Işık'la konuştuğumuz sırada ikimizin telefonu birden ötünce duraksadık ve birbirimize baktık.Mesaj gelmişti ve tabi ki babamdandı.
Biz konuşurken akşamki konser için ses kontrolü bitmiş olmalıydı. Ekibin hazırlanması gerekiyordu, haliyle bizi çağırıyorlardı.
"İş beklemez, Birkan amcam ise hiç beklemez Adel hanım. Doğru çalışmaya." Işık, oturduğu yerden kalkarken beni de kaldırdı.
Her konserde Işık'la nöbetleşe çalışıyorduk. Kulis hazırlığından sonra birimiz içeride kalıyordu, diğeri alana iniyordu.
"Gidelim de yardım edelim şunlara."Tam kapıdan çıkacağımız sırada ise durdu var aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi.
"O değil de, bu Uraz salağı 'siz bizim kardeşimiz gibisiniz' diye bize beş yaşında çocuk muamelesi yaptıktan sonra seninle yazıştığını anlayınca bakalım yüzü domates kırmızısı mı yoksa patlıcan moru mu olacak?"
Yorumuna karşın bir şey demezken gülerek başımı salladım. Çünkü haklıydı. Baya eğlenecektik.
Konuşmak için girdiğimiz küçük odadan çıkar çıkmaz babamla burun buruna geldiğimizde ise bir an için içeride konuştuklarımızı duyma ihtimalini hesaplayıp kalp krizi geçirdim.Bu adamın işi yok muydu? Ne ara buraya gelmişti?
"Babacım?" Sorar gibi konuştuğumda çivit mavisi irisleri ikimizde gezindi. "Reji ekibindekilerden iki kişi grip olmuş. Siz iyisiniz, değil mi?"
Uzatmadan, direkt konuya girmesine şaşırmazken başımı iki yana salladım.
Birkan Erden ve kontrol manyaklığı seviyesi asla sorgulanmayacak bir noktadaydı. Bu yüzden de grip olmuş iki kişinin bile onun için sorun sebebi olduğuna adım gibi emindim.
"Merak etme amcacım, biz iyiyiz."Işık'ın verdiği cevapla babam başını aşağı yukarı salladı. "İyi. Siz yine de çocuklara da dikkat edin. Gerekirse vitamin takviyelerini arttırın. Aksaklık istemiyorum."
Söylediği şeyle ikimiz de onu onayladık ve omun kendi ofisine doğru ilerlemesiyle birlikte biz de kulise adımlamaya başladık.
Arkaya doğru taralı, özenle yapılmış saçları ve keskin bakışlarına eşlik eden takım elbisesiyle ciddiyetini hiçbir zaman bozmuyordu. Ve her ne olursa olsun kontrolü elinden bırakmıyordu.Biz de bu adamın asistanlığını yapıyorduk. İyi bir sabır sınavıydı.
İlerleyip diğer koridorun ucunda kalan, grubun kulis olarak kullandığı odaya girdiğimizde dördünün de içeride olduğunu görünce direkt hazırlanmakta olan Pamir ve Buğra'ya odaklandım.Sırasıyla hazırlanıyorlardı, o yüzden Uraz ve Ulaş şu an ortadaki siyah koltuklarda oturuyorlardı.
Işık, giyecekleri kıyafetleri kontrol etmeye geçerken ben de Pamir'in yüzükleri ve kolyelerini ayarladım.Mavi gözlü, uzun boylu ve güzel sesli solistimizin genç kızları etkileyen bir özelliği de dillere destan takılarıydı.
"Adel bana da bir tane kolye seçsene, düz tişörtün üzerine hareket olsun."
Buğra'nın seslenmesiyle bakışlarım onu bulduğunda başımı salladım. Sarışın bateristimiz bir şey isterdi ve ben yapmaz mıydım?
İşim bitince saçları yapılan ikilinin başında daha fazla kalabalık etmemek adına diğer uçta kalan kıyafet askılarının yanındaki tekli koltuğa çöktüm ve telefonumu elime aldım.Ekranda gördüğüm bildirimlerle ise sırıtmamak için çaba sarf etmek zorunda kaldım.
Uraz bey, bilinmeyen numaraya mesaj atmıştı!
➿➿➿
Sizce Uraz, bilinmeyen numaraya ne yazdı?
Tahminlerinizi ve oylarınızı bekliyoruuumm 👉🏼👈🏼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOVA || texting (+18)
Teen FictionBilinmeyen Numara: Sen benim sesime, kelimelerime sağırsın Uraz Barın Arkan Bilinmeyen Numara: Bakıyorsun ama görmüyorsun notalarımı Bilinmeyen Numara: Kulaklarına dolsa da duymuyorsun şarkılarımı Bilinmeyen Numara : Ama öyle bir gün gelecek ki, be...