Beni Burada Tutan Şey

940 127 41
                                    

"Hyung, sakin ol!" diye bağırdı Jisung, gözlerinde yaşlarla.

"Ama sana dokundular! Kalçana dokundular. Senin bütün varlığın bana ait!" Minho avazı çıktığı kadar bağırmıştı.

Jisung, Minho'nun yumruk yaptığı sol elini ve ensesini tuttu sonra da alınlarını birbirine yasladı.

"Minho... Bunu neden yaptığımı hatırlıyor musun?" Jisung bakışlarını Minho'ya sabitledi. Büyük olan diğerinin sesinin ne kadar ciddi olduğunu hissetti ve başını sallamadan önce yavaşça nefes verdi.

"Bunu burada seninle yaşamama izin verdiği için Chan'a bir ödeme olarak yapıyorum. Bunların hepsini senin için yapıyorum hyung!" dedi Jisung, Minho'nun yüzünü ellerinin arasına alıp burnuna bir öpücük kondurdu.

Minho, vücudunu Jisung'un kollarına gömdü.

"Sen benimsin! Beni bırakmana izin yok..." Son kısmı mırıldanmıştı ama Jisung yine de duymuştu.

"Seni bırakmıyorum hyung."

Büyük olanın saçlarını karıştırdıktan sonra, Jisung kendisini büyük olandan ayırdı ve onu yatağa sürükledi.

"Bir süredir uyumuyordun, değil mi?" Uyku haplarını yutan Minho'ya bakarken hüzünle fısıldadı.
"Kabusları senden sonsuza kadar alamadığım için üzgünüm..."

-

Minho'nun uyuduğundan emin olduktan sonra Jisung odasından çıktı ve koridorda Chan ile buluştu.

"O nasıl?"

"Sonunda uyudu."

"Jisung..."

"Evet hyung?" diye sordu Jisung, merakla.

"Bu durum sana boğucu hissettiriyorsa, gitmekte özgürsün. Seni buraya zincirleyemem. Bu hayattan hoşlanmıyorsan vazgeçebilirsin. Hala yapabiliyorken kaç. Minho ile ben ilgilenirim. Kaybolmana, belki de yeni bir hayat kurmana yardım edeceğim. Sadece söyle ve ben-"

Chan'ın lafı Jisung tarafından kesildi.

"Hyung! Üzgünüm ama beni burada tutan şey, sahip olduğun tüm çelik zincirlerden çok daha güçlü. Bu bağımlılık. Hayatımın geri kalanında her gün onunla ilgilenme ve onun tarafından korunma dürtüsü. Aşk dedikleri bu mu bilmiyorum ama... Tek bildiğim bir korkak gibi kaçmaktansa bu takımın yanında ölmeyi tercih ettiğim."

Chan, Jisung'un sözlerinden etkilenmişti ki, yüzünde bir gülümseme belirdi.

"Sen iyi bir çocuksun Hannie..." dedi kolunu omzuna dolarken. "Hadi yarın için hazırlanalım.

-

"Jeongin, hazırlıkları bitirdin mi?" Hyunjin sert bir şekilde seslendi.

"Evet, her şey hazır; bandajlar, haplar, ağrı kesiciler, daha fazla bandaj, pamuk, cımbız, makas..."

Hyunjin küçük olana bir kaşını kaldırdı ve onun parmaklarıyla eşyaları saydığını gördü.

"Peki ya silahlar?" diye sordu, sinirlenmişti.

Jeongin onun yükselen sesiyle irkildi.

"Doğru, bir şeyleri unuttuğumu biliyordum. Hehe-" tuhaf bir şekilde kıkırdadı küçük. "Üzgünüm hyung. Gidip gerisini toplayacağım."

Jeongin hızla selam verdi, sonra odadan dışarı fırladı. Hyunjin'i kollarını kavuşturmuş bir şekilde ortada bırakarak.

"Ona karşı çok sertsin." Hyunjin, yuvarlak gözlükleriyle dizüstü bilgisayarına bir şeyler yazan Seungmin'e döndü.

"Onu eğitmeyi kabul ettim, yetiştirip büyütmeyi değil. Zayıflara yer yok."

"Onun tutkusunu ihmal etmesine neden oluyorsun."

Hyunjin, Seungmin'in masasına yaklaştı ve avucunu parlayan ahşaba vurdu, genç olanın doğrudan gözlerinin içine bakmasını sağladı.

"Biz öldürüyoruz, Seungmin... Tutku bizim işimiz değil."

"Sen bir pisliksin." Seungmin, utanmadan ağzından kaçırdı.

"Eğer bu SeungMean'den* geliyorsa, gerçekten endişelenmelisin Hyunjin-ah," dedi Changbin, sohbete köşeden katılarak.

"İkiyüzlüler sizi. Asıl siz ikiniz beş yaşındaymışsınız gibi davranıyorsunuz ama Jeongin'e büyümesini söylüyorsunuz. Gerçekten-"

"Felix!"

İkisi de yalnız başına yürüyüşe çıkacağını söyleyen çilli çocuğa selam vermek için yanına gittiler.

Şimdi Felix, Changbin ve Hyunjin'in dikkatini çekerken, Seungmin bir kez daha görmezden gelinmişti.

Seungmin kendi kendine, "Felix'e bu kadar düşüyor olmaları iğrenç," diye mırıldandı.

-

25-12-21

*SeungMean: "Kaba Seungmin" Kelime oyunu yapılmış arkadaşlar. "Mean" ingilizcede "kaba" demek.

8 Sips of Wine (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin