Sığınaktaki odalardan birinin kapısına yaslanmış ve kollarını kavuşturmuştu Chan. Köşede Jeongin ağlıyor, Minho ise bir eliyle küçüğün sırtını sıvazlayıp rahatlatmaya çalışıyor, diğer eliyle de yanında dikilen Jisung'un elini tutuyordu. Hyunjin ise gergince odada daireler çiziyordu.
Bir süre böyle devam eden ölüm sessizliğini yine Hyunjin bozmuştu.
"Neden onları Jeongin tedavi etmiyor! Başkasına güvenmiyorum! Hem, buraya getirdiği o gizemli doktor da kim? Neden ondan daha önce hiç bahsetmedin?"
"Jeongin'de yaralı Hyunjin-ah. Onları bu halde tedavi edemez. Felix çok kan kaybetti, Changbin'in kırık kaburgaları ciğerlerine baskı yapıyordu. Ölümün eşiğindeydiler! Onları kurtarmak için onu aramam gerekti! Bir üyeyi daha kaybetmeyeceğim!" diye haykırdı Chan, yüzü kızarmış ve damarları görünür bir şekilde.
Sözlerini yutan Hyunjin, kelimenin tam anlamıyla Chan'dan korkmuştu.
"Size, birlikte kalın demiştim..." diye mırıldandı Chan.
Maalesef ki, Minho duymuştu. Öfkeyle ayağa kalktı ve Chan'ın suratına yumruk attı.
"Benimle taşak mı geçiyorsun? Biz mi suçluyuz şimdi? Sen lidersin ve bizi yalnız bıraktın! Siktiğimin piçi!"
"Size, birlikte kalmanızı söylemiştim!"
"Ve sen de siktirdin ve bizi yalnız bıraktın!" diye bağırdı Minho.
"Hyung?" Minho'nun dikkatini dağıtmaya uğraşan Jisung, görmezden gelinmişti.
Daha önce hiçbiri, Minho'yu bu kadar öfkeli görmemişti.
"Sırlarından ve bize önderlik etme şeklinden bıktım usandım!"
"Peki ya sen, Lee Minho?" diye karşılık verdi Chan. "İki yüzlü değil misin? Benden hikayemi paylaşmamı istiyorsun ama kendinkini saklıyorsun."
Bu cümle, Minho'nun içinde olduğunu bilmediği bir düğmeye basmıştı. Chan'ı yakasından tuttuğu gibi duvara yasladı.
"Bekle..." diye araya girdi Jeongin. "Sen, Lee mi dedin? Senin soy ismin bu mu hyung?"
"Bana bundan hiç bahsetmemiştin," dedi Jisung kafası karışık bir şekilde.
Minho gözlerini yerden kaldırmadı. Jeongin'in noktaları birleştirdiğini ve gerçeğin ortaya çıkacağına hazırlıyordu kendini.
"Hyung, ilk defa karşılaştığımızda..." diye ekledi Jeongin herkesin dikkatini çekerek. "İlk tanıştığımızda sen ve Chris benim iki hastamı ziyaret etmiştiniz. Lee çiftini."
Minho, yere çömelip başını eğerken, deli gibi gülmeye başlamıştı.
"Evet... Onlar benim ebeveynlerim."
"Hyung..."
Jeongin Minho'ya yaklaşmaya çalıştı ama Chan durdurdu onu. Jeongin, Minho'ya karşı merhamet hissediyordu, çünkü onun probleminin ne olduğunu herkesten daha iyi biliyordu.
"Hyung, acaba sen... kalıtsal olarak almış olabilir misin?"
"Kalıtsal olarak neyi almış?" dedi Hyunjin tartışmanın arasında.
"Psikotik davranışlar. Lee çifti benim en tehlikeli hastalarımdı. Psikopatlık, sosyopatlığın aksine, kalıtımsaldır. İnsani duyguları anlayamamaya yol açan bir tür genetik davranışsal bozukluk. Ama o duyguları sorun yaşamadan taklit edebilir."
"Hiç duygusu yok mu?" diye sordu Jisung, aklındaki tek şeyle.
Aşk. Eğer Minho hiçbir şey hissedemiyorsa, bu demek oluyordu ki aşkı da hissedemezdi. Sadece çekim. Belki onu da taklit etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8 Sips of Wine (Çeviri)
Фанфик-tamamlandı- "Neden partilerde hep şarap içiyorsun?" "Bu üyelerime güvenimin ve geri çekilmemizin vakti olduğunun göstergesi." Hem mafya hem de polis, en iyi olma ve yakalanmama namına sahip Stray Kids adlı bir casus grubunun peşindedir. Bang Chan...