2 yıl önce, Sanat Üniversitesi, Seul
"Hyunjin? Hwang Hyunjin? Favori eziğimizin burada ne işi var?"
Lise bittiğinde, Hyunjin tüm hakaretlerden ve aşağılanmalardan kurtulacağını ve yeni bir başlangıç yapacağına inanmıştı. Ama yanılmıştı. Bazı lise arkadaşları onunla aynı üniversiteyi kazanmıştı. Kazananlar da ne yazık ki, her gün onunla uğraşanlardı.
Ve yine, morluklarla uyanmış, sırtı çitlere yaslanmıştı. Etrafına baktığında üniversite öğrencilerinin başlarına toplanıp güldüklerini gördü. Acınası göründüğünün farkındaydı. Öyleydi. Neden onlar tarafından dövülüyordu? Neden?
Sonra fark etti. O bir yetişkindi. Annesi ondan sorumlu değildi artık. Öfkesini açığa çıkarabilirdi. Artık geri durmak yoktu. Durmadı da. Ayağa kalktı, bir eli diğerlerinin acımasızca tekmelediği kaburgası üzerinde. Vurmaya, yumruklamaya başladı. İntikamın tadını alıyordu artık. Bir bir eziyordu onları, ve harika hissediyordu. Resmen kanı kaynıyordu, daha önce hiç böyle hissetmemişti.
"Mutlu musun? Bunca yıldır beni istismar etmekten başka bir şey yapmadın! İnsanlardan saygı kazandın, kızlar resmen ayaklarına kapanıyordu peki neden? Çünkü ben kazanmana izin verdim! Sikimde bile değildin! Bir dövüşçüyü geberene kadar dövdüğün için kendini çok heybetli sanıyordun değil mi! Şimdi sen söyle, bir 'ezik' tarafından dövülmek nasıl hissettiriyormuş! Söyle!" Çevresindeki insanların korku dolu bakışları altında ciğerleri parçalanana kadar bağırmıştı.
Üzerinde hissediyordu bakışları. Önlerinde duran adamdan iğreniyorlardı. Adil değildi. Kendisinin gözü mor, burnu kanarken neden kimse bir şey dememişti? Neden? Neden sadece kendini savunduğu için tepki almıştı? Adil değildi. Hayat ne annesine, ne de ona hiç adil olmamıştı zaten.
Küçük apartman dairesine ulaştığında, Kkomi karşılamıştı onu. Tek mutluluğu o köpekti. Onu yargılamayan, yaptıklarından etkilenmeyecek olan tek varlıktı. O mükemmel arkadaştı. Hyunjin o köpeği çok seviyordu. Annesi ve onu terk etmiş babası dışında hiç kimseye bağlanmamıştı. Sevginin olmadığına inanarak yaşamıştı. Elbette bu bir düşünce yapısıydı ama hiç kimse de çıkıp ona aksini kanıtlamamıştı.
Kkomi'ye sarılmak için çömelmişti, ama köpek Hyunjin'in üzerindeki kan kokusuyla yatağın altına kaçmıştı. Kkomi, ondan korkmuştu. Biliyordu Hyunjin. Eninde sonunda herkes korkardı.
Temizlenip üzerini değiştirdikten sonra, Kkomi öylelikle sahibini karşılamaya gelmişti.
Kalitesiz dramalar izleyen ikili, koltuğa yayılmıştı. Kkomi'nin sahnelere verdiği tepkiyi çok seviyordu Hyunjin. En sevdiği aktör ekranda göründüğünde kuyruğunu bir oraya bir buraya sallıyordu ve bu Hyunjin'i hep gülümsetiyordu. Diziye, kendisinden çok Kkomi ilgiliydi.
Belki de Hyunjin'in bakış açısını değiştiren Kkomi idi. Bu köpek onu koşulsuz şartsız seviyordu. Evde birinin kendisini beklemesi, Hyunjin'i mutlu ediyordu. Bu hayatta tutunduğu tek mutluluk damlasıydı o.
Ama ne yazık ki, mutluluğun uzun sürmediğini öğrenmişti bunca yılda.
2 hafta önce dövdüğü çocukların, Kkomi'yi göle fırlatıp ona da boğuluşunu izlettiklerinde, dünyası tekrar yerle bir olmuştu. Peşinden göle atlamaya çalışsa da, sıkı sıkıya tutmuşlardı Hyunjin'i. Ona köpeğin acı çığlıklarını dinletmiş, gölün dibine batışını izletmişlerdi.
O günden sonra üç gün boyunca, durmaksızın ağlamıştı.
Artık ikna olmuştu. Bu dünya güzel olan her şeyi öldürürdü. Evren onu ıstırap çeksin diye lanetlemiş olmalıydı. Kendisi yüzünden, masum bir can yok olmuştu. Hepsi onun suçuydu.
1 yıl önce, Seul.
Hyunjin bu günün geleceğini hiç düşünmezdi. Annesi onu babasını ziyaret etmesi zorlamıştı, ki bu Hyunjin'in en son istediği şeydi. Kocaman köşke adımını atmış, çevresindeki her şey onun zevki için fazla pahalıydı.
Babasının ağzından çıkan her kelimeden tiksiniyordu. O herif için hissettiği nefret devasa ve aynı kandan olduklarını hatırladığında gelen kusma isteği, çok güçlüydü.
"Bu ne- Sen beni takip falan mı ediyorsun?"
Hyunjin, bandajlı eli ve kırık burnu olan çocuğa baktı. "Bu kadar sert mi vurdum?" diye düşündü kendi kendine.
"Burası babamın evi. Sen neden buradasın?"
"Komşusuyum ben ezik. Demek o moruk senin baban. Eh mantıklı tabi, ikiniz de manyak ve şiddet eğilimlisiniz. O köpeği senden kurtararak iyi bir şey yapmışım sanırım."
Tetikleyen şey buydu işte. Hyunjin kendini tutmadı bu defa. Kanı kaynıyor, boynundaki damarlar bile bir bir patlıyordu. O gerçekten de deliydi.
Herifi havuza ittiği gibi üzerine atladı ve artık hareket edemeyinceye kadar başını suyun altına tuttu. Onu tereddüt etmeden öldürmüştü. Ne yaptığının farkına vardığında, babası çoktan telefonda polis ile irtibattaydı.
Cinayetle suçlansa da Hyunjin, ücretini babasının ödediği pahalı avukatı Yeonjun sayesinde kefaletle serbest bırakılmıştı
Karakolun soğuk oturaklarında, annesinin bazı belgeleri imzalamasını bekliyordu. Annesinin gözlerine bakmaya yüzü yoktu. Dünya ile yüzleşmeye çok utanıyordu. O bir suçluydu.
"Hey! Dikkatli olsana! O ceket senin evinden bile pahalı!"
Başını kaldırdığında, memur Jungkook tarafından tutuklanmış, sarı kıvırcık saçlı adamı gördü.
"Banka soymuşsun!"
"Banka bizi her gün soyuyor! Onu parmaklıklar arkasına koymuyorsunuz ama!"
Jungkook sadece gözlerini devirdi ve adamı içeri attı.
"Bekle!" diye seslendi Suga.
Sarışın adamı yakasından tuttu ve korkutucu bir şekilde dikti gözlerini.
"Minho nerede?"
Sarışın sanki teslim olurmuş gibi ellerini havaya kaldırdı ve gülümsedi.
"Hangi Minho?"
"Lee Minho. O nerede? Onunla konuştuğunu gördüğüm gece ortadan kayboldu. Onu nereye gömdüğünü söyle."
"Ben bir çok Lee Minho öldürdüm. Hangisi nerede hatırlamıyorum."
Polis memurundan bir yumruk yemeden önce, sarışın Hyunjin'le göz teması kurdu ve sırıttı.
Kısa süre belgelerle uğraşan annesi, onu bilgilendirmek için gelmişti.
"Dikkatlice dinle tatlım. Seni buradan çıkarmak için evi satmak durumunda kaldım. Bu yüzden ne kadar süreceğini bilmiyorum ama bir süre babanla yaşayacağım. Kendine çeki düzen ver ve bir süre dojo'dan uzak dur. Gözetim altındasın, anladın mı?"
"Ne? Anne, hayır! Yapamazsın! O eve geri dönemezsin!"
"Önemli değil. Düzenli bir iş bulup ev alana kadar böyle olacak. Her şey yoluna girecek," dedi kadın oğluna sarılarak.
O gece eve yalnız dönmüştü. Annesinin, babasıyla yaşayacak olması canını çok yakmıştı. Karanlık kaldırımlarda yürürken, evinin önünde dikilmiş tanıdık bir figür gördü.
Az önceki sarışın adamdı bu.
15-01-22
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 Sips of Wine (Çeviri)
Фанфик-tamamlandı- "Neden partilerde hep şarap içiyorsun?" "Bu üyelerime güvenimin ve geri çekilmemizin vakti olduğunun göstergesi." Hem mafya hem de polis, en iyi olma ve yakalanmama namına sahip Stray Kids adlı bir casus grubunun peşindedir. Bang Chan...