Changbin'in Hikayesi Part 2

497 70 27
                                    

1,5 yıl önce şimdiki Seo malikanesinde

Oldukça sıradan bir sabahtı.

Changbin uyanıp kahvaltı için mutfağa indiğinde koridorda telefonla konuşan Yuna'yı gördü. Biraz gergin görünüyordu ama Changbin araya girmek istemedi.

Telefonla konuşması bittikten sonra acele ile patronunun yanına gidip eğilerek selamladı.

"Günaydın efendim!"

"Günaydın Yuna. Zor bir gün mü?"

"Nasıl yani?"

Changbin'in neyi ima ettiğini anlayana kadar bir süre düşündü.

"Oh! Gelen aramadan bahsediyorsunuz. Şey, bir arkadaşım... bana evcil hayvanına bakmam için birkaç günlüğüne emanet etmişti, artık sahibine götürmem gerekiyor," dedi Changbin ile göz temasından kaçınarak ve parmaklarıyla oynayarak. "Problem şu ki... o hayvana duygusal anlamda bağlandım. Henüz elveda demek istemiyorum," diye ekledi Yuna, tezgaha yaslanırken.

"Yani, bir daha asla görmeme gibi bir durumun yok ya. Arkadaşını ziyaret edip hayvanıyla da vakit geçirebilirsin."

"Evet... ama... korkarım ki ona bağlanmam, bir daha onu görmeme izin verilmemesinin nedeni olacak. Eğer bu hayvan da bağlandıysa... sahibi mutlu olmayacak."

"Anılarınız var sonuçta. Bir gün sahibi fikrini değiştirebilir."

"Efendim, neden bizim hayatlarımızla bu kadar ilgilisiniz hiç anlayamadım. Birer hizmetli olmamıza rağmen neden bizimle konuşuyor ve bizi koruyorsunuz?"

Changbin iç çekmeden önce hafifçe gülümsedi.

"Çünkü, aile kavramına en yakın sahip olduğum şey, sizsiniz. Bu arada, Taehyun nerede? Sabahtan beri hiç görmedim."

"Doğru anladıysam, izin aldı. Avustralya'ya ilk uçuşla gitti. Neden diye sorduğumda, gömmesi gereken bir şeyi olduğunu söyledi. Umarım şaka yapıyordur."

O anda kapının çalması dikkatleri dağıtmıştı.

Aceleyle kapıya yaklaştı Yuna ve açtığında banka çalışanıyla karşılaştı. Kapıya şüpheyle yaklaşan Changbin'e haber verdi.

"Evet?"

"Bay Seo siz misiniz?"

"Babamı arıyorsanız, iş seyahati için başka bir kıtada."

"O zaman sizinle konuşmalıyım. Bay Seo'nun oğlu musunuz?"

"Evet benim."

"Benim adım Choi Yeonjun ve ailenizin iş birliği yaptığı bankada çalışıyorum. Üzülerek bildirmeliyim ki, banka hesabınız şu an bomboş."

"Ne?!" diye bağırdı Changbin fark etmeden. "Bu nasıl mümkün olur? Milyarlar vardı orada!"

"Şu an boş."

"Soyulmuş olmalıyım. Bir şeyler olmuş olmalı, inanın bana!"

"Bay Seo, bir problemimiz var ve sizin bunu kavradığınızdan şüpheliyim. Ailenizin bankamızla iyi bir ilişkisi yok ve bize çok borcunuz var. Görünüşe göre ödeyemeyeceksiniz."


Changbin, dünyası yerle bir olurken bir sandalyaye oturmuş ve düşüncelerinde kaybolmuştu. Telefonla babasına ulaşmaya çalışmış, ancak sonuçsuz kalmıştı.

"Muhtemelen çoktan saklanacak bir yer arıyor olmalı. Bir süre sahil evlerinin birinde yaşamayı planlıyordur," dedi Changbin ve telefonu yatağa fırlattı.

"Ne yapmayı planlıyorsunuz efendim?" dedi kapıya yaslanmış Yuna.

"Bilmiyorum. Banka yarın malikaneye el koyacak. Bugün ayrılacağım zaten. Bodrumdaki odayı keşfettiklerinde burada olmak istemiyorum. Bir süre kuzenimde yaşarım. Benden nefret etse bile.
Peki ya sen Yuna? İşini kaybettin."

"Halledeceğim efendim."

"Elbette halledersin. Her zaman olduğu gibi... Taehyun'a veda edemediğim için kötü hissediyorum. Bana çok sadıktınız. Tek arkadaşlarımdınız."


1 yıl 2 ay önce...
(TW: İntihar bahsi geçmekte.)

"Yapacak mısın? Daha boğulamadan soğuktan ölürsün."

Changbin, bir adamın kendisiyle konuştuğunu duyduğunda, köprünün ucunda kendini atmak istediği nehre bakıyordu. Kafasını çevirip baktığında pahalı görünümlü sarı kıvırcık saçlı bir adamın el salladığını gördü.

"Beni durduracak mısın?" diye sordu tırabzanları sıkı sıkıya tutarken.

"Bir başkası olsaydın durdurmazdım. Ama sana ihtiyacım olduğundan, burada durup intihar teşebbüsünü izlemeyeceğim."

"Eğer başarırsam teşebbüs olmaz."

"Bunu yapmanın sebebi paranı mı kaybetmen? Yoksa son birkaç ayı sefalet içinde yaşadığın ve kaybettiğin paranın idaresi dışında hiçbir şeyde iyi olmadığını mı fark etmen?

"Hem o, hem de öldürülen annem ve bu aileyi sikine bile takmayan babam yüzünden. İkisini de yüz üstü bıraktım. Anneme, babamı dinlemeyeceğime dair söz vermiştim ve ben tam aksini yaptım."

"Annen de baban kadar bencildi."

Gözleri irileşmişti Changbin'in. Tüm hayatı boyunca bu suçla yaşamıştı. Nasıl annesine bencil diyebilirdi?

"Hiçbir şey bilmiyorsun!"

"Ölümünden sonra bile annenin seni kullanmaya çalıştığını biliyorum. Sana babanın yolundan gitme dedi çünkü kendi yolunu seçerek babanı alaşağı etmeni istedi. Kocasına karşı kazanmak istedi. Sense onun sadece silahıydın. Ne aile ama!"

Chanbgin'in tırabzandaki elleri titremeye başladı.

"Babandan nefret ediyorsun ama seni mafyadan kurtarmak için para ödediğini, sana eşlik etmeleri için yaşıtın olan iki tane hizmetli tuttuğunu, seni kurulu bir hayata hazırladığını, bankadaki parayla eşinin ölümün araştırması için dedektif tuttuğunu ve senin ona katlanamayacağını bildiği için iş seyahatine çıktığını bilmiyorsun. Tüm evi sana bıraktı. Şimdi söyleyin Bay Seo... Hala babanızı merhametsiz biri olarak görüyor musunuz?"

Changbin'in aklı karmakarışıktı. Neye inanacağını şaşırmıştı. Neden bir yabancıya inanmalıydı ki? Ama söylediği her şey mantıklıydı.

"Bana az önce atlamam için daha fazla sebep verdin," diye mırıldandı Changbin üzgün bir tebessüm ile.

"O zaman atlamaman için bir sebep vermeme izin ver. Sana ilgileneceğin bir aile verebilirim. İstediğin bu değil miydi?"

"Aile mi?"

"Benim adım Bang Chan. Senin kadar ya da senden daha çok şey yaşamış bir grup erkek casusunun liderliğini yapıyorum. Daha önce hissetmedikleri sevgiyi alabilecekleri temiz kalpli birine ihtiyaçları var. Benim kalbim çoktan karardı. Hem ayrıca bir sağ kola da ihtiyacım var. Sen güce, mantıklı düşünme yetisine ve para idare etme bilgisine sahipsin. Sana ihtiyacım var."

"Kaçmayacak bir aile mi?"

"Sonuna kadar birlikte kalacağız," dedi Chan gülümseyerek.

Changbin yavaşça başını salladı ve geri geri uzaklaştı köprüden, ta ki sırtı Chan'a çarpana kadar. Arkasına döndü ve elini sıktı.

"Bir sorum var."

"Dinliyorum," dedi Chan şaşkınlıkla.

"İyi adam mısın kötü adam mı?"

"Bilmiyorum," dedi gergin bir gülücükle. "Belki de iyi adam gibi davranan kötü bir adamım. Ya da kötü bir adam gibi davranan iyi bir adam. Ben, benim. Bu cevap seni yeterince tatmin etti mi?"

06-02-22

8 Sips of Wine (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin