"Sola dön"
Aldığım komutla sola döndüm. Okuldan çıkmamızla direkt Baranlara gidecektik. Şimdi de ben , Barın, İsak ve Baran onların mahallesine doğru gidiyorduk.
"Burası"
Barının sesiyle arabayı park edebileceğim bir yere park ettim. Arabadan inmemle merakla etrafı inceldim. Güzel bir yere benziyordu.
Sokakta birkaç çocuk oyun oynuyordu. Küçükken bu manzarayı sıcak mahalle dizilerinde görürdüm ve baya özenirdim bu çocuklara.
"Turist gibi etrafa bakman bitiyse içeriye geçelim"
İsak'ın konuşmasıyla kaşlarım çatıldı. Gün boyu bunun laf sokmalarını çekeceğim gibi görünüyor.
"Hangisi sizin eviniz"
Sorumla Baran arabanın karşı kaldırımındaki iki katlı apartmanı gösterdi.
"Biz ve kuzenim orada oturuyoruz. İsak ise bir sokak arkada oturuyor"
Başımı anladım dercesine salladım.
"Ben bir eve gideyim. Yarım saate gelirim"
İsak gittikten sonra biz de eve doğru gittik. Kapıyı çalmalarıyla küçük bir çocuk kapıyı açtı.
"Erkân kim geldi?"
İçerden gelen soruyla Erkân içeriye doğru bağırdı.
"Baran ve Barın abim bir de bir abi daha"
İçeriye doğru bağırdıktan sonra kenara çekildi. Baran önden girdikten sonra Barında içeriye girdi. Önüme konulan terlikle Barına baktım. Gözleriyle ayakkabılarımı işaret etti. Ayakkabılarımı çıkardıktan sonra terlikleri giydim.
Eve girmemle önden yürüyen Barını takip ettim. Baran bizden önce gitmişti bile.
Bir kapıdan içeriye girmemizle mutfak olduğunu anladım. Bir kadın yerde oturmuş hamur açıyordu. Gördüğüm görüntüyle yüzümde bir gülümseme oluştu. Harbiden dizilerdeki mahalle ortamına düşmüşüm gibi hissetmeye başladım.
"Açılın açılın açılın"
Arkamdan gelen sesle Barın beni kendine doğru çekti. Burnuma gelen kokuyla nefesimi tuttum. Ben nasıl her şey normalmiş gibi davranacağım acaba.
Hızla eski yerime geri döndüm. Bir kadın elindeki tencereyle içeriye girmişti ve bu kadın yerde hamur açan kadına çok benziyordu. Peki aralarında hangisi Barının annesiydi acaba.
"Oğlum niye öyle ayakta bekliyorsun. Gel çekinme"
Hamur açan kadının konuşmasıyla içeriye doğru girdim ve eliyle gösterdiği sandalyeye oturdum. İki kadının bakışları da bana döndü.
Şu an fazla gerildim."Ben Yasemin Baran'ın annesiyim. Bu da ablam Nergis Barının annesi"
Demek ki hamur açan kadın Barının annesi. Aslında o bakışlardan anlamak lazımdı. Aynısının tıpkısı.
"Ben de Deniz tanıştığıma memnun oldum efendim"
Baran'ın annesi gülümsedi.
"Bu kadar gerilmene gerek yok."
Şu an hepinizin bakışları bendeyken gerilmemek elde değil.
Ben de gülümsedim.
"Aç mısınız çocuklar"
Sorusuyla hiçbir şey demedim sanırım ikisinin cevabına uyacağım.
"Evet anne acıktık bir şeyler var mı?"
Barının dedikleriyle annesi gülümsedi.
"Var oğlum yemek bizim katta gidin orda yiyin. Hem burası kalabalık akşama yetişmesi gereken bir sürü yemeğim var"
Konuştuktan sonra üçümüzde Barınlara doğru gittik. Barınların evi bir tık daha küçüktü aşağıya göre. İkisi mutfağa gitmişti beni de salona göndermişlerdi. Televizyon ünitesindeki çerçeveleri incelemeye başladım. Bir çerçevede Barın ve annesi vardı bir de yanlarında bir adam. Yüksek ihtimalle Barının babasıydı.
Diğer çerçevede küçük bir çocuk vardı. Gördüğüm çocukla gülümsedim. Barının küçüklüğü. Telefonumu çıkarmamla birkaç fotoğrafını çektim. Şu anki halinden daha farklıydı mesela gülümsüyordu. Barının bi kafasına topla vurduğum gün güldüğünü hatırlıyorum o gün, gün boyunca gülmüştü. Kafasına aldığı sarsıntıdan dolayı olmalı. Ondan sonra da nadiren gördüm.
"Deniz"
Barının sesiyle elimdeki çerçeveyi yerine bıraktım ve mutfağa doğru gittim.
"Gel sana giyecek bir şeyler vereyim"
Elindeki tabakları yemek masasına bıraktı ve mutfaktan çıktı. Ben de onu takip ettim. Bir odanın kapısını açmasıyla içeriye girdik.
Odada pek bir şey yoktu. Dolap çalışma masası ve tek kişilik bir yatak. Sade bir odaydı. Zaten Barından da başka şey beklenmezdi.
Barın dolabın kapağını açtı ve giyecek bir şeyler aramaya başladı. Ben de çalışma masasına doğru gittim. Sadece kitaplar vardı.
Gördüğüm parfüm şişesiyle gülümsedim. Püfüm şişenin kapağını açmamla güzel kokusu burnuma geldi bile. Bu parfüm çok güzel kokuyor bee!
"Sonunda bulmuşsun parfümün sahibini"
Konuşan Barınla arkama döndüm. Keşke dönmeseydim çünkü Barın tam arkamda olduğu için şimdi burun burunaydık. Geriye doğru gitmeye çalışsam da başka alan yoktu.
Gülümsedim.
"Yaa evet öyle oldu biraz"
Parfüm şişesini masaya bıraktım. Tam ordan kurtulacaktım ki iki elini masanın yanlarına koydu ve gitmemi engelledi.
"Şey çıksaydım ben"
Yüzüme baktı ve gülümsedi.
"Sen heyecan mı yaptın?"
Hemen başımı hayır dercesine salladım
"Yok canım ne heyecanı"
Bana doğru biraz eğildi. Sıcak mı oldu acaba?
"Canım derken"
Kaşları havalandı.
"Öyle lafın gelişi. Yani öyle ağız alışkanlığı"
Bu sefer kaşları çatıldı.
"Sen öyle lafın gelişi herkese canım mı dersin?"
Elim omuzlarına gitti ve onu itmeye çalıştım ama sadece çalıştım. Bu yerden kurtulmanın en iyi yolu pençelerimi çıkarmak.
"Çekilsene be ayıcık! Vallaha döveceğim haa!"
Tek kaşını kaldırdı.
"Ayıcık?"
"Evet ayıcık hatta ayı!"
Tekrar itmeye çalıştım.
"Denizcik sen ne güzel uysaldın şimdi niye pençelerini çıkarıyorsun ki"
"O zaman sen de pençelerimi çıkarmama sebep olma"
Gülümsedi ve kulağına doğru eğildi.
"Peki ben bu halini çok sevmişsem"
Dedikleriyle yutkundum. Göz kırptı ve odadan çıktı
Ne oldu az önce?
______
Aradığınız Deniz'e şu an ulaşılamıyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizcik | Gay
General FictionKoridorun sonuna gelmiştim ki bana çarpan bedenle sendeledim. Ulan o nasıl bir çarpmaktır. Bana çarpan bedene döndüm. Hayvan herif omzumu çürüttü "Yuh! Önüne baksana ayı " Dudağı alayla kıvrıldı "Bana mı diyorsun" Eliyle kendini gösterince bu sef...