Medya: Ahmet Kaya - Korkarım.
Iki genç önde ağır adımlarla ilerlerken kumral genç kursağındaki sızıyla baş etmeye çalışıyordu. Yine o tad gelmişti işte kursağına. Kalabalığın içinde yine yalnız adımlıyordu. Üç kişi çıkmışlardı ama şu an tek başına bir adım gerideydi. Aslında böyle şeyleri dert etmezdi, Hakan ona arkadaşlıktan söz etmeseydi eğer. Hakan ona kalabalık olmanın sözünü vermişti bir nevi ama şu an elde kalan bir adım geriden yürüyen koca bir yalnızlıktı.
Yürüdükleri sokakta bir sapak görünce öndeki gençlere seslendi. "Beyler size bi kaç yerin adresini atarım, siz gidip bakarsınız benim yurda dönmem lazım" sesi soğuktu istemsizce.
Hakan aynı anda arkasını dönüp kaşlarını çattı. Yorgun bir bakışla baktı kumralına. "başladığın işi bitir bari, Bu kadar mısın Bora" Daha önce Boranın ona kurduğu kelimelerdi bunlar.
Bora gözünü boş sokakta dolandırıp üşüyen burnunu çekti. "Bu kadarım Hakan, buyum ben" normalde başka bir ses tonuyla konuşsa muhtemelen kavga edecekleri cümleleri öyle bir yorgunlukla kurmuştu ki kumral olan, Hakan dinlerken bile yutkunma ihtiyacı hissetmişti.
"değilsin, hadi kaldığımız yerden devam edelim." Hakan elini kumralın koluna atıp ilerletti bir kaç adım. Bora adım atmayı kesince Fatih ikisine baktı. " Ben bi su alıp geliyorum" deyip ilerideki marketi gösterip oraya doğru hızla adımladı.
"Noldu, sayıp döken sensin; buruk bakan yine sensin. Noldu be gönül yaram. Yine neyi yanlış yaptım. Sırf sen kızma diye ağzımı açmadım ki ben" hakan da tıpkı Bora gibi yorgun cümleler kurmuştu.
"Hakan" deyip kesti. Ellerini saçlarına atıp gözünü önündeki esmere değdirmeme adına olmadık boşluklara bakıyordu. "Hakan yapamıyoruz abi biz arkadaşlığı. Bak ben bu degilim" deyip ellerini iki yana açıp kendini gösterdi ve devam etti. "Ben bunca yıl bazı şeyleri silerek yasamaya çalıştım sen gelip beni alt üst ediyorsun. Abi beni kalabalığa alıştırıp siktirip gidiyorsun ben yapamam bunu. Ömrümde sorgulamadığım şeyleri sorgulatıyorsun. Düşünmediğim şeyleri düşündürüyorsun. Yapamam lan ben." Normalde yükselmesi gereken ses tonu daha buruk çıkınca sustu devamını kendini toparlayınca getirecekti
Hakan onun bu denli kırılmış olmasını hazmedemeyip yine öfkelendi. "Gitmiyorum lan bi yere, koymuşsun kafana gidecek gidecek. Gitmiyorum oğlum gitmiyorum. Buradayım ben burada. Sen baksan da bakmasan da hep buradayım, buradaydım." Son kelimesini bastıra bastıra söyledi. Katlanamıyordu kumralın böyle oluşuna. O hep inatçı dik kafalı halini görmüştü. Şimdi böyle davranması sebepsiz yere incitiyordu esmeri.
Kumral olan derin bir sessizlikle izleyince Hakan devam etti. "Sen kalabalık olmak iste bir saniye şurayı ıssız bırakırsam ne olayım" diyerek işaret parmağıyla kumralın kalbine dokunuyordu konuşurken. Bir adım daha attı tam önüne gelip açık montundan sağ elini kumralının bel boşluğuna koydu. Kumralın gerilen vücudu belli belirsiz sırıtmasına sebep olsa da durmadı. Hafifçe kendine çekip en az temasla sarıldı kumralına. Korkuyordu başka bir tepki verir diye. Şu an bu saçma sarılış bile Hakan için paha biçilemezdi. O yıllardır hayalini kurmaktan korktuğu bedene dokunuyordu. Korkarak. Elleri titreyerek.
Bora alnını Hakanın omzuna yaslayıp derin bir nefes verdi. Uzaktan bakan biri birbirine yaslanmış iki genç diyebilirdi. Sıradan iki genç. Hakan bir adım daha atıp tam saracakken kumralını hemen yanında bir geniz temizleme sesiyle duraksadı. Bora kafasını kaldırıp uzaklaşınca Fatih konuştu "gidelim mi diğer eve, ben hayli üşüdüm de"
Ikisi de kafa sallayıp adımladılar. Üç genç o ev olmaz bu ev tutmaz diye diye günü akşam etmişlerdi. Oturdukları esnaf lokantasının yemeklerini getirmesini bekliyorlardı. Yorgunluktan olsa gerek üçünün de ağzını bıçak açmıyordu. O esnada Boranın çalan telefonu ortamda hayli gürültü çıkarmış gibi bir izlenip oluşturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
61. DAKİKA
Teen FictionBora gamsızdı biraz da umursamaz, Hakan ise fazlasıyla agresif "Her ne yapıyorsan her ne yapmaya çalışıyorsan yapma!"