Bora, bileğindeki eli avuçları arasına alıp öptü. "Tek başıma olmadığımı biliyorum konu bu değil ki. Boya kokusu tiner kokusu seni tıkar, rahatsız olursun. Neden hasta olacağın bir şeyi yapalım ki? Sağlığın söz konusu" deyip gülümseyerek göz kırptı. "sadece hasta olma diye. Kalan diğer işlerin hepsini birlikte yapacağız söz" deyip yanaştı esmere.
Hakan bir adım gerileyip soluk şekilde baktı kumrala "Fatihin evine geleyim bende. Bir şeyler hazırlarım yersin dinlenirken" deyip dolabına yöneldi. Sesi durgundu. Bora bunu fark edince omuzlarını düşürüp esmerin ardından ilerledi. Farkındaydı, dün geceden kalma bir huysuzluk vardı üzerinde. Çıkardığı tişörtünü dolaba gelişi güzel fırlatıp bir gömlek çıkardı hakan. Henüz tek kolunu geçirmişken omzunun üzerine çok hafif bir öpücük hissedince hareketleri duraksadı.
"Sen benim hayatımsın Hakan, hiçbir şeyde incinmeni istemiyorum. Aklına saçma sapan şeyler gelmesin. Her ne yapıyorsam bizim için" deyip kolunu doladı esmere.
Hakan bir süre durduktan sonra yüzünü döndü kumrala. "Bizim için yaptığın şeylere beni de dahil et. Incinmem kırılmam hassas biri değilim." Elini kumralın çıkmış sakallarına atıp baş parmağıyla okşadı. "Ben sana yük olmaya gelmedim, birlikte güçlü olalım istedim. Eğer bu şekilde sorumluluk alıp beni uzak tutacaksan evi de istemiyorum." Dedi hakandan beklenmeyecek kadar büyük bir nezaketle.
Bora dibindeki esmere baktı uzunca. Gözlerinin içine bakıyordu hakanın. Esmer haksız tartışmalarda sesini yükseltirken, haklı konuşmalarda daima sessizdi. Bunu fark edeli çok olmamıştı. Şimdi de sessizce, usulca konuşuyordu. Muhtemelen Boranın yanlış bir kelimesinde kırılacak kadar uysaldı esmer şu an. Yutkundu bir kaç kez Bora "söz veriyorum her şeyi birlikte halledeceğiz" deyip alnını öptü derin bir şekilde. "Hadi geç kalmayalım daha boya seçeceğiz"
Esmer de üzerindeki durgunluğu kenara bırakıp giyindi. Çıkıp önce eve uygun bir boya aldılar. Açık renklerde. Ardından bora öğle yemeği olarak sade pilav ve salata istediği için malzeme alıp eve ilerlediler. Sabahın erken saati olduğu için bir kaç köpek tarafından kovalanınca kendilerini Fatihin eve zor atmışlardı. Hakan hırıltılı nefes alıp verişi Boranın yerinden çıkacak gibi çarpan kalbi o an Fatihin uykudan uyandırılmış olmanın verdiği huysuz bakışlarını görmelerini engelliyordu.
Hakan bir kaç kez nefeslendikten sonra elindeki poşetlerle mutfağa ilerledi. Yemek yapmayı bilmiyordu ve pilav yapmak bir kaç saatini alacak diye düşünüyordu. Yolda simit yemişlerdi ama öğlene doyunca pilav salata yemek için şimdiden hazırlık yapması gerektiğini sanıyordu. En azından Bora öyle demişti. Pilâv yapmak uzun bir uğraş ister demişti. Şimdiden başlarsa e acemiliğin verdiği yavaşlığı da eklerse öğlene anca yetişirdi!
Esmerin kollarını katlayıp mutfağa ilerlemesiyle "başkan bu saatte ne yapacak sarma falan sarmayacak değil mi?" Diye şaşkınlıkla sordu fatih. Bora ağzını iki metre açmış gülümserken "şş çaktırma pilav yapacak bize, uzun ugraş gerektirdiğini sanıyor " deyip gülümsemeye devam etti.
"Ayıp değil mi sarı? Niye kandırıyorsun başkanı" diye dik dik konuştu. Zaten sabah sabah uyandırılmıştı hemde kursa gitmeyeceği tatil günüyken
Bora onun huysuzluğuna denk bir huysuzlukla cevapladı "yanımda durup tiner mı koklasın? Uğraşsın işte." Eğilip tekrar boya kutularını alınca aklına gelenle tekrar fatihe baktı. "Fatih, sen şu hakanın hocalık yapma meselesini şimdilik dillendirme kursta." Diye fısıltıyla konuştu bir gözü mutfak kapısındayken.
Fatih kaşlarını iyice çatıp "niye?" Diye yüksek sesli bir fısıltıyla sordu. Daha doğrusu fısıltı olduğunu sanıyordu.
"Biz bi etraflıca konuşalım sonra "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
61. DAKİKA
Teen FictionBora gamsızdı biraz da umursamaz, Hakan ise fazlasıyla agresif "Her ne yapıyorsan her ne yapmaya çalışıyorsan yapma!"