medya: gözün aydın sevin gayrı🎶
Gözlerini kısmış, elleriyle hafif çıkmış sakallarını sıvazlarken hakanın sunduğu öneriyi düşünüyordu Bora. Parası olsa hiç düşünmeden yok çekeceği bu teklife şu an muhtaç olmak canını sıkıyordu ama yapabileceği başka bir şey de yoktu. “ Ben bir arayayım da öyle emrivaki olmaz" deyip telefonunu çıkardı bora. Diğer elindeki afişi koltuk altına iliştirdi. Telefonu kulağına koyup cebinden sigara paketini çıkardı. Tek elle birini çıkarıp dudağına dayadı, paketi cebine koyarken omzuyla kulağı arasına sıkıştırdığı telefon sayesinde diğer eli boşta kalınca ön ve arka ceplerini yoklamaya başladı. Nereye koymuştu kim bilir çakmağı. Önünde çakılan birden alev alan zippo çakmağı fark edince kaşlarını çatıp baktı. Eğik başını ateşe doğru daha da eğip yaktı ağzındaki sigarayı. Telefonu sol eline alıp sağ eliyle dudağındaki sigarayı parmakları arasına alıp kısa bir el ve baş hareketiyle teşekkür etti hakana.
“Efendim Bora” telefondan gelen ses üzerine gözlerini diktiği hakandan çekip boşluğa çevirdi bakışlarını.
“Sermin nasılsın?” diye sordu. Direkt konuya girmek hesabına gelmemişti. Hâlini hayrını sorup öğrendikten sonra meramını dillendirmek ya da hiç bahsetmemek daha mantıklı gelmişti o an.
“Iyidir Boracığım. Sen nasılsın, bir şey mi oldu.” diye sordu nezaketle Şermin. Hal hatır sormaya aramazdı bora biliyordu onun için uzatmak istemeden konuya girsin istiyordu.
“ Şermin, benim kardeş—mm yani benim bir—off! Şermin benim nişanlımın bir kaç gün eve uğramaması gerekiyor ve kalacak yer bulamadım.” Dedi Bora üzerinden bir yük atar gibi son kısmı birden söyleyerek. Yerdeki bakışları Hakan i bulunca, çatık kaslarla sorgulayıcı gözlerle onu pür dikkat izlediğini fark etti. Bakışlarını çekip rüyaya bakınca onun da onay cümlesi beklediğini gördü hevesle.
“Sorunsuz bir tipse gelsin tabi Bora, ama sen kalamazsın kusura bakma" dedi şermin açıklıkla. Evine abisi bile girmemişti. Nurla aldıkları bu karara ikisi de nizami şekilde uyuyordu. “Ben nur a da sorayim iki dakka bekler mısın?” Dedi ve telefon sessizliğe büründü. Görmeyeceğini bildiği halde bora sadece kafa sallamakla yetinmişti.
“Bora gelebilirsiniz. Ben size adresi atarım.” Dediği an Hakan üzerine vazifeymiş gibi atıldı. “Ben gösteririm yakın zaten" dedi sesini şermin e duyurmaya çalışıp. “tamam bekliyoruz" deyip kapattı telefonu.
Bora elindeki biten sigarayı çöp kenarına iyice bastırıp söndürdükten sonra atıp Hakan a döndü “konum atar gideriz, zahmet etme o kadar yolu" dedi Bora büyük bir soğuklukla. Hakan ‘ın ona yardım etme düşüncesi rahatsız etmişti. Daha sabah birbirilerinin yakalarına yapışmışken şu an bu durumda olmak istemiyordu. Hakan dengesiz biriydi ama Bora dengesizlikleri sevmezdi zaten karmakarışık olan hayatında.
“Hadi hava tam kararmadan" dedi Hakan az önceki reddedilisi takmadan. O önde yokuş yukarı ilerlerken ikili geriden yürüyordu sakinlikle.
“Borabi yine sana aşık oldum galiba.” Dedi Rüya gülüp konuşması daha da sevecen yapıyordu onu. Kumral genç elindeki afişi diğer tarafa alıp kolunu rüyanın omzuna attı. “rüyam” dedi büyük bir bıkkınlıkla. “hiç rüyam falan yok bora!” Deyip sahte öfkesini gösterecekti ki bora yürüyüşünü yavaşlatıp yanındaki genç kızın şakağına derin bir öpücük bırakınca sustu rüya. Öpücüğün sesiyle hakan öfkeli bakışlarını Boraya çevirdi omzunun üzerinden. Iki genç onun bu bakışını görmeyince burnundan soludu geldiği yolu aynı anda geri dönerek aşağı inmeye başladı. Bora dönen esmer genci görünce “nereye!” diye seslendi bir kaç adım gerisindeki adama.
“Sermin size konum atsın isim var benim" dedi sesindeki öfke tüm vücuduna yayılmış yumruğunu sıkıyordu konuşurken. Bora kaşlarını çatıp anlam vermeye çalışırken. Onun bu öfkesinin ardında gizlediği kırgın bakışları görünce genzini temizleyip “bir söz verdin tut bari başkan, bu kadar mısın?” Dedi.
Hakan gözlerini yolun diğer tarafında gezdirip kısa bir baş hareketiyle onaylayıp ilerledi tekrar yokuş yukarı. Ardında kalan ikiliyi görmek istemiyordu.
“Borabi aklın kalmasın bende tamam mı? Iyiyim ben" diye yarim kalan sohbetlerine geri döndü rüya. “hem annem evlense bile kocasına gider ben evde kalırım. Biliyorsun ev babamın” diye kendince Abisinin içini rahatlayamaya çalışıyordu.
“Neyse düşünme bunları şimdi bir kaç gün kalırsın sonrasına bakarız” dedi Bora zihni tamamen karsimisken . Bora nin durgun olduğunu anlayınca sohbet konusunu değişmeye başladı rüya “orada görümcelik yapmam gereken biri var mı Borabi” meraklı bakışlarını Boraya yöneltince bir adım önündeki Hakan i fark etmeyip ona çarptı rüya. “ay özür dilerim hakan abi senin durduğunu fark edemedim” dedi mahcuplukla. Hakan yüzünde büyük bir gülümsemeyle döndü Rüyaya “sorun yok hadi gidelim” deyip büyük adımlarla ilerledi yüzünde gizleyemediği sırıtmayla. Bora derin bir nefes verip eliyle sakalini sıvazladı yine. Zihni yoruluyordu bazı şeyleri düşünürken ve bu hiç hoşuna gitmiyordu.
“Yok rüyam, yok.” Dedi sonrasında derin bir sessizliğe büründü üçlü.
Vardıkları binaya kısa bir bakış atıp içeri adımladılar. 4. Kata varınca nefes nefese kalan Hakan a nazaran diğer ikisinin hiç umrunda değildi kat merdivenlerini çıkmak. Yaşadıkları mahalle sağolsun her gün sokağın merdivenlerini inip çıkmak, o da yetmezmiş gibi ot9bus durağına yürümenin yanında bina merdivenleri de neymiş. Zili çalıp bekledikleri kısa süre sonunda kapı açılınca rüya heyecanla kapı eşiğinde duran iki genç kıza baktı. Imrenmisti onlara. O da üniversite okuyup böyle arkadaşıyla evde kalacaktı. Ya da bir yurt ama oda arkadaşı olacaktı. Güzel anlaşacağı bir arkadaş..
Parıltılı gözlerle kendilerine bakan küçük kıza gülümseyip göz kırptı şermin. Ev içinde hemen emaneten taktiği yazmasını düzeltmeye koyuldu tekrardan bozulmamış olmasına rağmen. Nur ise dağınık saçını küçük bir tokayla tutturmaya çalışmış ama pek başaramamış olsa gerek biraz savaştan çıkmış gibi görünüyordu. Nurun ve serminin ev halini gören iki genç delikanlı kısa bir afallama yaşasa da hemen kendilerine gelip bakışlarını başka yöne çevirdiler.
“yarına kadar size zahmet vereceğiz ama yarın alırım rüyayı” deyip kendince mahcubiyetini bildiriyordu bora.
“Hiç önemli değil bora, kalabilir istediği kadar.” Dedi nur. Sonra birden göz kontağını rüyaya çevirip “ya sen nişanlım deyince biz gerildik, böyle miniminnaş bi şi düşünmedik açıkçası.” Deyip güldü. Şermin e dönüp “ay bu çok küçük, şirin” dedi. Rüya gelen iltifatlarla kızarmış yüzünü gizlemeye çalışır gibi kafasını eğip “18 yaşındayım aslında” deyip çok da küçük olmadığını kanıtlamaya çalıştı kendince. Ortamda küçük çaplı bir gülüşme olduktan sonra Şermin, rüyanın elini tutup eve doğru çekti “gel bakalım boranın küçük ama aslında 18 yaşındaki nişanlısı” dedi. Rüya gördüğü bu samimiyet karşısında şaşırınca ilk işi boranın gözlerine bakmak oldu. Bora, rüyanın ne demek istediğini anlayınca gözlerini güven verircesine kapayıp açtı “Şermin ve nur” deyip tanıttı ikisini ardından devam etti bora “ikisine de güvenebilirsin.” Deyip göz kırptı. Rüyanın kararsız bakışlarını görünce “her konuda.” Deyip elindeki yüzüğe işaret etti.Rüya kafasını sallayınca bora bir an aklına gelen şeyle duraksadı. Rüyayı aldı yanına tekrardan. Hemen döneceğiz deyip indi ikisi. Yol üstünde gördüğü markete girip eve lazım olacak kendi bütçesini zorlayamacak3bir kaç eşya aldı. Süt, cips, bir kaç meyve çeşidi alıp tekrar döndüler. Kızlar ne kadar da gerek yoktu deseler de, Bora, rüyanın daha da rahat etmesi için bunu yapmıştı. Kendini yük olarak görmemesi için. Kızlara da bir gönül hoşluğu olmuş oldu diye düşündü.
Üç kişi geldikleri yolu iki kişi geri dönüyordu hızlı adımlarla. Daha yeni farkına vardığı durumla bakışlarını hemen yanında yürüyen hakana çevirdi. Durumu yeni fark ettiğini anlayan hakan onun boş bakışına karşılık sessiz bir mimikle cevap verdi. Bora nin elinde unuttuğu afişi gösterdi hakan. Kumral yeni yeni elindeki afişin varlığını fark edince “hay sikeyim” dedi olduğu yerde durup. “yarın asalım geri dönemem okula, o yokuş canımı alacak lan" diye sitemle söylendi. Hakan her zamanki ifadesine inat keyifli bir kahkahayla boranın elindeki afişi alıp buruşturdu. Önünden geçtikleri bir çöp konteynırına yolladı. “ulan madem önemsizdi niye uğraştık o kadar” dedi kumral olan.
“Çoğunu astık zaten yeter o kadar.” Deyip göz kırptı esmer genç.
Başını iki yana sallayıp gülümsedi bora. Uzatmamayı tercih edip yurda kadar konuşmadı. Zaten esmer olan garip neşeyle yürüyordu ona bulaşmaya hiç niyeti yoktu.
Odaya giren ikili de sessizliği bozmak istemiyordu. Işlerini garip bir sessizlikle hallettikten sonra Hakan üşüdüğü için üzerine hırka alıp terlikleri ayağına geçirdi “Sabahtan beri bir şeyler yemedik, yemeğe inelim”
Yemekhanede bu saate güzel yemekler kalmazdı ama en azından karınlarını doyuracak bir kaç bir şey bulabilirlerdi.
“Git sen, sonra giderim" bora uzandığı yerden kalkmak istemiyordu. Daha doğrusu daha fazla hakana maruz kalmak istemiyordu.
“Hadi oğlum işte açsın” hakan, kumral gencin yatağının ucunda durup ısrarla bekliyordu, o yemek yenilecekti.
“Gitsene abicim, alla alla! Yemiyorum bir şey” Bora kızmak istese de tam anlamıyla tersleyemiyordu.“bak abisi dedin aklıma takıldı yine” yüzündeki garip sırıtmayı gizleme gereği duymadan konuşmaya devam etti hakan “nişanlım dediğin kız abi diyor lan, ne biçim iş bu?” son cümlesinde ciddi bir merak vardı bu kez.
“Sana ne lan, üzerine vazife olmayan ise burnunu sokma.” Bora söz konusu ailesi olduğu an dişlerini çıkarmaktan çekinmeden konuşurdu. Hakan bunu bilse de durmaya niyeti yoktu. “ niye nişanlandiniz, mantık nişanı falan mı? Baban mı zorladı oğlum anlat işte”
“Sana ne oğlum, sana ne lan siktir git yemeğini ye.” Diyerek doğruldu uzandığı yerden. Kasları çatık başında dikilen kişiye baktı öfkeyle.
“Normal bir nisan değil, degil mi?” hakan yine o geceyi andıran kırgın sesle konuşunca Bora nin çatık kasları yavaşça düz halini aldı. Bu soruyu hakan öylesine sormuyordu ya da onun yine damarına basma adına değildi bu konuşma. Bora bazı şeylerin farkına varıyordu ama ustelemek istemiyordu. Derin bir nefes alıp kapadı gözlerini bir kaç saniyeliğine. Yutkunmakta zorlandı. Dilini dişlerinin üzerinde gezdirip vereceği cevabı düşündü. Gözlerini açtığında karşısında hala pür dikkat onun ağzından çıkacak iki kelimeyi bekleyen esmeri gördü. Boğazına takılı kalan kelimeleri yutmak için bir kaç kez yutkunduktan sonra konuşabildi ancak
“değil.”
Ses tonu fısıltıdan bir miktar yüksekti. Hakan onu saf bir dikkatle dinlemese duymazdı bile. Duyduğu cevapla yüzüne tekrar masum bir gülüş yerleşti hakanın. Yüzündeki gülümsemeyi silmeden kendi yatağına d9gru ilerledi hakan. Yiyeceği yemeği unutmuş sadece zihninde bir şeyler tartıyor ve düşündüğü şeylerin güzelliği yüzüne masum bir ışıltı veriyordu. Yatağına uzanıp tek kolunu basının altına yerleştirip tavanı izlemeye koyuldu esmer olan. Tavanda yılın muhteşem filmi yayınlanıyor gibi izliyordu büyük bir zevkle.
Bora onun bu hâlini görünce yorganına ıyice sarınıp yönünü duvara döndü. Ses çıkarmamaya çalışıyordu. Sessiz kalırsa onu yok sayarlar sanıyordu her defasında. Yine aynı taktiği uygulayacaktı. Belki hakan bu geceki tavrını burada bitirir ve yine her zamanki gibi yok sayardı Borayı.
“Platonik değilim” odada yankılanan alakasız konuyla olduğu yerde elleri buz tuttu boranın. Anlaşılan hakanın susmaya niyeti yoktu. “yani Nur a karşı hiçbir şeyim yok.” Diye devam etti.
Bora sırt üstü dönünce bir an aldığı nefes ona yetmemiş olacak ki sırtını yatak başına yasladı. Daha önce sözünü de yumruğunu da sakınmadan ortaya döken o değilmiş gibi konuşmaya korkuyordu. Sözlerini söyleyip söylememek arasında kaldı bir süre. Gözlerindeki isiltiyla hakanın kendisine baktığını anlayınca yüzünü ona dönmeden düz ve soğuk bir sesle konuştu bora.
“Hakan, her ne yapıyorsan” diyerek yutkundu. “ Her ne yapmaya çalışıyorsan, yapma!”Yazım ve imlâya dikkat etmedim. Umarım çok göze batan yer yoktur. Varsa rahatsız eden yerler. Ufak bir işaret bırakın ben halledeyim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
61. DAKİKA
Teen FictionBora gamsızdı biraz da umursamaz, Hakan ise fazlasıyla agresif "Her ne yapıyorsan her ne yapmaya çalışıyorsan yapma!"