlum deli mi dürttü bu saatte kahvaltıya ineyim dersim yok benim" yeni uyanmış olmanın verdiği boğuklukla konuşuyordu kumral.
"Benimde yok. Biz Fatihle hep birlikte kahvaltı ederiz hadi kalk."
Kumral olan belli belirsiz kafa salladı. Kalktığı yatağını pataklaya pataklaya düzeltti. Elini yüzünü yıkadıktan sonra beyni yeni açılmış gibi "oğlum madem fatihle hep kahvaltı yaparsın beni ne diye uyandırdın." Dedi birden.
Hakan ayaklanıp terliğini geçirdi ayağına. Sandalyesinde duran hırkayı da omzuna atıp "iste ben, sen, fatih yapacaz artık." Kumralın yanından geçerken gülümseyip göz kırpmayı da ihmal etmemişti.
Arkadaş olduğum ana sıçayım diye iç geçirdi Bora. " Sana da Fatihine de sokayım" diye sesli söylendi.
"Önce ben" diyiverdi esmer olan.
"Hm?" Dedi anlamayarak. Esmer olan bir şey deyip kahkaha atmıştı ama anlam vermek çok uzaktı şu an bora için. Gece boyu uyumamanın cezasıydı bunlar. Ne gereği vardı gecenin bi yarısı kalkıp sigara içmenin. Hayır içip uyumak varken ne diye durup sanki yeni bir şey keşfedecekmiş gibi esmeri izlemenin. Hadi izledi ne gereği vardı 2 saat aralıksız onun uykusunda yaptığı şeyleri dikkatle incelemenin.
"Hadi hadi" deyip çekiştirdi kumralı. Kahvaltıya inip klasik KYK kahvaltısını yapıp çıktılar odalarına. Tabi peşlerinden Fatihle.
Fatihin eski neşesi pek yoktu. Daha bir durgun ve mesafeliydi. Bora bunun sebebini kendine bağlıyordu istemsizce. Sonuçta Hakanın ilgisi yüzünden Fatih onunla muhattap olmak zorunda kalıyordu belki istemiyordu kendisini.
"Hayırdır koç? Kim çaldı sesini?" Diye sordu Hakan. Fatihin yer zaman dinlemeden böğürmelerine dem vurarak.
"Hiç.. önemsiz" deyip geçiştirdi. Konuyu dağıtmak için bir şey söyleyecekken esmerin bakışını görünce boğazını temizleyip "hiç yav başkan. Şermin bir psikolog mu psikiyatr mı ne herifin biriyle görüşüyormuş kafam ona takıldı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
61. DAKİKA
Teen FictionBora gamsızdı biraz da umursamaz, Hakan ise fazlasıyla agresif "Her ne yapıyorsan her ne yapmaya çalışıyorsan yapma!"