Annesinin şefkatli ve şifalı elleri İnci'nin bütün yaralarına ilaç gibi gelmişti.
İnci iyiden iyiye toparlanınca artık Fahriye Hanım'ın eteğindeki taşları dökme vakti gelmişti. Bu inci'de belki yeni yaralar açacak ve tek şifası olan o elleri, yarayı açan eller olduğu için kabul etmeyecekti.
Kızını kaybetmeyi göze alamasada ; yaptıklarının bedeli ne olursa olsun İnci gerçeği bilmeliydi.
"Hadi kızım kahveleri balkona bıraktım, hem içip hem sohbet edelim." demişti biraz titrek bir sesle.
İnci toparlanmıştı. İlkbaharın habercisi olan menekşeler açmış ve artık gitmesi gereken anne herşeyi itiraf etmeye hazırlanıyordu.
"Kaç defa söylemem gerek kahve içmiyorum artık anne!" dedi sitem dolu bir sesle ve balkon masasına oturdu, İnci.
Annesi karşısına oturup ellerini tuttu..
O kadar endişeliydi ki İnci bunu gözlerinde görebiliyordu. Bütün bu halin kendinden kaynaklandığını düşünüp, derin bir pişmanlık yaşayan İnci;
" Annem... Özür dilerim. Yaptığım herşey için ben dağıldım ama söz herşey düzelecek, eski hatalarımı tekrarlamayacağım ve her tatil yanına geleceğim. İçin rahat etsin artık!"Hayır der gibi kafasını salladı Fahriye Hanım daha fazla dayanamayarak ağlamaya başladı.
" Benim suçum, özür dilerim İncim.."
"Hayır anne lütfen kendini suçlama. Bütün bunlar benim hatam.Sen bana güvenmekten başka birşey yapmadın."desede annesini sakinleştiremedi.
"Bak İnci ne olursa olsun beni sonuna kadar dinle lütfen. Senden tek isteğim bu." diyerek... İnci'ye Sarp'la yaptığı son konuşmaya hıçkırarak uzun uzun anlattı, neden bunu yaptığını, amacını... İnci büyük bir sabırla dinlemeye çalışsada, içinde fırtınalar kopuyordu.
"Bana bunu nasıl yaptın anne?" diye bilmişti sadece sustu... Ağladı... Sonra yine başladı.
"Yıllarca yıllarca beni istemediğini düşündüm. Küçük bir kız çocuğu olduğum için gitti sandım. Büyümek adına ne hatalar yaptım. İçimdeki İnci'yi öldürdüm ben. Sen olmasan, o konuşmayı yapmasan belki herşeyi infna duyacaktım. Biz bununda üstesinden gelebilirdik ama senin yüzünden o beni terk edip gitti." ağzından köpükler çıkarak haykırıyordu. Sanki annesinin onu ve sevgisini anlamayan zırhla kaplı kalbine ulaşmak ister gibiydi çığlıkları.
" Sarp, Sarp'ı aramalıyım..."dedi bir an İnci ama annesi elinden tutup durdurdu. Gerçi durdurmasa bile sanki numarası vardı. Olda zaten dayanamayıp yüzlerce kez arardı.
"Ben aradım ama açmıyor." dedi çaresiz kadın ve ağlayan kızına sarıldı. İncide ona sarılıyor ama bir eliyle de hafifçe ona vuruyordu. "Bana bunu nasıl yaptın anne?"
Bir hafta boyunca kızına kendini affettirmek için uğraşıp dil döksede... İnci ne bir karşılık verdi o günden sonra nede isyan etti. Aklıda mantığında anlamıyordu.
"Bir gün anne olunca anlarsın kızım." dedi Fahriye Hanım.
"Benim gibi hata yapmazsın ama belki nedenini anlarsın."
Kızına sarılıp veda ederken yine tutamayıp kendini ağladı. Kızından hiç bir tepki görememek daha çok acıttı canını ama biliyordu haklıydı. Birgün onu affetmiş bir şekilde gelmesini ummaktan başka çaresi yoktu.
Annesi gidince ev arkadaşlarıyla baş başa kalan İnci bir kaç gün odasına kapandı. Aklına gelebilecek her yerden Sarp'a ulaşmaya çalıştı ama bir türlü başaramadı. Fransada bahsettiği gruptan birine ulaşıp onunla yazıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHVE KOKUSU
Romanceİnci; Adının anlamı gibi ; İstiridyenin için de hapis olmuş bir güzellik. Hayat denen bu orta oyununda, düşe kalka yürümeyi öğreniyor. Kimi zaman fırsatlar altın tepside sunulsada, bazende pençeleriyle söküp almayıda biliyor. İnci'nin bu hayat yolc...