3racha

1.1K 138 35
                                    

"Bu duvarı gerçekten tamir etmemiz gerekiyor. Eninde sonunda çökecek," dedi Seungmin odadaki üç kişiye, ama ne yazık ki kimse onun sözlerini dinlemiyordu ya da onun düşündüğü buydu.

"Bunu yapamayız. O duvar Changbin'in kum torbası. Onu elinden alırsak, kum torbası yerine bizim yüzlerimizden birini seçecek."

Seungmin, Hyunjin'in yorumuna gözlerini devirdi ve nefesinin altından "tam bir bebek" diye mırıldanmadan önce içini çekti.

Hemen ardından Minho, gözlerinin altında torbalar ve dağılmış saçlarıyla odaya girdi. Tezgaha yaklaştı ve bir bardak su içti.

"Bak kim kalkmış!" homurdandı Hyunjin.  "İyi uyudun mu hyung?"

"Hiç uyumadım, bu yüzden seninle uğraşacak havamda değilim."

"Jisung'un komodinin üzerine uyku ilacı bıraktığını sanıyordum. Neden uyuyamadın?" diye sordu Jeongin, gerçek problemin ne olduğunu anlayamayacak kadar masum bir şekilde.

Hyunjin, "O uyuyana kadar sevgilisinin ona sarılmasına ihtiyacı var," diye alay etti.

"Senin cesedine de sarılabilirim. Aynı etkiyi yaratıp yaratmadığını görmek ister misin?"

Hyunjin, bu sefer çizgiyi aştığını fark ederek, büyük olandan yavaşça geri çekildi.

"3racha bu gece dönmeyecek mi?" diye sordu Felix, Hyunjin'in kıçını kurtararak.

"Evet. Uçakları yaklaşık 8 saat içinde inecek," diye ekledi Seungmin, gözlerini dizüstü bilgisayarından ayırmadan.

San Francisco'da bir otelde, 12 saat önce

"Merhaba, bir kadeh beyaz şarap ve numaranızı alabilir miyim?" dedi Bang Chan, oldukça şık bir kombinle, alt dudağını ısırıp, kadın baristaya kaşlarını flört edercesine kaldırarak.

"Aslında efendim... Arkanızdaki hanımefendinin siparişini alıyordum," dedi barista rahatsızca gülümseyerek.

Chan başını, mavi gözlü ve beyaz elbiseli sarışın bir kadına doğru çevirdi.

Kadın, ince belini Chan ve diğer müşteriler arasına kaydırarak bara yaklaştı.

"İki kadeh beyaz şarap lütfen." dedi kadın, Chan ile göz teması kurarak.

İkili köşedeki bir masaya oturup, kristal kadehten şaraplarını yudumlarken sohbet etmeye başladılar.

"Peki, seninki gibi yakışıklı bir yüz neden böyle sefil bir yerde yalnız?"

Chan başını eğerken kıkırdadı.

"Karakterinden zevk alıyor gibisin. Aldın mı?"

Kadın bir kaşını kaldırdı ve parmak uçlarıyla Chan'ın elini tuttu ve katlanmış bir kağıdı uzattı.

"Onu elde etmek bir ömür sürdü. Yaşlı adamlar çok ürkütücü. Götüme dokunmayı bırakmıyorlar bir türlü."

"Minho'ya bunu sakın söyleme! Beni öldürür," diye yalvardı Chan, ayağa kalkıp yoluna gitmeden önce.

Kadın ise lavaboya girdi ama bir daha geri dönmedi. Bunun yerine, bir garson, normal bir çalışan gibi elinde tepsiyle dışarı çıktı.

Chan görüntüye bir bakış attı ve muzaffer bir şekilde sırıttı.

"İyi iş, Jisung" diye düşündü kendi kendine.

İkinci katta, kayıtsızca koridorda yürüyen Chan hademenin hemen önünde durdu. Kimliğini ortaya çıkarmak için şapkasını çıkardı başından.

"Hangi oda?"

Hademe, anahtarı Chan'a vermeden önce, "35 numara, şurada," diye işaret etti.

"Teşekkürler Binnie! Git arabayı hazırla! İki dakika içinde orada olacağız."

Changbin merdivenlerden koşarak indi ve Chan'ı yalnız bıraktı. Chan, karanlık boş otel odasına girdi ve masanın altına, bantla yapıştırılmış, Mafya hakkında fotoğraf ve bilgiler içeren defteri aldı ve ceketinin cebine soktu.

Polis sirenini duyunca koşmaya başladı.

Garson ise tezgahın üzerinden atlayarak Chan'a katıldı ve Changbin'in onları motoru çalışan arabada beklediği yer olan binanın arkasına doğru ilerlediler.

Polis efsanevi 3racha'yı yakalayamadan minibüs karanlıkta kayboldu.

"Başardık beyler! Aldık," diyerek nefes verdi Chan, rahatlamıştı. "Şimdi eve gidelim!"

Changbin ve Jisung, liderlerine kafa sallamadan önce derin bir nefes alıp birbirlerine baktılar.

Günümüz, Kore, Yeraltı üssü.

Minho, Chan'ı içeri sürükleyip duvara ittiğinde, 3racha üsse çoktan varmıştı. Liderinin yüzüne güçlü bir yumruk atmadan önce, gözlerinde saf nefretle bir anlığına baktı. Yediği yumrukla Chan duvarda yavaşça kaydı ve yere düştü.

Herkes oturduğu yerden kalkmış, panikle Minho'yu tutmaya çalışmıştı.

Changbin ve Jeongin, Chan'a giderken, Jisung ise Minho'ya gitti ve onu yatıştırmak için kollarını vücuduna sardı.

"Hey Minho! Bu ne içindi!?" Hyunjin kızgın bir şekilde sordu.

"İnsanların Jisung'uma dokunmasına izin verdi! Onunla ilgileneceğini söylemiştin!"

"Sen nasıl..." Changbin'in sözü Chan tarafından kesildi.

"Sorun değil beyler. O haklı. Üzgünüm Minho."

"Hadi hyung! Benimle gel," dedi Jisung, Minho'nun elini yakalayıp, herkesin şaşkın bakışları altında onu yavaşça yatak odasına sürükleyerek.

Chan ayağa kalktı, Jeongin yüzünü temizlerken kıyafetlerinin tozunu silkti.

"Hyung, neden karşı koymadın?" diye sordu küçüğü.

"Uyumadığını anladım. Bu onun hatası değildi. Minho iyi bir adam ama ailesinin yükünü taşıyor... Neyse, çocuklar burayı dinleyin! Bir görevimiz var!"

Hepsi başlarını Chan'a çevirip büyük bir dikkat gösterdiler.

"Yarın başkente gidiyoruz. Partiye hazırlanın!" Üyelerinin şaşkın bakışları altında konuşmasını, yüzündeki sırıtma ile bitirdi.

-
18-12-21

Çevirmenden: Selamlarr 2.bölümün çevirisiyle karşınızdayım. Yorumlarını eksik etmeyin ki hikaye hakkında ne düşündüğünüzü bileyim. Öptümm ♡

8 Sips of Wine (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin