"Adel bence bu kadar yeter, on farklı poz çektik.Baya idare eder bunlar."Telefonu yatağa atıveren Işık'ın söylemiyle başımı sallayıp onun yanına uzandım.
"Sağol bebeğim, kuzenin dibisin."
Ona havadan öpücük atmamla güldü. "Biliyorum canım, her eve bir Işık Erden lazımdır."
Dün, Uraz'a attığım son mesajdan sonra devirip yatmıştım. Bütün gece onunla yazışıp uykumdan feragat edemezdim sonuçta.
Bugünse bütün gece yol yapan otobüsümüzün sabahın köründe otele varmasıyla sabahtan odalarımıza yerleşmiştik.Babam her zamanki gibi bizden farklı koridorda kalıyordu. Bizse çocukların odalarıyla yan yanaydık. Daha doğrusu üç odanın en ortasındakindeydik.
Odalara yerleşince bizim develer, günlerin yorgunluğuyla kış uykusuna yatan ayılar misali öğle uykusuna yatınca fırsattan istifade Uraz'a yollarsam diye stok fotoğraf yapmıştık. Birazdan da akşam yemeği için restorana inecektik.
Birkan Erden tabi ki hiçbir masraftan kaçınmayıp şehirdeki en lüks otellerden birinden rezervasyon istemişti. Bir günlük konaklama onun için yeterince uzun bir süreydi, alelade bir otelde geçirmezdi.
Toparlanıp aşağı inmek için odadan çıktığımızda Işık, Ulaş'la Pamir'in odalarının önünden geçtiğimiz sırada suratını buruşturdu."Bu Ulaş delisi, gece gece 'canım sıkıldı hadi kolbastı oynayalım' gibi saçma bir sebeple kapımızda dayanmaz gece değil mi?"
Sorusuyla birlikte kıkırdadım.
"Valla bu defa kafasında yastık paralamakla kalmam, direkt etajeri geçiririm ceviz kadar beynine!"
Geçen aylarda yine otelde kaldığımız bir gece enerji içeceğini fazla kaçıran Ulaş canlısı gecenin köründe kapımıza dayanmış, spor salonunu açtırıp zumba yaparak enerji atmayı teklif etmişti.Bu olayın sonunda Işık, uykusundan uyandırıldığı için elektrik trafosuna dönerken Ulaş'ı toplayan da zavallım Buğra olmuştu.
Bunlar da böyle manyaktı İşte. Yapacak bir şey yoktu.
Restorana indiğimizde çocukların çoktan öğle uykularından uyanıp tıkınmak için ortama konuşlandığını fark ettik. Babam muhtemelen odasında yiyordu, o yüzden ortam rahattı."Yanlarına oturmasak olmaz mı?"
Işık'ın sorusuyla cık cıklarken başımı iki yana salladım. "Bu şenlikten kendimizi mahrum bırakamayız hayatım."
Dördünün birden birlikte olduğu ortamlar genelde şenlik tadında geçiyordu. Kuliste falan baya eğleniyorduk. Hepsi ayrı telden çalıyordu.
Yemeklerimizi alıp yanlarına geçtiğimizde Işık masanın başına geçerken ben Buğra'nın yanına, Uraz'ın karşısına oturdum."Aldınız mı uykunuzu bakayım? Yarın ses kontrolüne kadar kış uykusuna devam edebilirsiniz isterseniz, bize uyar yani."
Söylemime karşın Uraz hariç hepsi gülerken Buğra cevap verdi. "O tempoda bulduğun her boşlukta uyuyacaksın canım, ne yapalım."
"Gece sapıtmayın da, ben başka bir şey istemiyorum."Işık'ın eklemesiyle ona katıldığımı belirterek başımı salladım. "Sütünüzü içip erkenden yatın evlatlarım, uslu olun."
Başlarına bir şey gelirse babam ilk iş bizden hesap sorardı. Biraz da o yüzden bizi otel konaklamaları sırasında bekçi olarak bırakıyordu.
Yoksa başka katta, karşı koridorda kalabilirdik.
"Kuşum biz beş yaşında değiliz yalnız, hatta tam tersi sizden beş yaş büyüğüz ya. Yürümeyi yeni öğrenen bebek muamelesi yapmasan mı acaba?"Ulaş'ın sorusuyla kıkırdadım. "Akıl yaşta değil baştadır diye bir laf var, bildin mi canım onu?"
Işık'ın cevabıyla Buğra da benimle birlikte güldü. Pamir yemeğini yerken Uraz'ın yüzünde yine mimik bile oynamıyordu.
"Bir sonraki dinlenme aramız ne zaman olacak bizim?"Yemek ve muhabbet eşliğinde geçen dakikaların ardından geldiğimizden beri kafa sallamak ve birkaç mırıltıyla eşlik etmek dışında sesi çıkmamış olan Uraz'ın sorusuyla lokmamı yutup bakışlarımı ona çevirdim. Yeşil gözleri Işık'la benim üzerimde gidip geliyordu.
"Planlama değişmedi, size verilen takvimdeki gibi.Hayırdır? Ne işin var ki?"
Aklımdaki soruyu Işık sorunca araya girmedim. Harbiden, niye sormuştu ki bunu şimdi?
"Hiç, öylesine."
Verdiği geçiştirici cevapla ise gözlerimi devirme isteğimi bastırmak için baya bir çaba sarf ettim. Hem uyuzdu hem gıcıktı.
"Lütfen otel odasına kız atma gibi bir işe kalkışmayın! Uçkurunuza sahip çıkın, amcama yakalanmayın!"Kafamdan geçenleri söyleyen canım kuzenime içten içe sevgilerimi iletirken ekledim.
"Sizin yediğiniz bokların fitilini babam bizden çıkartıyor sonra."
Söylemlerimizle birlikte Buğra bıyık altından gülerken Uraz haricindekiler sırıttı.
Bu oğlanın yüzünde herhangi bir mimik oynadığını gördüğüm günü kıyamet alameti olarak sayacaktım!"Birbirimize mi yürüyelim kızım ne yapalım?"
Pamir'in cevabıyla birlikte Işık yüzünü buruştururken ben kendimi tutamayıp güldüm.
"Birkan abi biraz daha ensemizde boza pişirmeye devam ederse ya eşcinsel ya da aseksüel olacağım zaten. Hakkımızda dedikodu çıkacak diye keşişten beter olacağız anasını satayım!"
"Sahip çıkın oğlum hormonlarınıza."
Buğra, abilik moduna girerken Ulaş gözlerini devirdi. "Oldu olacak takviye vitaminlerimizin arasına şap da katsınlar abicim. Askerlik şubesi miyiz lan biz? Eğlenmeye bile gidemiyoruz boş günümüzde!"
Ulaş söylenirken göz ucuyla birasını içmekte olan Uraz'a baktım.
Bir de 'o kadar yoklukta mıyız biz' diye laf yapıyordu! İşi gücü şov, işi gücü pozdu.➿➿➿
İlk halini okuyanların fark edebileceği üzere, bazı fazla textingleri kısaltıp normal anlatıma ağırlık vermeye karar verdim.
İleriki bölümlerde de bu böyle olmaya devam edecek. Tekrara düştüğünü, benzediğini düşündüğüm yazışmalar yerine tüm ekibin olduğu normal anlatımlı sahneler eklemeyi planlıyorum 👉🏼👈🏼
Umarım bu halini de sevmişsinizdir 💌
Oy vermeden geçmezseniz çok seviniriiimm 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOVA || texting (+18)
Teen FictionBilinmeyen Numara: Sen benim sesime, kelimelerime sağırsın Uraz Barın Arkan Bilinmeyen Numara: Bakıyorsun ama görmüyorsun notalarımı Bilinmeyen Numara: Kulaklarına dolsa da duymuyorsun şarkılarımı Bilinmeyen Numara : Ama öyle bir gün gelecek ki, be...