Bir buçuk yıl önce, Wang'ın Barı
O gece Seungmin ve arkadaşları bara girdiğinde, Jisung'da mesai yapıyordu.
Aralarından biri ona yaklaşıp neden peruk ve topuklu giydiğini sormaya geldiğinde masaları siliyordu. Sarhoş olduklarını fark etmişti yine de erkek olduğunu anlamış olmalarından etkilenmişti. Onlara işini elinde tutmasının yolunun bu olduğunu söyleyip onları başbaşa bıraktı.
Ne kadar kötü içici oldukları göz önünde bulundurulduğunda, tüm gece boyunca gözlerini onlardan ayırmadı Jisung.
Barın köşesinde birkaç yaşlı adam poker oynuyordu. Kıyafetleri pahalıydı.
Bir noktada o adamlardan birinin kaybettiği için bağırdığını duydu. Daha sonra bir başka ses adamı bölmüştü.
"Vücut dili okumayı bilmediğin için kaybettin. Kendininkini kontrol etmeyi bilseydin, kolayca kazanırdın."
Jisung yerleri silmeyi bırakıp arkasına baktı ve zengin adamlarla konuşanın Seungmin olduğunu gördü. Ayrıca bir başka adamın Seungmin'i kendine yaklaştırmak için sinsice elini beline attığını da fark etmişti.
"Söyle bana evlat... Dediğini yaparsam kazanır mıyım?" dedi adam.
Jisung ikisinin arasına girip Seungmin'in elini tuttu.
"Afedersiniz efendim! Ama müşterimi rahatsız ediyorsunuz," dedi sahte bir gülümsemeyle.
"Çekil yolumdan sürtük!" Çocukla konuşuyordum!" diye konuştu ve Seungmin'in diğer eline uzandı.
Jisung adamı bileğinden kavramış ve suratına yumruğu yapıştırmıştı.
"Senin gibi seks düşkünü iğrenç bir herifin erkekle kadını ayırt edebileceğini düşünmüştüm, ama senin için fark etmiyor sanırım. Sadece genç olsun, değil mi? Sapık," Jisung peruğunu çıkarırken kelimeleri tükürür gibi söylemişti.
Bacağıyla poker masasını duvara ittirdi ve bir an önce burayı terk etmezlerse, haklarında polise pedofili şikayetinde bulunacağını söyledi.
Son olarak Seungmin ve arkadaşları için bir taksi çağırdı.
"Bunu neden yaptın?" diye sordu Ryujin, kafası karışmıştı.
"Benim az kalsın yaşayacak olduğum şeyi, o çocukların da yaşamasını istemedim."
"Ama kimliğini ifşa ettin."
"Önemi yok. Onlarla tekrar karşılaşma şansım ne kadar ki? Sabaha her şeyi unutmuş olurlar zaten," gülerek konuştu Jisung, barda yarattığı kargaşayı toparlarken.
Ertesi sabah kıvırcık sarı saçlı bir adam Jisung'u aramak için bara girdi. Onunla çok ilgilenmedi, ama gözleriyle süzdü adamı ve pahalı ayakkabılarını. Kısaca konuşmuşlardı ama, Jisung'un unutamayacağı bir aurası vardı adamın.
Ve iki ay sonra tekrar karşılaşmışlardı...Yine bir gün bara gelmişti adam, tabureye oturup beyaz şarap siparişi vermişti. Jisung adamı tanıdı ve gidip karşıladı.
"Wang'ın barına hoşgeldiniz tekrar! Merak ediyordum bayım, o gün sorduğunuz çocukları bulabildiniz mi?"
"Ah, evet! Buldum. Sayende. Çok yardımın dokundu."
"O zaman neden tekrar geldiniz?"
"Aslında bu defa senin için geldim."
"Benim için mi?"
"Sen Han Jisung değil misin? Zehir yapan çocuk."
Şok olmuştu Jisung. Daha önce kimseye zehir yaptığından bahsetmemişti. Kimyayı çok seviyordu ve bir noktadan sonra deneyler yapmayı öğrenmişti. Zehir yaratmayı da öğrenmiş ancak hiç kullanmamıştı. Zehirlerini apartmanında saklıyordu.
"Neden bahsettiğiniz hakkında bir fikrim yok."
"Kendimi tanıtmama müsade et. Adım Bang Chan. Sen ve yeteneklerini takımımda istiyorum."
"Takım?"
"Casus takımı. Kulağa çok çekici gelmiyor mu?"
"Benim için gelmiyor," Chan'ın sözünü kesti ve gitmek ayaklandı.
Chan onu bileğinden kavradı ve yakınına çekti. Cebinden, içinde yeşil bir sıvı olan şişeyi çıkardı. İçindekini tanıdığında Jisung'un gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
"Onu nasıl aldın?"
"Her zaman istediğimi alırım," sırıttı Chan. "Eğer geri istiyorsan, bana katıl!"
Bunu dedikten sonra Chan, gecenin karanlığına yol almıştı.
Panikleyen Ji, görünmeden onu takip etmeye başladı. Zehrini geri alması gerekiyordu. Onundu, onun eseriydi. Ve çok tehlikeliydi. Ondan çalmaya kararlıydı.
Kapı kulbunu bir asit kullanarak erittikten sonra eve girdi ve sessizce odaları aramaya başladı. Şişeyi bulduğunda, boynunun etrafında bir el hissetti.
Chan'a yakalanmıştı.
Kaderini kabullenen Jisung gözlerini kapatmıştı ki, iki ses onları bölmüştü.
Chan, Jisung'u yakalarından tutup koridorda sürüklemeye başladı. Çilli sarışın ve korkutucu bakışlı kahverengi saçlının önünde durdu.
"Siz benden habersiz ortadan kaybolduğunuzda, benden bir şeyler çalmaya çalışan kimi buldum tahmin et." dedi Chan, sert ve sinirli bir tonla.
(Bu cümle, Felix'in hikayesi part 3'ten. Hatırladınız mı?)Jisung sakinliğini korumaya çalışıyordu ama kahverengi saçlı ona bakıyordu.
"Bu kim Channie hyung?" yaşanan duruma dair bir fikri olmayan Felix sordu.
"Evimize giren bir hırsız ve cezalandırılması gerekiyor."
"Benden çalan ilk sendin!" diye Chan'ın tutuşundan kaçtı Jisung.
Yere düştü ve orada kaldı, ayağa kalkmaya korkuyordu.
"Hiçbir şey çalmadım."
Chan şişeyi aldı ve Jisung'un şok olmuş suratının önünde kafaya dikti.
"Elma suyu," güldü Chan.
"Beni kandırdın!"
"Ve sen de inandın. Hadi bir anlaşma yapalım. Adamım Minho ile, şuradaki, bir gün geçir ve hayatta kal. Eğer yarın sabah bir uzvunu kaybetmemişsen, gitmekte özgürsün."
"Sanki seçme hakkım var da."
Chan gururla sırıtırken Felix'i de alıp, Jisung ve Minho ikilisini yalnız bıraktı.
30-01-22
Y.N: Aslında Jisung iki parttan oluşacaktı ama MinSung'un nasıl şimdiki hallerine geldiklerini anlamanız için üçüncü part olacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 Sips of Wine (Çeviri)
Fanfiction-tamamlandı- "Neden partilerde hep şarap içiyorsun?" "Bu üyelerime güvenimin ve geri çekilmemizin vakti olduğunun göstergesi." Hem mafya hem de polis, en iyi olma ve yakalanmama namına sahip Stray Kids adlı bir casus grubunun peşindedir. Bang Chan...