Meyda: Carla Morrisson - Disfruto
Ikili kalplerindeki heyecanı bastırmış olsalar da yüzlerindeki minik tebessümü atamıyorlardı. Odaya geleli çok olmuştu ama ikisinin gözlerinde gram uyku yoktu. Bora yatağında uzanmış yan şekilde Hakana bakarken, Hakan elindeki kitabı okumaya koyulmuştu.
"Bırak onu da uyu artık. Sabah ders var" diye söylendi kumral. Hakan omuz silkince "ışığı kapatırım görürsün, bırak şunu" diye yükseltti sesini.
"Uğraşma benle." Diye sevdiğinin yüzüne bile bakmadan kaldığı yere odaklanmaya başladı.
Bora onun bu hâline gülse de içinde bir yerlerde mızmız bir çocuk baş göstermişti. Bora onunla konuşurken yüzüne bile bakmıyordu. Böyle bir şey olabilir miydi. Utanmasa 'kitabı ver vazgeçtim okuma' diyecekti. Huysuz bir soluk bırakıp arkasını döndü. Yorganı üzerine çekip uyumaya çalıştı. Bir iki sağa sola dönüşten sonra uykuya dalmıştı.
Bora gözünü açtığında direkt gözüne vuran parlak ışık yüzünden kısmaya çalışsa da ani bir ağrı yerleşti gözüne. Elini gözüne siper edip kalktı. Telefonuna bakınca saat sabaha karşı dörde geliyordu. Hakana baktığında yatağında kitabın arasına parmağını yerleştirmiş, kitaba sarılarak uyumuştu. Üzeri açık.
Bora uykulu haline aldırmadan ayaklandı. Kitabı elinden alıp ayırdığı yere masada duran yapışkan küçük kağıtlardan birini koyup oraya bıraktı. Hakanın yamuk duruşunu düzeltip yorganı üzerine çekti. Eli, esmerin koluna temas edince buz gibi olduğunu fark edip daha da sardı yorganı üzerine. Hakan kımıldamadan yatıyordu.
Bora olduğu yere çömeldi. Esmerin kapalı gözlerine, dudak kıvrımlarına, çatılı kaşlarına baktı uzun uzun. Ilk başta zorba, baskın bir karakter diye kaçmaya çalıştığı adam şu an onunla kedi gibi konuşuyordu. Hakanın zor bir karakter olduğunu sanıyordu, öyleydi de ama o zor karakteri Boraya göstermiyordu. Eski olan kıskanç hallerinin hemen bitmeyeceğinin farkındaydı elbette. Merak ettiği şey vardı esmerle ilgili. Boraya karşı toleransı ne kadardı ve her ne olursa olsun gidip gitmeyeceğiydi.
Hakan fevri biriydi. En ufak tartışmada sırtını dönüp giderse Bora aşkından ölse bile bir daha kapıyı açamazdı ona biliyordu kendini. O kendisinden giden kimseye kapıyı açmamıştı. Zaten giden kimse geri de dönmemişti ona. Ne annesi ne babası. Bu yüzden nasıl affedilir, giden nasıl geri kabul edilir bilmiyordu da.
Nasıl törpüleyeceğini düşündü uyuyan bu koca öküzü. Her şeyi uçlarda yaşayan esmeri nasıl daha ılımlı yapabilirdi. Daima keskin kıskançlıkları olacak mıydı. Kontrol delisi halleri herdaim aralarında mı duracaktı. Sinirlenince her şeyi yıkmayı kendinde hak görüp sakinleşince özür dileyip masum bakışlarla tüm hatalarını örtbas mı edecekti. Sonra dedikleri geldi aklına. Gerçekten onu çıldırtan tek şey Boradan uzak duruşu muydu. Her şeyden haberi olsa. Ya da Bora onu kabullense diner miydi bu keskin hırçınlığı.
Zaman dedi kendi kendine. Zamanla öğreneceğim. Tabii geçen zamanda, hoşuna gitmese bile, vazgeçemeyecek noktaya geleceğini hesaba katmayarak.
Elini çatılı kaşlarına atıp belli belirsiz okşadı. Ne zaman bu öfkeli bakışları bırakacaktı acaba. Onun masum uyuyusuna bakıp gülümsedi. Yavaşça kalkıp yatağına gitti. Işığı kapatıp uyudu sabaha kadar bir daha uyanmadan.
Çalan alarma eşlik eden 'uyan' temalı söylenemeleri bir an kesmek için her şeyi yapabileceğini düşündü. O alarmı kapatma ve uykuya geri dönme arasında geçen 3 saniyelik zaman diliminde, aklından bin bir türlü bahaneler sıralandı okula gitmemek, uyanmamak için. Tüm bahaneleri silip aniden oturup gözlerini ovuşturdu. Hakan uyanmış hazırlanmıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
61. DAKİKA
Ficção AdolescenteBora gamsızdı biraz da umursamaz, Hakan ise fazlasıyla agresif "Her ne yapıyorsan her ne yapmaya çalışıyorsan yapma!"