Kingdom

528 70 140
                                    

Aynı gün, Busan Sığınağı

"Jeongin, neden hâlâ ayaktasın?"

Jeongin hâlâ garajda, sırtını duvara yaslamış sessizce oturuyordu.

Küçüğe yaklaştı Changbin. Cevap vermemiş olmasından dolayı endişelenmişti.

Yere çömeldi ve Jeongin'in pembe yanaklarındaki yaşları gördü.

"Oh, Innie..." dedi küçüğe sımsıkı sarılarak. "Bazen maknae olduğunu unutuyorum. Çünkü her zaman sorumluluk sahibi ve cesur davranıyorsun."

Jeongin titriyordu, eli Changbin'in tişörtünü sıkıca kavramıştı.

"Korkuyorsun, değil mi? Sana söz veriyorum Chan'ı kurtaracağız tamam mı? Söz," diye ekledi Changbin, Jeongin'in başını elleriyle kendine yakın tutmuş ve alnına öpücük kondurmuştu.

Nefesi düzene girdikten sonra Jeongin gözyaşlarını koluna sildi.

"Daha iyi hissediyor musun şimdi?"

"Teşekkür ederim hyung..." diye cevapladı burnunu çekerek.

"Ciddiyim Jeongin. Onu canlı bir şekilde geri getireceğim. Eğer getiremezsem, tüm paramı alabilirsin... Ama dur. Seungmin çoktan almıştı. O zaman gururumu alabilirsin... o da olmaz, Seungmin tüm yorumlarıyla onu da yok etti."

Jeongin bir kıkırtı bırakmıştı odaya ki bu, Changbin'in kalbini eritmeye yetmişti.

"İşte böyle. Gülüşün çok sevimli, Innie."

Büyük olan Jeongin'in elini kendi eline aldı.

"Ona bok gibi davrandık. O ise sadece iyileşmeye çalışıyordu," dedi Jeongin alt dudağı titreyerek.

"Hayır Innie. Sen yapmadın. Sen, bizim ona inandığımızdan çok daha fazla inandın. Ona sevgi gösterdin. Bu kadar uzun süre dayanmasının sebebi sensin... Biliyorsun... Bu zamana kadar sahip olduğum tüm aileler birçok nedenden paramparça oldu. Ölüm, soğukluk, para... Siz benim son ailemsiniz. Ve ben bunu öylece bırakmayacağım. Onu geri getireceğim ve bu aile tekrar bir arada olacak."

"Benim ailem hiç yeterli olamadığım için beni evden atmıştı. Asla aile istemedim, ama abim olduğun için gerçekten çok mutluyum hyung," diye ekledi Jeongin büyüğüne tekrar sarılarak.
"Ve umarım Chan'ın neden seni geçici lider olarak seçtiğini görebilmişsindir."






Mafya Sığınağı

"Seonghwa!"

Adı söylenen genç arkasını döndüğünde lideri Hongjoong'un resmen odaya fırtına gibi girdiğini ve öfkeli olduğunu gördü. Siyah bir mont giyiyordu ve başının etrafında bandajlar vardı, patlamadan sonra kaybettiği gözünü saklayan.

"Üyelerim nerede?"

"Gittiler," yüzünde minik bir gülümsemeyle omzunu silkti Seonghwa.

"Gittiler mi? Yine ne saçmalıyorsun?"

"Gitmelerini söyledim. Ve senin için, Seonghwa hyung," diye yanıtladı, öne doğru eğilerek Hongjoong'un boyuyla dalga geçiyordu.

Kısaca güldü Hongjoong, daha sonra silahını çekti ve Seonghwa'nın başına doğrulttu.

"Bir gözüm olmadan bile bedeninde delikler açabilirim."

"Yap hadi! Öldür beni! Öldüremezsin. Beni öldürmek kendi parçanı öldürmek gibi, değil mi? Çünkü varlığım, senin Bang Chan'a olan nefretini haklı gösterecek tek şey. Ama seninle aramdaki fark da bu, Hongjoong. Benim ebeveynlerimin ölümü tamamen Chan'ın işiydi, ben yine de geride bıraktım. Çünkü nefretimin beni canlı canlı yemesine izin vermedim. Gerçekten de burası ile güzel işler çıkaracağını düşünmüştüm. Mafyaya görkem ve şan getireceğini. Ama sen en başından beri zehirledin. Benim içinde büyüdüğüm mafya bu değil. Bu yüzden şu andan itibaren mafyanın en yaşlı ve en büyük üyesi olarak hakkımı kullanıyorum. Artık lider değilsin. Mafyanın yeni lideri benim, en başından beri de ben olmalıydım."

8 Sips of Wine (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin