Bütün gün gezmekten ayakları şişen kızlar ellerindeki paketleri boş sandalyelere bırakıp oturdular.
İnci garsona ;
"Bir tane Türk kahvesi alabilir miyim lütfen?" diye seslendi sevimlice. Çünkü şuan yeryüzünde ondan daha mutlusu olamazdı.Ferah gözlerini devirerek;
"Bu sıcakta kahve mi? Hayır ölürsen falan haftada bir gelip toprağına da kahve dökelim diye vasiyet edersin sen... Ay lütfen ben buz gibi bir milkshake alayım." Bu fikre bayılan İnci hınzırca gülümsedi.Onun için kahve ve sigara hayatla kurulan bağ gibiydi. Üstüne birde bu şehrin deniz kokulu esintisi eklenince değmeyin İnci'nin keyfine...
Aldıkları kıyafetlerden, okulun nasıl olacağından bahsedip durdular.
İnci
"İyi ki alışveriş için buraya geldik." dedi.Ferah başıyla onayladı halinden gayet memnun bir tavırla. "Bahaneyle gezmiş olduk."
O sırada lunaparka gözü çarptı. Sarp'la geldiklerinde çok eğlenmişlerdi. Keşke şimdi burda olsaydı, diye içinden geçirdi.
Gürsel'de alışverişini tamamlayıp yanlarına gelince, İnci parka gitmek için çocuk gibi ısrar etti.
Ferah isteksizce;
"Bak sana in cin top oynuyor, iki üç kişi için koca koca makineleri açmazlar." dedi.Gürsel ellerini ovuşturarak ;
"Hadi çok romantik bir film var ona gidelim." dedi.İnci dönüp hafifçe kafasına vurdu; "Seni pis sapık bende burdayım, siz başbaşa gidin işiniz bitince ararsınız." deyip kalktı yanlarından.
"Baldız çok yanlış anladın ya gel şuraya..." desede Gürsel.
"Aman sanki ona takıldık sevmiyorum öyle mıç mıç.." diye dalga geçerek onlardan uzaklaştı.
İlk işi lunaparka girdi girmesine ama Ferah haklıydı galiba şansına hiç kimse yoktu. Sevgilisiyle vedalaşır gibi acı acı gondola baktı. Tam arkasını dönmüştü ki;
"Pardon yardımcı olmamı ister misiniz?"Gondolun kabininde yarısı dışarıda duran bu çocuk aşırı yakışıklıydı.
Salaş gri tişörtü , hafif yırtık siyah pantolonuyla çok şık görünüyordu. Dağınık saçlarını geriye atarak sormuştu, bu soruyu. Biraz daha çocuğa yaklaşarak;
" Aslında gondola binmek istemiştim ama bir kişi için çalıştırmazsınız herhalde? " derken, çocuğun cam gibi masmavi gözlerinden bir an kendini alamadı.
Çocuk çapkınca gülerek ;
"Hiç olur mu öyle şey? Buyurun lütfen!" diyerek, Gondolun güvenlik demirin kaldırdı."Çantanızı kabindeki arkadaşlara verelim düşebilir."dediğinde, İnci biraz tereddüt etsede başka çaresi yoktu.
Bu sırada çocukta İnci'yi inceliyordu. Etek kısmı hafif dalgalı, uçuk pembe bir elbise giymişti. Omuzları hafif açıkta bırakan bu elbise, köprücük kemiğinin hemen üstündeki benin görünmesini sağlıyordu. Buda bu zarif kızı daha bir çekici kılıyordu. Kehribar rengi gözleri çok derin bakıyor, enerjisi çok uzaktan bile fark ediliyordu. Belli ki çocuk etkilenmişti gözlerini ondan alamıyordu.
İnci Gondolun en ucuna bindiğinde, güvenlik demirini kapatırken bilinçli bir şekilde İnci'ye hafif yaklaşmıştı. Ama bunu o kadar dozunda yapmıştı ki, İnci'yi pek rahatsız etmemişti. O anda ikiside; "Bu ne hoş bir koku... " diye içlerinden geçirmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHVE KOKUSU
Romanceİnci; Adının anlamı gibi ; İstiridyenin için de hapis olmuş bir güzellik. Hayat denen bu orta oyununda, düşe kalka yürümeyi öğreniyor. Kimi zaman fırsatlar altın tepside sunulsada, bazende pençeleriyle söküp almayıda biliyor. İnci'nin bu hayat yolc...